babama gösterirdim bir türlü beğenmezdi, gerçekçi değil derdi. bir de kompozisyona takılırdı. ağaç niye evden büyük falan diyordu. sanki ağaçlar evden büyük olamazmış gibi. ulan çocuğum ben be. hala resim çiziyorum yine kompozisyonda hatalarım var.
tükürseydim o eve!
Bir bahçe içerisinde yer alırdı o ev. Bacasından mutlaka duman tüterdi. en az 1 tane elma ağacı olurdu o bahçede. Benimkinde elma ağacı olurdu hep. Çatı katında bir tane cam olurdu evin çocuğunun hep orada yaşadığını hayal ederdim.
Lisedeyken bir resim ogretmenim vardi, bunun nedenini anlatmisti bize. Eminim cocukken hepiniz bacasindan duman tuten, iki dagin arasinda bir ev cizmissinizdir. Annenizin babanizin kardesinizin eline bir kalem verip bir resim cizmelerini istediginizde buyuk ihtimalle onlar da bunu cizecektir. Turk halki hep gocebe yasamistir. Hayallerinde hep bir ev olmustur. Yani iste boyle bir seyler sonunu baglayamadim.
Kağıdın en altından başlanır ve bacası çizilmeden bırakılmazdı. Yaz kış soba yanardı o evde. Bahçesi olmazsa olmazıydı. Yanına da birkaç ağaç çizilirdi.
Bacası vardır. Önünde bir kaç ağaç olur. Birkaç metre ilerisinden dere geçer. Derenin üzerindeki köprünün bir ucu eve yol alır diğer ucu bilinmezliğe. Arkada genellikle sıralı iki tepe bulunur. Tepenin tam ortasında güneş. Birkaç poncik bulut. en alamsız olanı da martılar. Ulan dağın tepesinde uçuşan martının ne işi var. Bazılarında evin bacasından duman yükselir. Yüzü hep gülen cin alileri de unutmamak lazım.
resmi çizen çocuk hakkında çok şey anlatır. pencerelerinin olması, dışarı açılan bir kapısının olması, bacasında duman tütmesi, sağlıklı ayrıntılardır. bütün çocuklar ilkokulda, bizim hep sandığımız gibi, ev diye bu şablonu ortaya koymuyor aslında. kimisi, anahatları çizdikten sonra, evin köşesine küçücük bir kare yapıyor mesela. bu ne deyince, benim odam diyor. bazısı, upuzun bir gökdelen çiziyor, pencerelerden birisi onun odası ve orada yangın çıkmış oluyor. kimisi, ne penceresi, ne kapısı olmayan bir kare çizip ona çatı yapıyor. ev, sanki, dilsiz ve kör bir insana benziyor. duvarına kocaman bir çatlak çiziyor kimisi. onun için bunun anlamı, depremden gerçekten zarar görmüş bir evde yaşaması ve sadece bu durumu yansıtması olabileceği gibi, belki de daha derin bir korkuya,sıkıntıya işaret ediyor olabilir. ilkokul çağlarında çizdiğimiz, çoğu zaman bahçesinde ip atlayan top oynayan çocuklarla aynı boylarda olan, o çiçekli perdeli, tokmaklı kapılı, dumanlı bacalı, kiremitli çatılı evler, aslında, normal ve mutlu çocuklar olduğumuzun önemli bir göstergesiydi belki de.