ilkokul öğretmeni

    1.
  1. 7 yaşındayız, bir eylül günü okul denilen ilim irfan yuvasının bahçesindeyiz. elimizden annemiz tutuyor. biz ise sıkıyoruz annemizin ellerini korkumuzdan. sonra istiklal marşı adı verilen bir şarkı okunuyor, içimizde tarifini bilemediğim bir coşku. bu nasıl bir şarkı ki? derken okulun içine giriyoruz. okulun ilk katında bulunan sınıf adı verilen dersliğe giriyoruz annemizle. bizim yaşımızda başka başka çocuklar görüyoruz, hepsi annelerinin babalarının ellerini sımsıkı kavramış, kimisi ağlıyor deli gibi, tamam kabul, biz de o ağlayanlardanız. sonra sınıfın kapısı açılıyor, güler yüzlü biri içeri giriyor. annemiz onun öğretmen yani ders veren kişi olduğunu söylüyor kulağımıza. aslında annemize hiç benzemiyor o öğretmen. daha havalı gibi sanki. sonra konuşmaya bağlıyor öğretmen. susup dinliyoruz hepimiz. diyor ki; 5 yıl boyunca bize bir sürü şey öğretecekmiş. "5 yıl mı?" diye korkarak bakıyoruz ona. annemizden ayrı 5 yıl. sonra öğretmen annelerimizin gitmesi gerektiğini söylüyor, içimizdeki yağlar eriyor, dünyamız başımıza yıkılıyor. derken annelerimiz gidiyor ardlarında gözü yaşlı çocuklarını bırakarak. hepimiz kötü kötü bakıyoruz öğretmene. "kötü insan, annemizden ayırdı bizi". o gün ders işlemiyoruz, çünkü iniltilerimiz öğretmenin konuşmasını bastırıyor. sadece sırayla ayağa kalkıp adımızı, soy adımızı, babamızın-annemizin mesleğini ve büyüyünce ne olacağımızı anlatıyoruz. sonra eve gidiş saati geliyor. işte annelerimize kavuşma saati. eve gidiyoruz, kocaman sarılıyoruz annemize. "anne ben okula gitmek istemiyorum. öğretmen 5 sene sensiz kalacağımı söyledi bana". annelerimiz bizi sakinleştiriyor ve yine ertesi gün okuldayız. bugün ağlayan öğrenci sayısı daha az sınıfta. sonra harfler, sayılar, mevsimler, resimler, beslenme saatleri, masallar, şarkılar derken zaman hızla akıyor. okuma yazma öğreniyoruz. öğretmen o kadar da kötü gelmiyor artık bize. daha çocuğuz, pireyi deve yapıyoruz, arkadaşlarımızla kavga ediyor, beslenmemizi üzerimize döküyor, yerlere çöp atıyor, kalemi silah olarak kullanıyoruz, ödevlerimizi unutup oyuna dalıyoruz. ama tüm bunlar olup biterken öğretmenimiz bize hep anlayışlı davranıyor. sorduğu sorulara doğru cevap verdiğimizde bize sınıfın içinde "aferin" diyor. defterlerimiz temiz ve düzenli olduğunda, defterimize kocaman yıldızlı pekiyi çiziyor. sonra yıllar geçiyor, dünyayı, vatanımızı, tarihi, gezegenleri, matematiği, resim yapmayı öğreniyoruz. hayattaki ilk okul deneyimiz olan ilkokulda bize bir anne-baba edasıyla davranıyor öğretmenimiz. 7 yaşından 11 yaşına kadar bizi hayata hazırlıyor sonraki zamanlar için. 5 sene boyunca bize insan olmayı, biz olmayı, kendimizle ve vatanımızla gurur duymayı öğretiyor. sonra derken bir haziran günü yine bir istiklal marşı sonrası biz ağlıyoruz. ama bu sefer annemizden ayrıldığımız için değil, öğretmenimizden ayrılacağımız için. *
    77 ...
  2. 14.
  3. tarih: 1990
    yer: ilkokul

    sgb henüz 8 yaşında ve 55 yaşındaki ilkokul öğretmeni x onlara onar onar saymayı öğretiyor rakamların altına sayıları yazıyor:

    x- kırk elli atmış! (dumurrr!)
    sgb- öğretmenim yanlış yazdınız tahtaya
    x- neresi yanlış? (ikinci dumur)
    sgb- atmış değil ki o altmış. (komşu kızlardan öğrenilen bilgilerle)
    x- hımm demek öyle diyorsun, yan sınıftan yazım kılavuzunu al gel.

    Yazım kılavuzu alınır gelinir. evet gerisi hoca için mavi ekran.
    yanlışını fark eder ya tam o anda zil çalar herkes dışarı çıkar.tepki vermez yazdığını da düzeltmez.
    evde aileler düzeltir.nasılsa okumayı yeni öğrendik kim suç bulsun hocaya.
    velhasıl ondan kurtuluşumuz 4.sınıfta oldu benim sevgili öğretmenim artık yoruldum diyerek emekli oldu.
    benden nasıl intikam aldığını merak eden varsa şunu söyleyeyim çok acı oldu.
    o zamanlar org kursuna gidiyordum bayılıyordum org çalmaya.annemlere matematiği kötü demiş -ki asla öyle değildi-
    bu yüzden org kursundan alınıp ücreti kendisine ödenen matematik kursuna yazdırıldım.
    ah hoca ben sana ne dua ne beddua ederim facebooktan ilkokul arkadaşlarımla konuşuyorum da bizi resmen harcamış.
    27 ...
  4. 2.
  5. ismi hiç unutulmayan insan.
    13 ...
  6. 17.
  7. her insanın çocukluğunda annesinden, babadan ayrı tutmadığı yüce kişidir o. nasıl bir eğitim aldıysa bizleride öyle yetiştirir. hala bazı söyledikleri aklımdadır. telefonda nasıl konuşulacağını bir gün onu aradığımda öğrenmiştim mesela. yaş oldu 25 hala onun dediği gibi konuşurum.

    5 sene boyunca insanın temel fikirlerini oluşturacak olan öğretmenimin cenazesini hatırlıyorumda...

    mavi önlüğümle gitmiştim cenazesinede. kendisi benim karşıma önlüksüz gelmeyin derdi çünkü. benden başka önlükle giden yoktu. bir çocuk için büyük travma zaten öğretmeninin ölmesi. gelen bir kaç öğrencisinden biriydim. çoğu öğrencisi ailesi tarafından engellenmişti muhtemelen. 3. sınıfa kadar bizi yetiştiren adam şimdi o tabutun içindeydi. bize sürekli bir şeyler öğreten adam ölürken de bana bir şeyler öğretmişti...

    ağlıyordum. öğretmenimizin tabutunun yanında bir fotoğrafı vardı. çok gençken çekilmiş, büyütülmüş ve çerçevelenmiş bir fotoğrafı. mavi önlüğüm koyu laciverte dönüşüyordu göz yaşlarımla. ben o insanın hep 40'lı yaşlardaki halini biliyordum. sanki 40 yaşında dünyaya gelmiş, hiç büyümemiş, değişime uğramamış ve öyle ölüp gidecekmiş gibi. öyle olmadığını, onunda aynı bizim gibi bir zamanlar çocuk olduğunu, gençliğe adım attığını ve bir yetişkin olarak öldüğünü anladım o fotoğrafı görünce.

    başkasının cenazesi olsa anlar mıydım? bilemiyorum. belki mesleğinin kutsallığında, belki mesleğine aşık olduğundan... o adam ölürken bile bize bir şeyler öğretiyordu.
    10 ...
  8. 98.
  9. anne baba'dan sonra öğrettiği şeyler ve size olan davranışı ile gelecek bir döneme kadar hayatınıza yön vermiş olacak önemli kişidir. benim ilk ilkokul öğretmenim beni okuldan soğutmuştu. 1 senemi onun yüzünden heba etmiştim. o bana değil aslında aileme takmıştı. sanki ne varsa kurban olsun. hakkımı helal etmiyorum demiyorum, allah'a havale ediyorum. ama ikinci öğretmenim melek gibiydi. onun sayesinde okulu sevmiştim. eğer hayatta ise ki en son aldığım bilgiye göre hayatta, allah uzun ömür versin.
    10 ...
  10. 3.
  11. insanın hayatına hiç farkettirmeden cok fazla etki edebilecek insan.(Ancak Bir gün geriye dönüp baktıgında farkedebilecegi seyler)
    9 ...
  12. 13.
  13. aileden ilk ayrıldığımızda elimizden tutan, kimimizin ilk aşkı,haftanın beş günü bizimle uğraşan, sümüğümüzü silip donumuzu çeken,her derdimizi,üzüntümüzü paylaşmaya çalışan, gerektiğinde ailemizden çok ilgilenen, iki gözü yetmeyip arkasında da gözleri olması gereken, "örtmeniimmm.." sesini duyduğunda, tek bir şey öğrettiğinde bundan mutluluk duyan, bir nevi zorluktan zevk almasını bilen kişilerdir.
    öğretmenlik branşları arasında belki de en zorudur. elinize verilen bir hamura şekil vermek gibidir. gerisi üstüne yumurta sürüp fırına verir ki şekil olmadan vermişsin neye yarar. okumak, yazmaktan çok hayatı öğretmeye çalışır. her ne kadar bazen küçümsense de, 6-7 yaşlarında -yerine göre- yirmiyi aşkın çocuğa birden, en basitinden a'yı öğretmek hafifsenmemelidir. ayrıca kişinin okul hayatı boyunca gelmiş geçmiş tüm öğretmenlerinin yanı sıra daima hatırlanır, asla unutulmazlar.işin en kötü tarafı ise; ilkokul sonrası kademelerde daima küfür yiyenlerdir. "heyy ben seni okutan ilkokul öğretmeninin... " diye başlayan cümleler uzar gider*
    6 ...
  14. 6.
  15. karakterinizi belirleyen insandır. Anneden ve babadan daha etkin bir modeldir öğrenci için.
    7 ...
  16. 39.
  17. bir çocuğun hayatının dönem noktasıdır ilkokul öğretmeni. çünkü anılarda her daim canlı kalacak, özlemle anılacaktır. çocukken kah en korkulan şey, kah en içten sevgilisi, kah da en çok aranan hayat gurusudur ilkokul öğretmenlerimiz...
    5 ...
  18. 8.
  19. eğer iyi bir öğretmen, iyi bir insansa gelişiminize acayip olumlu katkıları olur. yok sinirli, boyalı saçlı bir cadı ya da koca göbekli ss subayı kıvamında bir şeyse psikopat olmanız ihtimaller dahilindedir.
    6 ...
© 2025 uludağ sözlük