emperyalist ülkelerin sömürmek istedikleri ülke halklarını kimliklerinden kopartabilmek için o ülke entellektüellerine önce kendi kültürlerini aşağılatırlar. her kültürel mirasları bir aşağılama yöntemidir. belli bir süre sonra o millet kendi kültüründen kaçmaya ve sömürmek için bekleyen emperyalist devletin kucağına oturmaya başlarlar.
peygamberimiz bilim çinde bile olsa gidin alın demiştir. yani bazılarının ilkel , bazılarının uygar olabileceğini 1400 yıl önceden kabul etmiştir. adamın bilimi ile birlikte istesen de istemesen de o ürünün ortaya çıkardığı kültürü de alırsın. tv izleyen adamın dizilere müptela olması ve oradan gördüğü dejenereliklerdne mallıklardan etkilenmesi gibi.
ha sen kendi kimliğine sahip çıkamayacak kadar salaksan asimile olur gidersin o senin problemin. zorla asimile ol demiyo adam sana.
başkasının kültürü çağın ilerisindeyse abi adamlardaki medeniyete bak,
gerisinde kalmış ve ilkelse buna "ilkel" denir. (bkz: ne diyem mahmut mu diyem)
masayı sandalyeyi dert etmek yerine insanlığı dert eden zihniyettir.
misafirine 176 parça çatal kaşık bıçak setiyle hava atmak yerine, hizmette kusur etmeyen zihniyettir.
örtüsüne yağ damlatılınca " onu avrupa'dan getirtmiştik ya" demek yerine "canın sağolsun" diyen zihniyettir.
kendisini haksız eleştirenlere bile hoşgörü gösterebilen zihniyettir.
hazımsızlık, kıskançlık, ukalalık, kanaatsizlik hastalıklarını bünyesinde barındırmayan zihniyettir.
kültür tanımına bakılacak olursa ve kültür ün bir milletin ya da topluluğun iyi ve kötü tüm hallerini yansıtan bir olgu olduğunu düşünecek olursak pek de yadırganmaması gereken zihniyettir aslında.
eskiden eskimolarda kadınlar misafirlerinin ayaklarını yıkamak ve her hizmeti sunmakla mükellefti. onlara göre daha uygar olan kanadalılar "durun lan naapıyosunuz bırakın bu işleri devlet su işleri, biraz uygar olun kutup ayılığının alemi yok" dediler. ve bunlar adam oldular bugun.
aynı şey kafkasyada da yaşandı.osmanlılar yarı pagan dağlılara bir çok ilkel adetlerini bıraktırdılar. sonrasında ruslar bunları çok başarılı şekilde eğittiler bugun çok ünlü sanat ve spor adamları oralardan çıkar.
ilkelliğine bu benim kültürüm diye kılıf uydurup bu çağın adamları olmasalar, afganlar gibi dağlarda boklarını avuçluyorlardı.
dünyanın her yerinde çağın gerisinde kalmış adam ilkel, o çağın adamına da uygar denir. bunun doğusu batısı, kuzeyi güneyi de olmaz. müslümanı hristiyanı budisti de olmaz.
osmalı zamanında yerleşik hayata geçmiş köylülerle göçebeler arasında medeniyet farkı vardı. çünkü göçebeler o çağa göre daha ilkel ve vahşiydi. osmanlı devleti bile başa çıkamadı. o zamanın ilkel göçebeleri de ilkelliğine bu benim kültürüm diye kılıf uyduruyordu.
cumhuriyet döneminde de şehirli kitle ile köylü kitlenin arası bozuktu.şehirlinin imkanları daha çok olsa da , şehirlinin 4 mevsim çalışma huyu, köylünün 3 mevsim yan gelip yatıp 1 mevsim çalışma huyu da işe tuz biber ekti.
şehirli kitle eğitim alıp makam ve güç sahibi olabildi. amna köylü kitle olamadı. sürekli şehirli kitlenin yaşam tarzına özendiler ama ulaşamadılar. ulaşamayınca da hep bok attılar. aslında şehirli bu çağın adamıydı ve köylü de ilkeldi.
doğudan batıya göç de olunca köylü br anda kendini şehrin varoşlarında buldu ve şehirliyle arasındaki medeniyet farkını çok derin hissetti. bunun kompleksini yaşayan adam evet ben ilkelim bu çağın adamı değilim değişmnem lazım gelişmem lazım . çocukları okutmam lazım diyebilir mi? tabi ki ilkelliğine bu benim kültürüm diye kılıf uyduracak.
jakoben geleneğin hastalıklı düşüncelerinden kaynaklı bir tespit.
hayatın gerçeği şudur ki, dünya üzerindeki binlerce değişik kültür kendi ihtiyaçlarına ve fıtratlarına göre kendi yaşam tarzını belirler. bu tarzın onlara getireceği dezavantajlar ve avantajlar da tamamen kendi sorumluluklarındadır. hayat onların hayatı olduğu için, onların hayat tarzlarına ve kültürlerine saygı göstermek, beğenilmiyorsa da geçip gitmek gerekir.
bizim çakma aydınlanmacılar da tıpkı diğer kesimler gibi "kendi oluşturdukları bir hayat tarzı"na sahipler. ama farkları şu ki, kendi kültürlerinin kıstaslarını esas alarak stratejik verimlilik açısından yargılayıp değiştirmeye çalışırlar. diğerlerine eşit olmalarına ve toplumda kendine has bir renk olmalarına rağmen diğerlerini haksız şekilde ilkellikle vs. suçlarlar. kendilerini hipnotize ettikleri sığ felsefelerinin sınırı dışına çıkıp objektif olarak bakıldığında ise bu tavırlarının tek meşruiyet kaynağının sahip oldukları politik güç olduğu görülür. bence ilkellik sıfatı birine verilecekse işte bu "aydınlanmışlık illüzyonu" ile zuhur eden cehaletin sahiplerine verilmeli.
toplumun evrilişi ve değişim rotası, sonsuz "ihtimal"leri içeren bir bilinmezdir bana göre. kimse yarın karşılaşacağı olayın ne olacağından %100 emin olamaz. bu bilinmezlik herkes ve herşey için geçerlidir ve bu herşey birbiriyle etkileşim halinde olduğu için iş daha da karmaşıklaşır. çünkü hayat maddi manevi trilyarlarca unsurun değişik boyutlarda bir araya gelmesiyle oluşur ve devinir. bu durumda zeka ile belirlenecek kurallar ve "doğru"lar değişen hayat şartları içerisinde yıkılır gider. ancak işin özü ile bağlantılı bir "akıl" yoluyla haber alınmış ilkeler "doğru" olma sıfatı kazanır.
ancak bizim çakma aydınlanmacıların hayat anlayışının özüne göre, toplumun gelişimi bir çizgi gibidir. bu zevat, hayatın getirdiği şartlardan ötürü en bariz özelliği "yok etme" ve "maddi imkanlara sahip olma" gücünün fazlalığı olan batı kültürüne fanatik bir hayranlık geliştirdiler. dogmaları yıktıklarını sanarlarken o dogmalar yerine kendi dogmalarını getirip koydular. bu dogmanın yaklaşımını analiz edersek, dogmayı şöyle özetleyebiliriz:
"toplumun gelişimi bir çizgidir ve bu çizginin ileri noktasında "muassır medeniyet"* vardır. toplumların "mutlak kötüden mutlak iyiye doğru" gelişimi bir çizgi şeklinde olmak zorunda olduğu için, muassır medeniyet sahipleri gibi yaşamanın haklı olduğuna kanaat getirmeyen ve onlar gibi yaşamayanların* bu çizgide ilerleyemediği anlaşılır. bu yüzden onlar gericidir, cahildir ve zorla aydınlatılmaya** muhtaçtır. hatta bu uğurda baskı altında tutulabilirler,* hakları dahi ellerinden alınabilir.***"
ama sonuç olarak bu hareket, yani toplumu toplum dinamiklerini anlamadığı halde değiştirme çabası - her ne kadar "yok etme" gücünü mutlak doğru olmadığı halde mutlak doğru zannedilen hedefler doğrultusunda kullanarak kültürde bir iz bırakabildiyse de - bütün kurumlarıyla birlikte mutlaka çökmeye mahkumdur. çökeceği yer ise mezar mı olur, yoksa çiğ köfteye yumulmak için yer sofrası mı olur, orası meçhul.
ezilmiş olanların, konuyla değişik perspektiflerden ilgili ve bağlantılı düşüncelerinin başlıkları için bkz;
- kanlı mı olacak kansız mı?
- laik devlet yıkılacak elbet
- insanlık onuru işkenceyi yenecek
- erzurum erzurum olalı, moğol zulmünden beri böyle eziyet görmedi
kendisine bu yakıştırmayı yapan zihniyetsize gülen zihniyettir.
en basitinden japonlar'ı örnek verirsek, ameliyatlarda kullanılan neşter ve bistürileri, eskiden katana yaptıkları yöntem ile, "Tamahagane" kullanarak yapıyorlar.
şimdi söyle bakalım, kimin kültürü ilkel, kim ilkel, kim kültürünü koruyor, kim asimile olmuş?
evime alafranga tuvalet koymicam , çömelerek sıçmaya devam edicem bu benim kültürüm
( dedenin dedesinde alaturka da yoktu o zaman onun gibi sokağa sıç be adam)
evime masa almama da gerek yok yere örtü serip yerde 2 büklüm yicem daha zevkli
( masaya gerek yoksa o zaman çatal bıçak da kullanma araplar gibi elle ye be adam)
resmi nikaha gerek yok dini nikah yeterli bu benim kültürüm.
(o zaman senin kızın da üniversiteye gidince palavradan bir imam nikahı yapıp sevgilisiyle aynı evde kalsın sesini çıkarma)
her çağın kendi doğruları vardır ve yok ben bu çağın doğrularını kabul etmiyorum , ben illa ortaçağı yaşicam , dersen sen geri bi adamsıdır.
ne yaparsınız ki belli bir yaşam biçimini insanlara dayatmaya çalışan zihniyette kendi içine düştügü ve farkında olmadıgı daha dogrusu ayrım yapma yoksunlugu nedeniyle idrak edemedigi durum nedeniyle ilkelin önde gidenidir.kısaca asıl ilkel benim demek için konuşan zihniyettir.
insanları tek tipleştirmek için ugraşan, aynı olmaya, kendi gibi olmaya zorlayan, kendi gibi olmayanı yadsıyan zihniyetin ta kendisidir ilkel zihniyet.
insanları belli kalıplarda yaşamaya zorlamak, kendileri gibi yaşamıyorlar diye onlara farklı gözle bakan zihniyet acaba kendisi çagdaşlıgın neresinde duruyordur çok merak edilir.insanların hayatına , tercihlerine burnu sokanan çagdaş(!) zihniyete bak sen...!
ilkellik ve kültür kavramını tam olarak bilmeyen bireyin sahip olduğu düşünce. ayrıca sözlükteki bazı yazarlara acilen türkçe kelimelerin anlamlarını içeren bir kitap verilmeli ve bu kitaptan ilkel, kültür, uygar, uygarlık, modern gibi kelimelerin anlamlarını iyice ve doğru bir şekilde öğrenmeleri tavsiye edilir.
köylülerin şehire göç etmesi onları şehirli yapmaz. yapsa ne köylü ne kentli, iğrenç varoş kültürü olmazdı.
dünya titreşimli diş fırçası devrine girmişken , hala misvak kullanmanın dinle sünnetle falan alakası yoktur.tek açıklaması ilkelliktir. bu kafaya göre ,o zamanlar çatal bıcak kullanılmıyordu elleriyle yiyorlardı biz de elimizle yiyelim.
deveye biniyorlardı araba kullanmayalım deveye binelim..
ilkellik ve kültür farklı konulardır.köylülerin hepsi şehire göç etseydi şuan domates yerine tahıl gevreği yerdin medeniyet bu sana göre.titreşimli diş fırçası ile misvak(#4907899) arasındaki farkı ayıramayan medeniyet hayranı olan cahillerin savunmaya çalıştıkları ama aynı zamanda farkı olmadan kendilerini rezil eden kişilerin saçmaladıkları düşüncedir.
kente göç etmiş köylüler, bir sermaye birikimleri olmadığı için varoşlarda yaşadılar, şehir insanının uygar ve konforlu yaşam standardına hep imrendiler ulaşamadılar ama hep kıskandılar. ulaşadıkları için hep bok attılar.
alafranga tuvalet daha konforluydu, onlar için lükstü , dini gerekçeleri gösterip bok attılar.
aile planlaması şehirlilerin refah seviyesini yükseltti, beceremediler dini gerekçeleri gösterip bok attılar.
şehirliler gibi tahsil yapamadılar, cahil kaldılar, cahilliğin kompleksiyle tahsillilere entel dantel diye bok attılar.
maddi-manevi bu çağın adamı olmayı beceremediler, gelecekten bir umutları olmadığı için yüzlerini geçmişe döndüler. sürekli geçmişe özendikleri için adam bu çağın adamı olamıyorlar.
geçmişte insanlar misvakla diş fırçaladı bu benim kültürüm o zaman bu çağda elektrikli diş fırçası çıktı ama kullanmıyorum, ben misvakla dişimi fırçalıyem diyen ilkel insan tipi buna örnektir. hala aktarlarda misvak dalları satılmasının sebebidir.
bu çağda hala göçebeler gibi yerde yemek yiyen insanın , uygar insanlar gibi masada yemek yemeği, vahşi kapitalizmle ilişkilendirmesi ve kültürel yozlaşmayla ilişkilendirmesi de ilkelliğine kültürüm diyen insana örnektir.
amazonlarda hayatta kalamayan beyaz insan hakkında o "vahşi" hayatta yaşayabilen bir kabilenin düşündüğü şey olabilirdi bu.
ama değildir, zîra sosyal darwinizm içinde türklerin aydınlanmacı kesiminin de olduğu beyaz adama özgü bir bakış açısı ve davranış pratiğidir.
kapitalizmin dünyanın en ücra köşelerine bile hükmetme çabasındaki açgözlülüğün saldıran bir modernizmle bu kadar örtüşmesi de dikkatlerden kaçmamalıdır.