çizgi oynamak veya evlerin duvarlarına yazı yazmaya yaradığı için; ilk ve belki de en masum hırsızlıktır.
hırsızlığın masumluğu olmaz gerçi.
ama pembesi, mavisi, sarısı.
renk renk dururlar orada. hele bi de yeni çıktığı dönemlerse. bi şekilde kaynağı bulunup; yürütülür bi kaç tane.
okula başlanılan ilk günlerdir. öğretmen sınıf tahtasını çok sık kullanmaz, fişlerin büyük kart halleri vardır. Makasla onları keser önce sonra abaküs ün dev hali gibi olan bir askıya bunları asar. oradan ders anlatır.
Sonuçta bir kenar mahalle okuludur. kara tahtası bile kara değil, boyası tahtası dökülmekte olan bir ilkokul düşünün. Burada öğrencilerin önlükleri yırtık, yakalık düğmeleri kopuk, ceplerine dikilmiş bir silgi olmazsa olmaz.
Öğrencilerin yüzde doksanı haftasonları ya bir pazarcının yanında ya da bir boyama tahtası ile ayakkabı boyayarak ailelerine destek olmaktadır.
E tabi böyle bir yerde, böyle bir okulda, renkli tebeşir bir lükstür. Beyaz tebeşirden bile sadece bir tane konur, o da bitene kadar kullanılsın diye öğretmen kızar. Renkli tebeşir ise, ahşap camsız küçük dolapta kilitlidir. Sadece lazım olduğunda öğretmen dolabı açar kullanır.
işte bazen öğretmen bu tebeşiri tekrar dolaba koymayı unutup, kara tahta nın önündeki oluklu tebeşirliğe bırakır.
hele de mavi ise o tebeşir iyice gözleriniz dört açılır. Mavi tebeşir daha ince daha estetiktir. Ama malum varoşta yetişmiş, azman çocuklardan biri çalarsa ziyan olur. ders biter öğretmen gittiğinde, hemen bir çocuk cebine atar bu tebeşiri.
renkli tebeşiri olan çocuk, mahallede caka satarken, siz elleriniz cebinizde, boynunuz bükük, evinize dönersiniz. ne güzeldir mavi tebeşirler.