üzerinden ne kadar zaman ve sevgili geçtiği ile ters orantılı olarak acı vermesi gereken şeydir. zira her bağlantı kurup sonra ayrı düştüğümüz insanın hayatı ile ilgili çetele tutmaya kalkarsak işimiz iştir.
hala seviliyosa; düğününe gidilir,dilin ucuyla, hayırlı olsun allah bi yastıkta kocatsın denilir.gerdeğe girmelerine yakın,bir köşeye çekilinir höngün höngür ağlanır ve mersinli ismailden o lanet şarkı dinlenir.gelin arabası.
eski sevgiliye hala bir şeyler duyuyorsan çok zordur. düğününe davet edecek kadar samimiyetiniz var ise ve siz düğüne giderek ne kadar sağlam biri olduğunuzu kanıtlamak isterseniz, tüm psikolojinizin sizle dalga geçeceğini bilmeniz lazım. yaşadım, biliyorum. göz göze gelmeniz, yaşadıklarının film gibi gözlerinin önünden akması, sonra yanındaki kadına bakman ve bütün düşüncelerinin yerle bir olması ufacık bir zaman içerisinde gerçekleşir. oturmaya mı geldiniz? ne duruyorsunuz, alkışlamayanın çamaşır makinesi bozulsun, kaynanası ölsün diyen düğün şarkıcısı tarafından uyandırılırsınız sonra.
bir de unutmadan, lise yıllarımda bir öğretmenim eski sevgilisinin düğününe gittiğinde, bir kavanoz yeşil zeytin götürüp, takı takma merasiminde onu vermiş. "erkekler ne anlama geldiğini bilir ama kızlar öğrenemez" demişti. şimdi burdan tüm erkeklere sesleniyorum; ne olur söyleyin bu yeşil zeytinin anlamı ne?
elinize geçen bir düğün fotoğrafı ise ; o ne lan yanında ki maymun gibi tövbeler tövbesi , allahım sen ne büyüksün kimsenin ahı kimse de kalmıyor işte diye resimle konuşturur , akabinde de bu kadar büyüdük mü ki hissiyatını uyandırır.
buruk bir histir. ama yollar zaten çoktan ayrılmıştır (veya olay platoniktiyse zaten birleşememiştir). onun mutlu olmasını dilemek ve kafayı öbür tarafa çevirmek düşer bize.