benim de içinde bulunduğum durumdur.fakat ben sevmekten falan değil , aynı mahallede oturduğumuzdan unutamıyorum.ne zaman dışarı çıksam hooopp hemen karşıma dkiliyor.allah tan severdim hocamı , sevmesem hiç çekilmezdi heralde.
benim 4 tane oldu bunlardan, 5 senede 4 öğretmen. hepsi ayrı ayrı korkunç olan bu yaratıklar nasıl unutulur ki? o küçücük, el kadar çocuklara yaptıkları işkenceler unutulmaz, unutulmamalıdır. mümkünse intikam alınmalıdır.
ya çok sevmiş ya da nefret etmiş insandır.
keza ben unutamadım ama sevdiğim için değil;
insan bacak kadar çocukları döven, onları babaları'nın makam ve mevkileri ile değerlendiren, çifte standart uygulayan bir canavarı nasıl unutur ki?
vefakar, cefakar öğretmelerimi saygı ile anıyorum.
benimdir o. ilköğretim öğretmenimin babam olduğu düşünülürse şu anda salondaki kanepenin üstüne uzanmış televizyon izleyerek malafatını kaşımakta olan adamı nasıl unutabilirim ey uludağsözlüğün ulu yazarları?
benimdir o diyerek klasik yazıma başlamanın keyfiyle itiraf ediyorum. nasıl unutayım hayatımda gördüğüm en riyakar ifadeli insanı, fransız murebbiyeden ruhsuz ingiliz düşesinden kokoş bir özel ders çılgını bir anadolu lisesi yarışı yılgını insandı, hakkını yemiyeyim diyorum amma bana pek bir hakkı olmadı varsa yoksa babası doktor elifcikler, annesi müdür cansıncıklar budur yani. nefretle anarım bazı bazı, yani unutamadım.
geleceği gören edit: lafım her ilkokul öğretmenine değildir, yanlış olmasın.
ha birde rahmetli turgut özal' ın eşinin aynısıydı be kadın ıyyy ürperdim gene.
nasıl unutulur mümkün müdür. bazen kendi anne babanızdan size daha yakın bir tanrıçayı unutmanız mümkün müdür? size geleceğ dair en temel bilgileri kusursuz veren sadece bununla da kalmayıp size hırka bile örmüş birini unutabilirmisiniz. bunları geçelim üniversiteye girerken öys'de yaptığınız bütün matematik sayı problemlerini öğreten bu vefakar kadını, kalbimin kıvırcık saçlı kumral tanrıçasını siz olsanız unutabilirmisiniz?
yıllar sonra ilkokul öğretmenimin izini sürdüm ve nerede olduğunu buldum... bana dediler ki "şu şu öğretmenevinin lokalinde sabahtan akşama kadar her gün okey oynar..gidersen muhakkak görürsün..."
ben de ziyaret etmekten vazgeçtim. düşünüyorum da daha iyi öğretmenlik yapabilirdi zamanında. daha iyileri de vardı çünkü....
kulağı hışımla çekilen,dersin ortasında çöp kutusunun yanında şarkı söyleyerek kalem açan çocuğun kafası karatahtaya sektirilmek suretiyle şiddet uygulandığını anımsama haliyaşayandır.
bazen de aynı öğretmenin bilinçaltında açtığı onarılamaz hasarlardan kaynaklanan bir unutamamaktır bu. neticede o yaşlarda muhakeme yeteneği olmuyor insanın, kötü şeyler yaşayabiliyor, alışamayabiliyor ya da ailesindeki bireylere nispeten daha ters öğretmenlerle karşılaşabiliyor.
hatta bu evrensel bi nitelik taşıyor olmalı ki günümüzün global mail servisi sağlama şirketleri bile "size şifrenizi unuttuğumuzda ne soralım?" sorusu için "ilkokul öğretmeninizin adı neydi?" seçeneğini koymuşlardır.
lan nasıl unutayım her akşam aynı masada yemek yiyoruz. hala yaramazlık yapınca kulağımdan çekiyor, hala öğretmenim dedirtmeye çalışıyor her baba dediğimde.*
ben de unutamadım.
hakikaten unutamadım'lık bi durum çünkü kadın eve yakın oturuyo ve üniversiteye gidiyorum şehrim, evim değişmedi hala çoğu sabah görürüm kadını.
görmediğim zamanlarda da bi kuşkulanıyorum, korkuyorum acaba bi şey mi oldu lan noldu geç kaldı bu sabah diye.
kadın, draculanın kadın hali resmen. 10 sene oldu ne saçı, ne fiziği ne de giydiği o gri, siyah ince çizgili etek-ceket takımı değişti.
he bi de üstüne kiremit rengi palto.