henüz olmayan tecrübedir. evet abi bana böyle herkesin popi olmak için gittiği yerler ters gelmiştir her zaman. gider kahve dünyasında adam akıllı içerim kahvemi mis.
Her normal insan evladı gibi kahve bazlı istemek yerine süt bazlı isteyip maceraya kaçarak evde kendiminde yapabiliceği buzlu süt içtiğim bir tecrübeydi. Cool olucam ya kasiyer kıza güzel olanından ver diyemedim. (bkz: ergenlik)
ilk tecrübem mecidiyeköy cevahirin karşısındaki starbuckstaydı.
tall boy vayt çaklıt moka dedim çıktım hazırlanmasını bekledim parayı ödedim çıktım yani.
bi bok olmadı.bi atraksiyon ekşın mı kaçırdım lan.
allah allah
ilk ve son tecrübemdir:
yer: armada/ankara
zaman: soğuk bir kış akşamı
starbucks nedir hala daha bilmem. ha sen de bana kahvehane, aklını alacak derecede akıyorum. o zamanki kız arkadaşım henüz sevgilim olmamışken, saçma bir iddiaya girmiştik. kaybeden starbucks'a götürecek. canıma minnet. kazansam da kaybetsem de o'nunla gideceğiz ya. 21 yaşındaydım ve hiç starbucks'a gitmedim. ayıp değil ya !
(hatırlamadığım)iddiayı kaybettim. gittik, armada'nın alt katındaki starbucks'a. oradaki eleman, kız arkadaşımın siparişini alırken içecek listesini hızlıca göz gezdirdim. "sade türk kahvesi" diyecek halim ve ortam yoktu. en okunabilirini(benim okuyabildiğim) seçtim:
- bir frappuccino alabilir miyim? (şu an itibariyle mevzuyu anlayanlar olmuştur, ben daha uyanmamıştım.)
kasiyer 1-2 saniye duraksadı. acaba telaffuzum mu yanlış diye düşünürken "başka bir arzunuz var mı" dedi. yok deyip kahveleri bekledim.
afiyet olsun diye elime verilen(hem mecazi hem gerçek anlam, kinaye was here.) 2 kahveden biri başımdan aşağı kaynar sular dökülmesine sebep oldu. meğer frappuccino buzlu bir kahveymiş ya la. kız arkadaşım fark etti ama ben bozuntuya vermedim. "tüm kış zaten ben soğuk kahve içerim" pozundayım. o kahveyi bir güzel içtim ve tunalı'ya gitmek için oradan kalktık.
dışarıda hafiften kar ciseliyordu. ama ben o kahvenin bana vermiş olduğu sıcaklıktaydım. belki bu sebepten dolayı değilDi starbucks'I SEVMEMEM ama starbucks'a gitmeyi bir kat daha sevmedim.
Bir eylül akşamı, hafif bir rüzgar esiyor ve kahve kokusu eşliğinde yürüyorum kalabalık kaldırımda... yaklaştıkça artıyor havadaki kahve aroması ve nihayet yeni öğütülmüş kahve çekirdekleriyle oluşturulmuş kahvemi alıyorum. Aman yarabbi o da ne biri kahve bardağına isim yazmış diğeri kahve bardağıyla arkadaş olmuş fotoğraf çekiliyor...
O şok ile bardak elimden kayıveriyor bense ağlayarak terk ediyorum starbucks u...
Not; tabiki dalga geçiyorum. Starbucks un 5 kuruş etmez, emek hırsızı, ergen yuvası mekanına gitmesem de olur.
Onu bunu geçtim ilk tecrübe ne yau...
-ben bi frappe alayım
+üstüne jokojamba kokisopila istermisiniz?
-hıı olsun
+coconutslar beyazmı siyahmı peki?
-valla siyah olsun
+krema istermisiniz?
-olur (acaba şu ana kadar nasıl bişey yarattım)
+12,25.. şifre lütfeen...teşekkürler.
5dk sonra arkadşın normal görünümlü kahvesine hallenirken..
Tam olarak çözemediğim için o ilk starbucks tecrübesi benim için sürekli tekrar ediyor. Sanki zamanın o kısmı sabitlenmiş ve ben hep o anı baştan yaşıyormuşum gibi. Çözemiyorum arkadaşım, sipariş vermek için farklı bir dil öğrenme zorunluluğu var yemin ederim. Orta şekerli türk kahvesinden öteye gidemeyen adamın işi değil starbucks.
arabamı yeni almıştım ve arkadaşım malum yerde beni bekliyordu, bende havalı şekilde onu almaya geldim araba stop etti benzin ibresine bakmamışım,zira benzin bitmiş trafiğe engel olmamak için arkadaşla arabayı biraz itip yanaştırdık ve benzin almaya gittik.
geçen yıldı galiba harem otogarındaki büfelerin birinin önünde içtiğimiz 2 kahve için hırtonun birine 10 lira ödemiştik o zaman bu kapitalist düzenin illaki bir parçası olacaksam bunu hebele hübele konuşamayan bir hırtoyu zengin ederek değil de en azından klas bir mekanda bilinen bir markayı zengin etmeye çalışarak yapmam gerektiğini anlamıştım.
salaş bir mekana gidersiniz hazır iran nescafesine 4 lira ödersiniz 20 dk sonra garson etrafınızda niye sipariş vermiyon lan bakışlarıyla sizi taciz etmeye başlar vs vs vs ondan sonra gelirsiniz buraya 7 lira verip saatlerce karı kız kestiğiniz, fotoğraf çekilip facebook profilinize koyup aklınızca hava attığınız hatta instagram facebook sosyal sitelerden yer paylaşımı yaptığınız üstelik saatlerce bedava internetini kullandığınız mekana bok atarsınız.
direk gidip masaya oturulur, piyasaya hakim bir ifadeyle. bi bakarsın kimse siklemez. ardından kasaya gidersin bi "moça" dersin. moça değil mokha efendim der orospu ingilizcesiyle. sonra mokha gelir, kasiyer de yanına gelir:
sıcak bir yaz günüydü. arkadaşlarla toplanıp dışarıya çıkalım dedik. buluşup hep birlikte yeni açılmış olan avm'ye gittik. avm'ye ilk girdiğimde dışarısının daha aydınlık olmasından dolayı gözlerim karardı bir an ve bir şey göremedim. ilerleyip yürüyen merdivenleri kullanarak üst kata çıktık ve fastfood katında oturan işsiz, güçsüz insanların arasından kahkahalar atarak geçmeye başlamıştık. yürürken yeni bir mekana gelmiş olamanın verdiği gaz ile daha da popüler olmaya çalışıyordum. üzerimde siyah ve alevli şortum, parmak arası terliğim, altında atlet giymediğim için sıcaktan ve terden vıcık vıcık olmuş v yaka dekolteli beyaz t-shirt'üm, gözümde siyah çakma ray-ban gözlüklerim vardı.
tüm yol boyunca gülüp eğlendik ve o ulvi mekana sonunda geldik. tam kasanın önüne vardığımızda sıra vardı. bir müddet bekledikten sonra nihayet kasaya ulaştık. ben hemen atladım ve ismi en uzun olan white chocolate latte' den istedim. hepimiz öğrenci ve dar gelirli olduğumuz için alman usulü ödüyorduk. sordum ne kadar dedim 9.50 lira diyor. o anda dünyam başıma yıkıldı. ne yapacağımı bilemedim, gözüm karardı, başım döndü. resmen ilk defa bu kadar acı bir şekilde s*kiliyordum hayatımda. boktan bir kahve için 9.50`ar tl verdiğimiz için eve yürüyerek dönmek zorunda kaldık.
sonra düşündüm ve dedim ki "brezilyada 50 kiloluk çuvalına 100$, kilosuna 2$, bardak başına 2 cent ödedikleri kahveyi burada bize yaklaşık 5$a satıyorlar. elektriğe aylık 1000 lira ödeseler, işçilerde asgari ücretle çalışıyorlar, kirası da 15000 lira olsa. vay ominyum ne para kazanıyorlar."
çok heyecanlı bir günümdü 18. yaşımı doldurmamı kutlamıştık. beyaz çoraplarımı giyindim temizliğin sembolü şık olmalıydım. sonra eflatun gömleğimi giyindim. saçlarımı düz taradım. yakama bir mendil iliştirdim sonra kareli ceketimi omzuma aldım tam ayakkabılarımı giyecektim yeşil pantolonumu unuttuğumu fark eyledim. kendimce şık giyinip vapurla malum mekan teşrif ettim. giriş 35 lira dediler ee ilk dedim kıydım paraya sonra isim yazdırma yoktu seçtim beğendim aldım. bahşişi bıraktım çıktım.
sanki milli olma anısı anlatıyorsunuz.
bu ne lan altı üstü orta gelirlinin lüks sandığı kahve ticareti yapan tükkkkanlar zincirinden bahsediyorsunuz. ilk tecrübeymiş cart curtmuş ben ailem oturduğu için gitmiştim ilk olarak, çokta boktan bir yer hayatta gitmem. dandik bir kahveye 15 lira kitleyip enayilerin yolunduğu bir mekan. aileme dedim bir tek babam hak verdi çünkü hep hesabı ödeyen o olmuştur. *
edit: bikertenkele nickli sübyan entryi beğenmemiş. ben onun annn beğenisini seveyim.