ilkokulun başları. bir ya da ikinci sınıf. sabah ya da öğren. giriş zilinin ardından müdür gözleriyle sorar, bugun andımızı kim okumak ister. az önce çığlık çığlığa top oynayan çocukların görültüsü bile bir anda kesilir, mutlak sessizlik olur. çünkü kimse bu lanet faaliyeti yapmak istememektedir. herkes birbirinin arkasına saklanır, müdürle göz göze gelmemek için çabalar. bu çabayı herhangi bir spor kolunda yapsalar kesin olimpiyat madalyası kazanırlar. bir kişiyse deli gibi parmağını sallamaktır bu sırada. neden böyle bir şey yaptığını ortaokula geldiğinde sorsanız açıklayamaz. ama o kadar isteklidir ki. sanki genç yaşta adı tarih kitaplarına geçecek bir buluş yapamadan kanser olduğunu öğrenen biri gibi, dünyayı kurtarıp ismini ölümsüz yapmaya çalışmaktadır. ama istediği adını ölümsüz yapmak değil, annesinin, öğretmeninin, kız arkadaşlarının kalbine yazmaktır. çocuktur, saftır.
koşa koşa merdivenleri çıkar ve tek eliyle kavrayamadığı mikrofonu fernando ribeiro gibi sıkıca tutmuştur. ve başlar. türküm, doğruyum, çalışkanım...
bir anda geçici hafıza kaybına uğramış gibi sesi kesilir. bir iki saniye sonra ise bahceden gelen gülme sesleri bu sessizliği bozar. annesini gururlandırmayı bir yana bırak, utandırmıştır. öğretmenleri onun salak olduğunu düşünmüştür. arkadaşları onunla bir daha konuşmayacaktır. işte böyle düşünür o suskun kaldığı iki saniye içinde. iki saat sürmesine rağmen bitmek bilmeyen matematik dersi gibi gelir bu iki saniye o başka.
neyse müdür elinden mikrofonu alır ve hayat biter. yine çocuk öyle düşünmüştür. gözleri dolar, ağlar. okulunu değiştirmeyi düşünür.
ama dedim ya çocuk işte. ertesi gün bu olayı kimse hatırlamaz bile.
evet işte bir çocuk hitap yeteneğini böyle kazanır. bu çocuk rte'dir. *
-andımızı kim okuyacak çocuklar?
-örtmenim örtmeniiiiim(parmak delicesine sallanır öğretmen görmüyor zanneden çocuk ısrarla parmağını öğretmenin gözüne sokmaktadır)
-tamam zupihan sen oku haydi çık bakalım.
(yandaki arkadaşına dönüp garip sesler çıkararak zaferini kutlar ve çıkar okur , okutur andımızı)
şeklindeki çocuktur büyünce de çok sevimsiz olur bunlar sürekli parmak havada yaşarlar. dövülesi velet çeşidi işte.
herhangi bir çocuktur.
bir gün bile okula erken gitmek nasip olmadı. yıllarca hep geç kaldım. okuyamadım bir kez bile andımızı sahnede. hatta değil sahnede, sırada bile sayılıdır okumuşluğum.içimde ukte kalmış o kadar öğrencinin önüne çıkıp andımızı okumak. şimdi farkettim.
ileriki yıllarda çok zıpır olacak çocuktur. yanlış anlaşılmasın, andımızı okumaya can attığı için değildir bu zıpırlık. o kadar kalabalığın karşısına çıkıp andımızı okumak zor zanaattır. mesela ben okumakta çok zorlanmıştım.
boyum küçük diye * ön sıralarda durdururlardı öğretmenlerim. andımızı kim okumak ister ? dediklerinde kafamı sağa sola çeviridim. göz göze gelmemek için binbir takla atardım, beni seçmesinler diye. çok utangaç bir çocuktum.
yine hergün olduğu gibi andımız okunacak. benim kafa yerde tabi. malesef beni seçti öğretmenim. çıktım merdivenlerden yukarıya. başlangıç iyiydi. iyi gidiyordum, sorun yoktu. ta ki şerefsiz sınıf arkadaşlarım güldürmeye çalışıncaya kadar. ya arkadaş senin yaşın kaç ki bu tür muziplik aklına geliyor. andımızı okuyan çocuk ne yapsın bu durumda. dayanamayıp güldüm. sonra toparlamaya çalıştım. kem küm ede ede bitirdim andımız.
sonuç mu ? malum, andımızı okurken güldüğüm için öğretmenler odasında dayak yedim. ulan hiç suçum yok ha.
yerinde olmak istemediğim çocuktur.evet hiçbir zaman tecih etmedim bunu, ne bileyim topluluk önünde olmayı hiçbir zaman tercih etmedim, utangaçlık desen o da değil.bir gün ilkokuldayken öğretmen zorla beni çıkarmıştı andımız için, yarak gibi playback yapmıştım sadece, sonra andımız bitince yine yarak gibi sırama geçmiştim tekrar.
küçüklüğümden beri hep yapmadığım şeylerden pişmanlık duymuşumdur. 5 sene hiç mi görünmez bir çocuk, 5 sene hiç mi görünmez o parmak? 5. sınıfın son haftasına kadar elbet o gün gelecek bütün okul bana itaat edecek, herkes benim ağzımdan çıkan iki kelimeye bakacak * diye bekledim. 5. sınıfın son haftasıdıydı ''böyle aşkın ızdırabını'' dedim ve öğretmenlerin yanından görünmeden çıktım merdivenlerden. merdiven başında bekleyen 4 çocuğun yanına ulaştım. çok bilmiş kız sınıf başkanları vardır hani sürekleri sizi öğretmene söyleyip yanağınızın kızarmasına neden olan. o kız başladı ''seni öğretmen çıkarmadı ki'' ben kilitlendim hedefime bu kadar yaklaşmışken...''öğğretmeniiimm'' derken öğretmen arkasını dönsü ve ilk kez bu ilkokulda ki cırtlak kız söz hakkı bulamadı *. öğretmen hadi okuyun çocuklar dedi. sonra ne mi yaptım? diğer çocuklar aslanlar gibi okurken ben o heyecanla merdivenlerin başında gülme krizimle başbaşa kaldım.
bizim sınıfta vardı böyle bi kız. allah kahretsin ki kızla 6.sınıfa kadar beraberdim. 6.sınıfa kadar öğretmen yalakası, ödev müptelası karakterini devam ettirdi. şimdi emo olmuş, feyste gördüm.
değişen popülerlik kriterlerinin en açık göstergesidir. 1.sınıfta andımızı okumak için can atan çocuk bir kaç zaman sonra en arkaya geçmek için çabalayan çocuk olur çıkar.*
ortaokulda istiklal marşımızı okumak için bile çıkmak istemeyendir.artık ergendir ve böyle şeyler ona salakçana(onun tabiriyle).lise de ise en arkaya geçer.çünkü ona göre en önde inekler durur.pazartesi ve cuma günleri o sırada zorla durur.bu günler gelmesin diye dua eder.üniversitede işte keşke ilkokulda olsam da andımızı söylemek için parmağımı hocanın gözüne gözüne uzatsam,ortaokulda olsam da bir gurur tablosu olarak çıkıp orada bağıra bağıra istiklal marşını okusam,lise de en arkada değil de en önde olup içten bir şekilde pazartesi ve cuma günlerini severek beklesem der.evet der çünkü geçmişi özlemiştir.