hele ki kahve kültürü olmayan birisiyseniz ilk tecrübe acı(!) ile sonuçlanır.
arkadaş zoruyla gittiğiniz starbucks'ta girişte bakarsınız kahve isimlerine; hangisinin içinde ne var, ne yok muhabbetini geç isimlerini bile telaffuz edemeyecek seviyede olan birisiyseniz; çok da rezil göstermemek için kendinize americano söylemeyin efendim. hele ki americano'nun da acı olduğunu bile bile ladese tutuşmayın efendim.
nasıl bir ulkedeyiz amk starbucks'a gitmeyeni asagiliyorlar.
bir de sinir eden şu var. muhafazakar modernislamci takilip oraya gidip sonra gazze için ses cikarmalari ikiyuzlulukten başka bir şey değil.
ki angamal starbucks'un mason finansoru olduğunu bilmiyor.
neyse siktir et bu muhafazakari.
ilk tecrübe;
ikide bir gelip rahatsız eden garson yok. sasirirsiniz.
masada bardak yani boş kahve kutularini toplayan yok.
gerek yok zaten. millet çoğunlukla %70'ini orada icer. kalanini disarida icer geze geze.
4 yıl önce lise gezisiyle çok güzel hareketler bunlar izlemeye gittik istanbul'a. Gitmişken program başlayana kadar istanbul gezilecek dediler bizi gezmek için götürdükleri yer forum istanbul oldu. Saldılar oraya 4 saat sonra görüşürüz dediler. Biz de 2 saat tavaf ettik oraları. Zaten cepte para yok ne alacanki yani oradan??? Neyse sonunda hem sıkıldık hem yorulduk. Arkadaşlar sinemaya falan girdiler sap gibi de kaldık 2 kafadar. Ee bari oturalım bi yere dedik yürüyen merdiven altına bağdaş kurup oturduk. Gelen geçen dilenci mi bunlar gibisinden bakmaya başlayınca bari starbuckstan bi şeyler alalım da masada oturalım dedik. Girdik içeri sipariş vericez. Adını dahi telaffuz edemediğimiz bir tür kahve istedik işaretleşerek. Adam aroma ne olsun dedi. Olmasın dedik. Onu da paralı sanıyoruz ya. Maksat oturmak zaten ekstra para vermeye gerek yok diyoruz içten içe. Adam seri sorular sordukça hepsine "yok ya, olmasın" falan dedik. En sonunda adımızı istedi. Birbirimize baktık baya arkadaşla. "Yanlış bi şey mi yaptık ki. Adımızı niye istedi şimdi bu???" diye telepatik bi konusmanın sonuna gelemeden adam "bardağa yazıcam, hazır olunca sizi çağırıcam" dedi. Bi rahatladık tabi, söyledik hemen. Ama bardağı bırakıp gitmedik tabi. Unuturlar, başkası alır falan. Para güme gitmesin diye. Sonuç olarak tatsız ve acı bir kahveyi alıp oturduk. Biraz sonra yüz ifadelerimizden olsa gerek adam acıyıp yanımıza geldi. Şeker ilave edebilirim isterseniz dedi. Gururdan gerek yok ya iyi böyle gibisinden bir şeyler geveledik. Kahveyi içemeyince de bari daha fazla rezil olmayalım diye kalktık.
Sonuç olarak rezil olduğumuzla kaldık. Bu da benim ilk ve son starbucks tecrübemdir.
Kasiyerden çay kaşığı istemek ve onunda alınacak şeylerin yanda olduğunu göstermesiyle sonuçlanan tecrübe. Ayrıca 30 yaşlarında bir kadının içeri girip: "ay şundan alayım, bundan da alayım" diye diye birsürü şey alması. Yer: Nişantaşı Starbucks.
dedim orta boy çay verin bana verdim parayı sonra salaklar unuttu neydi sipariş dedi büyük boy çay dedim bastım ama onlar da çay diye iğrenç bir şey bastılar bana.
istanbuldayım. Gece saat üç taksimde içmeye giden arkadaşları bekliyoruz. Yanımda iki arkadaşım daha var. Bizde birer kahve içelim dedik girdik starbucksa. Görevli ne istediğimizi sordu bende kahvelere şöyle bir göz gezdiriyorum hangisine aşinayım,söyleyebilirim diye. Arkadaşım atladı oradan bize nescafe. Görevliler gülmeye başladı tabi. Sert bir bakış attım ne gülüyorsunuz amk gibisinden. Cappucino ver dedim aldık içtik. Öyle yani. *
ben de üniversiteye ilk geldiğim yıllar alışveriş merkezinde oturacak yer bulamadığım vakitte düşmüştüm bu starbucks'ın kucağına. Hatta kahvelerin hiçbirini anlamayıp tüm varoşluğumu gururla sergileyerek bana sert bir şeyler verin dedim. Hala da bununla övünürüm. Ulan hiçbir ekstrası olmayan, insanlarımızın check-in uğruna kuyruklara girdiği, kitabını bilgisayarını alanın koştuğu bir mekan olmuş iyice. Bunlar plaja kitap getiren tayfadan mı acaba diye düşündürmüyor da değildir.
bardağın üzerine yazmak için adınızı sorduklarında soyisim de söylersiniz.
içtiğiniz şeyin tadı hoşunuza gitmese de "o kadar para verdim" düşüncesiyle içersiniz.