ilk kez çıkma teklifi edecek olan erkeğin başına gelen rezilliktir.
bir sms in iki kontör olduğu yıllardı. çağrı sistemi devredeydi. bir çağrı nasılsın, iki çağrı napıyosun, üç cağrı hafta sonu işim yok seninle sinemaya gidebiliriz sonrada sahilde gezeriz, en sonda kafede birşeyler içeriz geri geliriz anlamındaydı. çağrı atma sırasında karşı tarafın yanlışlıkla telefonu açması ise telafisi olmayan sonuçlar doğurabiliyordu. zira ayda 250 kontor yetmemeye başlamıştı. ocağıma incir ağacı dikilmesine ramak kalmıştı.
uzun zaman olmuştu konuşmaya başlayalı, seviyordum bu ilişkinin adı konmalıydı artık. üç çağrı gelsin diye dualar ediyordum. hafta sonlarını iple çekiyordum. ve beklenen çağrılar gelmişti gözlerime inanamıştım. acaba yanlışlıkla mı attı diye kafamı kurcalamıyor değildi. onaylamak için mesaj atma gereği duydum evet cevabını alıncada sevinçten götüm tavana vurmuştu. ama bir yandanda 2 kontorüm gitmişti. bu son şansımdı artık çıkma teklifi etmem gerekiyordu.
beklenen gün gelmişti daha önce buluştuğumuz yerde buluşup birşeyler yiyecektik. çok heyecanlıydım yerimde duramıyordum. mekana gelip oturmuştuk. sipariş vericektik. ebru ben bişey yemem sadece bir kahve içerim dedi. hoşuma gitmişti beni düşünüyordu tutumlu kızdı. hesabın kol gibi girmesini istemediği belliydi. yemen gerekiyor dedim bir yerin şişmesin. peki yerim ama hesabı yarı yarıya ödücez itiraz istemem dedi. allahım rüyada gibiydim. bana abilerimiz tarafından anlatılan kız profiliyle alakası yoktu. hesap konusunda anlayışlı, tutumlu, karşındakinin öğrenci olduğunu unutmayan bir kız görünümü sergiledi anlayışlıydı. beni bir kez daha etkilemişti. ve artık çıkma teklifi etmemin zamanı gelmişti.
acaba söze nasıl girseydim;
ebru seni seviyorum ? çüş!
ebru uzun bir birlikteliğe ilk adımı atalım mı? yok artık.
ebru gel kavuşalım artık? sapık.
ebru o kadar masraf yaptık çıkalım bari? tekmeler tokatlar.
her ihtimali düşünmüştüm. acaba nasıl bir cümle kursaydım. bugün bu işi bitirmeliydim. tüm cesaretimi toplayıp sade bir cümleyle ebru senden hoşlanıyorum benimle çıkarmısın dedim. nabız 180 atıyordu. nasıl atmasın bütün arkadaşlar benim üstümden bahis oynamışlardı. kız kabul etmese benim durumum içler acısıydı. cevremdeki fırlamalar beni itin götüne sokup sokup çıkarırlardı. ebru bana baktı ve kafasını yukarı aşağı salladı. yani dedim? yine aynı hareketi yaptı? ağzın yokmu kızım senin konuşsana ne çocuk gibi kafa sallıyosun dedim ama içimden dedim. içimi okudu heralde temiz şeffaf biriyim o yüzden olmalı evet dedi. kabul etmişti. aylardır hayali kurduğum şey gerçekleşmişti.
güzel bir beraberlik yaşamıştık. çağrıyla anlaşma sayımızı 10 çağrıya kadar çıkarmıştık. çağrı atma kılavuzu geliştirmiştik kendi kendimize. aşmıştık olayı o konuda. ilk beraberlikler güzeldir tecrübe yaşarsın bizdede aynısı oldu fakat şiddetli geçimsizlik bizimde yakamızı bırakmamıştı. bir buçuk sene sonra ayrılmaya karar vermiştik. ve ayrıldık.
rezillik değildir olmamalıdır. kabul etmediyse niye rezil olalım, utanalım, rahat olun lan, dünyada bir tek o yok, siz de o kadar yalnız değilsiniz. o kadar yalnız olsanız ne yazar lan, bir kız için değer mi?
yıl 2004 aylardan ekim. dördüncü sınıfa yeni başlamıştık. karşıda o vardı. esra. gözümde okulun, hatta dünyanın en güzel kızıydı. bir peri kızıydı sanki. ama utanıyordum. ona onu sevdiğimi söylememi engelleyen bişeyler vardı. masum bi sevgiydi benimki. elim eline, sesim sesine, hatta gözüm gözüne değmeden, kıyamadan sevmekti. herkeste olduğu gibi bendede birtakım o.ç arkadaşlar vardı. kıza herşeyi anlattılar. kız utanmadan, sıkılmadan geldi. onun geldiğini söyleyince ben utandım, kızardım ve beni tutan arkadaşlarımı var gücümle savurup saklanacak yer aradım. en arka sıraya bütün ilkokul hayatımı harcadığım yere gittim. belkide hayatımın en kötü yıllarını geçirdiğim o okulda tek dostum oydu. 2 yıl böyle gitmişti. 6. sınıfta kendimde o gücü buldum. ama geçmiş yüzünden cesaret edemedim. 7. sınıfta sadece çocuksu takiplerle peşinden yürüyordum. arada bir kesişiyorduk. ama ben hala cesaretsizdim. ve 8.sınıf.. hala bende tık yoktu. ve onu sevdiğimi bilmesine rağmen sınıf arkadaşım dediğim orospu evladı kıza yazıldı. hemde gözlerimin önünde. o an ne yapacağımı bilemedim. kız yıllar sonra okulun havalı ve kaşar tipli kızlarından olmuştu. sınıf arkadaşım dediğim piç kurusuysa apaçinin önde gideniydi. bense, zavallı içine kapalı çiroz ama sevimli bi çocuktum. hiçbişey yapamadım. sadece yavaş adımlarla tuvalete, yalnız kaldığım tek yere girdim ve hüngür hüngür ağladım sessizce.. kitap yazmaya başladım sonra. çocuksu süper kahraman hikayeleri. her hikayemde onu sevgilim olarak yazıyordum. ama ben hayal aleminde yaşayan koca bi çocuktum. bir süre sonra ayrıldılar. diplomamı aldıktan sonra okulun arka tarafına geçtim, oturdum. karşıda arkadaşlarıylaydı. yaklaşık yarım saat sonra herkes gitti. sonra onu gördüm. bana doğru geliyordu. dondum. o an dünya durmuştu sanki. sessizce yanıma oturdu. ve konuşmaya başladık. kalbim hızla atıyordu. sanırım ölücektim. kısa bir süre sonra konu sevdiğime geldi. bana aslında benim gerçekten o çocuklardan daha iyi ve tatlı olduğunu söyledi. ağzımdan tek birşey çıkabildi. sonra birdaha hayatım boyunca görmedim onu. ömrümün ufak bi kısmını benden alan kıza, esraya dediğim son söz şu oldu ;
- neden ? neden bana bunları söylemek için bugünü bekledin ? ....
ilk kez çıkma teklifi almak da rezilce sonuçlar doğurabilmektedir.
nasıl teklif edileceği kadar teklife ne yanıt verileceği de bir gerginlik sebebidir.
hep kız ve erkek arasındaki ilişki olarak düşünüyoruz da acaba farklı yönelimler içindeki arkadaşlar da aynı tedirginliği mi yaşıyorlar ve nasıl hissediyorlar kendilerini, hele de bir heteroseksüele aşık olmuşlarsa işleri var.
lisedeyken arkadaşın biriyle bir hafta boyunca dalga geçmemize sebep rezilliktir. kız kendisini 2 ay boyunca dürtmüş, seduce etmiş, sürünmüş, eleman artık mecburiyetten teklif etmek zorunda kalmıştır. neden mecbursa?
+ seda biriyle çıkıyo musun?
- hayır
+ o zaman benle çıkıyosun.
böylesi bir sıkıntıyı ortadan kaldırmak için var olmuş bir yaşam formu vardır. zorda kaldığınızı hissettiği anda belirir ve o vurucu cümleyi bir çırpıda adeta pis bir sevimsiz gibi söyler.
"Sen ettim say... " diyerek ettiğim tekliftir. Kızın cevabı olmaz öyle deyince ben de ona "Hadi o zaman bana müsaade" deyişimin ardından 180 dönüp " şaka yaptım ya çıkak o zaman" dediğim andır.