O anda Nuri Bilge Ceylan gelse hemen bir konuluk film çıkarır o duygudan. Otobüsten iniyorsun hiç tanımadığın insanlar, bilmediğin bir şehir. çok erken saatlerde gitmişsen daha kötü hissedersin. Yüzünde ne yapacağını bilmeyen insanın donuk ifadesi. Ben dinlenme tesislerinde de hep bu duyguyu hissederim. Oysa millet alt tarafı işemeye falan iniyor. Ben neden hüzünlere gark oluyorum bilemiyorum.
büyükşehirden küçük şehire göç etmişseniz, otogarın küçüklüğünden şehirin geometriklik hesabını yapabilirsiniz. Ama meyvenin için de çekirdeğini taşıdığı gibi yanılma payı da yüksek. Kaybolmayacağınızı hissedersiniz. Yeni bir hayat deyip güzel bir şeye niyet etmişseniz onun için çok daha fazla çaba gösterebilirsiniz.
öğrencilik yıllarımda otogar da tek hissettiğim ne pis bir millet olduğumuzdu hele hele wc yi kullanmak zorunda kaldığım durumlarda . şimdi havayolu yada kendi aracımla seyehat edebiliyorum fakat otogarda hissettiklerimin değişeceğini sanmıyorum.
Çok enteresan gelgitler yaşatan histir. Ne için gidildiği çok önemli. Nemi, kuruluğu, insanları, kokusu anlaşılmaya çalışılır. Niye geldim lan ne işim var burda denir. Anlatamıyorum ki.
hayata yeniden başlamış olma, yenilenmişlik, güçlenmişlik hissi yaratıyor. kendimi dünyanın merkezinde hissediyorum ve başarabilirim diyorum. neyin gazı bilmem havasından mıdır suyundan mıdır.
eğer gecenin bi' vaktiyse uykusuzluk, yorgunluk ve tabi ki açlık. sabahın körüyse yine uykusuzluk, yorgunluk, güneşi gördüm etkisiyle kamaşan gözler ve tabiki açlık. öğlen, akşam vakitleri falansa da "etrafta kimler varmış bakalım, insanlar nasıl?" gibisinden düşünceler.