biraz sıkıntılı geçmişti. 3 arkadaş gittik biz Beşiktaş'a. Gezdik, dolaştık derken bir arkadaş starbucks a girelim dedi. ehe ehe tabi olur falan dedim hiçbir bilgim falan da yok he. Neyse işte o gitti termoslara falan bakıyor biz de diğer arkadaşla sıraya girdik. inceliyorum böyle ne sipariş etsem, ne yapsam nerelere gitsem modundayım. Bir de öyle insanlar var ki kasım kasım hareketler falan. Gelemem arkadaş öyle şeylere. Rahat olamıyorsam ne işim var orada. Neyse işte yavaş yavaş sıra yaklaşıyor. Bir de bir kalabalık ki anlatamam. Tuzla'da yaşayan biri olarak bu kadar insan fazla geliyor valla. Neyse bir yandan arkadaşı çağırıyorum gelsene sıra geliyor diye. O da takılmış termoslara. Neyse işte geldi bu. Beyaz çikolatalı mocha mı ne sipariş etti. Beyaz çikolatayı sevmeyen bir insan olarak ben de aynısından diye sipariş vermiştim. Yani anlayacağınız hiç de iyi bir tecrübe olmamıştı. Daha da gitmedim, gitmem de sanırım. illa bir şey içeceksem paşa paşa çayımı, türk kahvemi içerim. Oh mis.
öğrencilik yılları, züğürtlüğün ve abazalığın tavan yaptığı dönemler yani.. internetten bi hatunla buluşacam, buluşma yeri olarak da bi avm deki starbucks ı seçtik. zaten hatunla buluşma olayı beni geren bişey, bi de üstüne daha önceden adını duyduğum ama önünden bile geçmediğim ve arkadaş ortamımızda "çok kazık" yaftasını yemiş biyerde buluşacak olmak iyice tersine sıçırttıran bi durumdu. neysecime mekana gittim, kız beni avm girişinde karşıladı falan, dakka 1 gol bir "ya ben seni daha farklı hayal etmiştim.." bi biscolata erkeği değilim elbet ama tutup ork muamelesi görmek de içime sinmedi tabi. olayın şokunu daha atlatamamışken kız mekanda başka arkadaşları da olduğunu ve nasıl tanıştığımızı sorarlarsa internetten dememem gerektiğini söyleyip alternatif bi hikayeyi bana ezberletmeye başladı. bi yandan hikayeyi aklımda tekrar ediyorum herhangi bi açık vermemek için bi yandan da ortamdaki diğer tiplerin salak sorularına maruz kalıyorum. laf lafı açtı derken korktuğum olay başıma geldi. "bişeyler içsek mi??" şu an biri bana öyle bi soru sorsa git ne alırsan al, ahanda kasa orda derim ama dedim ya abazalık tavandaydı diye. o an tüm beyin fonksiyonları durdu, zaten kanın çoğunu bünyesinde toplamış organ bana zorla " olur tabi, ben alayım gidip ne istersen" diye bi söz öbeği söyletti.. hay dökülmez olaydı ama. yine en başta dediğim gibi abaza olduğum kadar züğürttüm de netekim.
hülasa siparişleri aldım, kasaya doğru giderken bi yandan da fiyat listesini kesip hesap yapıyorum cebimdeki para yetecekmi diye. ucu ucuna da olsa para denkleşti, hatuna ve yanındaki tikicanlara istedikleri latteleri mokkaları fln aldım. kendime de mekandaki en ucuz şey olan çay istedim. o güne kadar gittiğim yerlerde aldığın içeceğin yanında şeker verilirdi ama ben nerden bileyim starbaks denen lanet yerde şeker, peçete için falan ayrı bi kısım olduğunu. masaya döndüğümde kızlardan teki " ay şekerler nerdee" deyince bende jeton düştü ve o durumda verilecebilecek en saçma cevabı verdim. " ee, şeker bitmiş.." ulan koskoca starbaks, haftasonu günün en işlek saatinde şekersiz mi kalacak? allahtan araya başkası girip yeni çıkan bi parfümden bahsetti de şeker işi kaynadı araya. bi-iki saat daha masada kaldıktan sonra kızla bi daha görüşmemek üzere ayrıldık ve lanet olası şekersiz latteler yüzünden param bittiği için yaklaşık 2 saat kadar yürümek zorunda kaldım eve dönüş yolunda.
biz oturmuş sipariş almalarını beklemiştik, sonra da ortalıkta ilgilenen kimse falan görünmeyince self servis lan galiba deyip sırıta sırıta kasaya gidip ne olduğunu bilmediğimiz birşeyler söylemiştik. isim sorduklarında da noluyo lan modlarına girmiştik.
koltuklarımı kabartıp, süzüle süzüle içine girdiğim gün. Bir havalar bir artistlikler. Aman yarabbi. Adımın bardağıma yazılması. Hayali bir tat bekliyorum. Zevk alacağımı düşünüyorum. Kahvemi aldım güneş gözlüklerimi taktım. Dışarıya oturdum. istiklaldekiydi. Sigaramı yaktım. Bir yudum aldım. Lanet olsun. Bulaşık suyu mu desem ne desem. Üzerinde yağ tabakası birikmis iğrenç bir şeydi. O gün şanssızlığıma denk geldi diye bir şans daha verdim ama hayır asla damak tadıma uygun bir kahvesi bile yok.
ilk tecrübe öğrenci tayfasına çok tuzlu gelir. Ancak bir kahve ile akşama kadar mekanda kalabileceği çözünce vazgeçilmez bir mekan olur. Hatta bişey satın almasanız da karışan olmaz. Filtre kahvesi iyidir, sütle iyi gider. Güzel kitap okunur, ders çalışılır, internete girilir. Yazın serin ve kışın sıcaktır.
geçtiğimiz yaz calbicor'un zorla beni sokmasıyla yaşadığım tecrübedir. ufacık kahvelere bir ton para bayılıp, üzerinde kremamsı şeyle bir saat cebelleşip, ulaştığınız şeye bakın! çikolatalı nescafe ama buzlu olanı. ilk ve sondu bir daha girmem ben büyük ihtimalle.
Ulan, sanki sıtarbaks denen nane çok da bir bokmuş gibi adını sanını, içinde ne olduğunu bilmediğiniz bir bardağa tonla para döküp üstelik binlerce yıllık gırtlak yapınızı hiçe sayıp o sikindirik kahvenin sikindirik adını düzgün telaffuz etmeye çalışmak, bir de bunun üzerine düzgün söyleyemeyip utancın dibine vurmak mantıklı mı?
Ağzına ettiğimin kahvecisi, siktir git ulan bu gençliğin başından, boş işlerle uğraşıtırıp duruyorsun.
kızlar ; uzun saçlarını öne doğru yatırıp uçta kalan kısmı sağ elin yardımı ile geriye atarak fotoğraf çekilme ' unutmayın kadraja bardakta ki logoyu sığıdırmanız gerekmektedir'
dudak büzen fotoğraflarınızı çekin facebook'a atanlara müjde! starbucks sizi maaşa bağlıyor fakat bi şartları var ! lütfen altına şiir yazmayın!
erkekler : fotoğraf çekilirken 2 kızın arasına girmeye özen gösterin !
sadece bardağın fotoğrafını çekmeyin. lütfen. kızlarda olsun.
fotoğrafı facebook'a atmadan önce sigara ve kahve ile ilgili şiirleri araştırmayın ! lütfen.
dilerseniz kahvenizi envai çeşit kupada da içebileceğiniz kahvecideki ilk tecrübedir. zorla karton bardakta içeceksin diye bir zorlama yok yani bebişlerim.
ilk defa gittik dört kişi. aldık içecekleri falan oturduk masaya. bizim arkadaşın sakarlığı tuttu bir vurdu bardağa her yer kahve. kaçtık başka masaya kadın o masayı 8 kere sildi kalktık kaçtık ordan kadın silmeye devam ediyordu.
starbucks'a gitmeyi çok önemli görenlerin abarttıkları hikayelerdir.hatırladığım kadarıyla starbucs'a, ilk olarak 2004 yılında gitmiştim. doppio espresso içmiş ve espresso browni yemiştim ( yememişte olabilirim ). öğrencilik hayatım boyunca esspresso eşliğinde camel soft içip arkadaşlarımla sohbet etmek için gittiğimiz bir yerdi starbucs. hepimiz ya orta halli ya da normal zengin ailelerin çocuklarıydık sosyete falan değildik. starbucs'ın bu kadar abartılmasına anlam veremeyenlerdenim. türkiye'de son şubesini de kapatsa da, gloria jeans bile starbucs'tan daha iyi kahve yapan ve daha iyi servis yapan ( en azında kahvenizi gidip siz almıyorsunuz ), daha kaliteli bir cafeydi.
hiç olmadı. amerikan markalarına karşı biraz alerjim var.
ingiltere de okurken de hiç gitmedim oralara. yerel, küçük sıcacık kahve dükkanları her zaman favorim olmuştu. türkiye de iken zaten niye gideyim. güzelim türk kahvemiz var.
başlık zaten reklam amaçlıdır. olmamasını isterdik orası ayrı.
bi grande latte alabilir miyim diyen insana özenmiştim. bi de şiveli şiveli söylemez mi... bi orta boy latte hazırlasana topraam demek bizim halka daha uygundur halbuki