eğer 5 sene boyunca hep aynı kişi olmuşsa hayatınız boyunca unutmayacağıız ender kişilerden ve belki de anne ve babanızdan sonra gelen en önemli kişidir. iyi ya da kötü olması öğrenci algısına göre değişebilir fakat kişilik sahibi olmakta çok önemli faktöre sahip kişidir. zira bgün aynı sınıfı paylaştığım 40 ilkokul aradaşımla hemen hemen aynı şablonda olmamızın mübessilidir.
ayrıca hatırat mahiyetinde bir not düşmem şsrt olmuştur.
1985-1989 arası 5 sene boyunca kahrımı eken sevgili öğretmenime sonsuz saygılarımla.
bu arada belki vardır sınıf arkadaşlarım sözlükte. öğretmenimin ismi a.kemal şirin okulum ise pendik yıldırım beyazıt ilkokulu.
bir çocuğun hayatında ebeveynlerin ardından en önemli yere sahip kişi. unutulmaz vs vs vs... ancak düşünüyorum benim bir sürü oldu ilkokul öğretmenim. hangi birini hatırlamam gerektiğini bilemiyorum. ebeveynlerimin ardından bu nedenle hiç önemsediğim bir ilkokul öğretmeni edinmedim. belki de şanslıyım.
her insanın çocukluğunda annesinden, babadan ayrı tutmadığı yüce kişidir o. nasıl bir eğitim aldıysa bizleride öyle yetiştirir. hala bazı söyledikleri aklımdadır. telefonda nasıl konuşulacağını bir gün onu aradığımda öğrenmiştim mesela. yaş oldu 25 hala onun dediği gibi konuşurum.
5 sene boyunca insanın temel fikirlerini oluşturacak olan öğretmenimin cenazesini hatırlıyorumda...
mavi önlüğümle gitmiştim cenazesinede. kendisi benim karşıma önlüksüz gelmeyin derdi çünkü. benden başka önlükle giden yoktu. bir çocuk için büyük travma zaten öğretmeninin ölmesi. gelen bir kaç öğrencisinden biriydim. çoğu öğrencisi ailesi tarafından engellenmişti muhtemelen. 3. sınıfa kadar bizi yetiştiren adam şimdi o tabutun içindeydi. bize sürekli bir şeyler öğreten adam ölürken de bana bir şeyler öğretmişti...
ağlıyordum. öğretmenimizin tabutunun yanında bir fotoğrafı vardı. çok gençken çekilmiş, büyütülmüş ve çerçevelenmiş bir fotoğrafı. mavi önlüğüm koyu laciverte dönüşüyordu göz yaşlarımla. ben o insanın hep 40'lı yaşlardaki halini biliyordum. sanki 40 yaşında dünyaya gelmiş, hiç büyümemiş, değişime uğramamış ve öyle ölüp gidecekmiş gibi. öyle olmadığını, onunda aynı bizim gibi bir zamanlar çocuk olduğunu, gençliğe adım attığını ve bir yetişkin olarak öldüğünü anladım o fotoğrafı görünce.
başkasının cenazesi olsa anlar mıydım? bilemiyorum. belki mesleğinin kutsallığında, belki mesleğine aşık olduğundan... o adam ölürken bile bize bir şeyler öğretiyordu.
genelde kendi çocuğu da görev yaptığı okulda okuyan, bizleri hayata hazırlayan, okuma yazma öğreten, ve 5 sene boyunca hep yanımızda olan öğretmen modeli.
sgb henüz 8 yaşında ve 55 yaşındaki ilkokul öğretmeni x onlara onar onar saymayı öğretiyor rakamların altına sayıları yazıyor:
x- kırk elli atmış! (dumurrr!)
sgb- öğretmenim yanlış yazdınız tahtaya
x- neresi yanlış? (ikinci dumur)
sgb- atmış değil ki o altmış. (komşu kızlardan öğrenilen bilgilerle)
x- hımm demek öyle diyorsun, yan sınıftan yazım kılavuzunu al gel.
Yazım kılavuzu alınır gelinir. evet gerisi hoca için mavi ekran.
yanlışını fark eder ya tam o anda zil çalar herkes dışarı çıkar.tepki vermez yazdığını da düzeltmez.
evde aileler düzeltir.nasılsa okumayı yeni öğrendik kim suç bulsun hocaya.
velhasıl ondan kurtuluşumuz 4.sınıfta oldu benim sevgili öğretmenim artık yoruldum diyerek emekli oldu.
benden nasıl intikam aldığını merak eden varsa şunu söyleyeyim çok acı oldu.
o zamanlar org kursuna gidiyordum bayılıyordum org çalmaya.annemlere matematiği kötü demiş -ki asla öyle değildi-
bu yüzden org kursundan alınıp ücreti kendisine ödenen matematik kursuna yazdırıldım.
ah hoca ben sana ne dua ne beddua ederim facebooktan ilkokul arkadaşlarımla konuşuyorum da bizi resmen harcamış.
aileden ilk ayrıldığımızda elimizden tutan, kimimizin ilk aşkı,haftanın beş günü bizimle uğraşan, sümüğümüzü silip donumuzu çeken,her derdimizi,üzüntümüzü paylaşmaya çalışan, gerektiğinde ailemizden çok ilgilenen, iki gözü yetmeyip arkasında da gözleri olması gereken, "örtmeniimmm.." sesini duyduğunda, tek bir şey öğrettiğinde bundan mutluluk duyan, bir nevi zorluktan zevk almasını bilen kişilerdir.
öğretmenlik branşları arasında belki de en zorudur. elinize verilen bir hamura şekil vermek gibidir. gerisi üstüne yumurta sürüp fırına verir ki şekil olmadan vermişsin neye yarar. okumak, yazmaktan çok hayatı öğretmeye çalışır. her ne kadar bazen küçümsense de, 6-7 yaşlarında -yerine göre- yirmiyi aşkın çocuğa birden, en basitinden a'yı öğretmek hafifsenmemelidir. ayrıca kişinin okul hayatı boyunca gelmiş geçmiş tüm öğretmenlerinin yanı sıra daima hatırlanır, asla unutulmazlar.işin en kötü tarafı ise; ilkokul sonrası kademelerde daima küfür yiyenlerdir. "heyy ben seni okutan ilkokul öğretmeninin... " diye başlayan cümleler uzar gider*
1. kategorideki öğretmen, eğer temeli iyilik, güzellik, hoşgörü, yaratıcılık üzerine yapıcı bir şekilde atarsa o öğretmenlerin öğrencileri büyüdüklerinde çok kaliteli insan olabiliyorlar.
2. kategorideki öğretmen, eğer temeli kızgınlık, öfke, sinir, hoşgörüsüz, dayatmacı, bir şekilde yıkıcı olarak atarsa, o çocukta tedavisi zor, kapanması zor yaralar oluşmasına neden olur, maalesef bunu tüm hayatı boyunca da çeker.
ah ah e.m.k.i. okulu'ndaki ilkokul öğretmenim b.a. yı maalesef ben 2. kategoriye koymak zorundayım(sözlük yöneticileri silmese açık açık yazıcam ama), ah öğretmenim ahhh, şimdi emekli oldun, umarım geriye dönüp bunların muhasebesini yapıyorsundur, biraz daha anlayışlı biraz daha sakin olabilirdin, neyse sözlüğü itiraf.com a döndürmeden ben bu entry'i kapatayım...
eğer iyi bir öğretmen, iyi bir insansa gelişiminize acayip olumlu katkıları olur. yok sinirli, boyalı saçlı bir cadı ya da koca göbekli ss subayı kıvamında bir şeyse psikopat olmanız ihtimaller dahilindedir.