iki dağın arasından yardıra yardıra gelip evin yanından geçen ırmak. sonra ben bunun kenarına yeşil pastel boya ile çimenler çizmeyi öğrenmiştim ve bu benim için rönesans gibi bir şeydi.
bu arada bizim lisede 3 yıl da resim dersi vardı.
menapoz bir hocamız vardı. çiçek yapıp sarı ve pembe renklerine boyamıştım*, resme bakıp sarı ve pembe birbirine uyar mı diye çemkirip, 3 vermişti bana. 12 sene geçti aradan unutamıyorum hala.
resim hocasının bütün ders boyunca bize masasının üzerinde duran meyveleri çizmemizi söyledikten sonra dersin sonunda, yapılan resimleri kontrol ederken, benim çöpten insanlar çizdiğimi görünce defterimi yırtması.
mcdonals m'si şeklinde martılar, bir kulübe, o kulübenin önünde cin ali, 2 adet sıralı dağ*, o 2 dağın arasında doğuyo mu batıyo mu belli olmayan güneş, o dağlardan gelen bir nehir, o nehirde bir köprü...
bulut çizmeyi bi türlü öğretememişlerdi bana
üçgen çatılı ev, gayet düzgün yuvarlak bulutlar, evin arkasında M şeklinde bulutlar ve arasından çıkan güneş.
hava gayet güneşli yerlerde papatyalar vs.
ne hikmetse yağmur yağıyor nokta nokta çizgiler. M şeklinde martılar.
evin yanında mutlaka akan bir dere. kolları ve bacakları sonradan eklenmiş saçma sapan çocuklar.
yanımda ali diye burnu kemerli, burnu ile üst dudağı arasında ve çenesinde kocaman simsiyah bir beni bulunan bir çocuk oturuyordu, bende ali2nin profil resmini çizip bütün sınıfa dolaştırdım en son ali'nin eline geçti ve kavga ettik hoca da disipline veriyordu kıl payı kurtuldum.
çok yeteneksiz olmam.
resimlerimi anneme yaptırmam.
o resimlerin 23 nisan çocuk şenliğinde sergilenmesi, heyetin yeteneğimin olduğunu ve bunu değerlendirmem gerektiğini söylemeleri.