hiçbir şey ilk günkü gibi olamaz, bu yüzdendir insanların geçmiş takıntısı veya yapmadığı bir şeyi gelecekte yapmak için, plan yapmak her zaman mutlu eder insanı.
herşey için geçerlidir.
bir öğrenci belki ilk test kitabını "ben bunu acayip çözerim lan" diye alır ve 3 ay sonra yakmaya karar verir.
iki kişi birşeyler yaşamaya karar verirler. ilk günler çok heyecanlıdır, birbirlerini ne kadar tanısalar da yeni şeyleri keşfederek birbirlerine daha çok bağlanırlar. 1 yıl sonraysa işin bir gizi kalmaz, heyecan da kül olur haliyle.
bir şarkı. ilk gün dinlediğinizde o kadar kopulmaz gelir ki, sanki onu dinlemeden güneş doğmayacak sanırsınız. ama sonra tabii ki de çok sıkılırsınız. herşey gibi yıllar sonra hatırladığınızda da yüzünüzde sadece bir tebessüm oluşturur o kadar.
hayatın her alanında geçerli olan bir şeydir. artık yapacağınız ek hareket ilk günkü mutluluğu yaşatmaz hale gelir. çok büyük umutlarla başladığınız bir iş, eğitim vs... hatta dostluklarda da geçerlidir. zamanla onlarda bile heyecandan eser kalmaz. yaşanan olumsuzluklar, bıkkınlıklar ve tek başına savaşmalar heyecanı yok eder.
her ilişkinin kaderidir. ilk günlerdeki heyecan her şeyin ilk oluşundan ileri gelir ne de olsa... ilk kez göz göze gelirsiniz, ilk kex el ele tutuşursunuz, ilk kez öpüşürsünüz, ilk kez sevişirsiniz ve hepsi merakla karışık bir heyecan yaratır insanda. tüm bedeninize yayılır. ilk günler geçer artık nasıl öpüştüğünü de bilirsiniz, nasıl seviştiğini de... ilk gümdeki o merakla karışık heyecanla beklemezsin artık seni öpmesini; daha bilinçli ne olacağını bilerek; fakat bu kez de bilmenin yarattığı heyecanla beklersin. seni öpeceğini, sana sarılacağını bilirsin ama hadi şimdi, hadi beş dakika sonra diyerek bir heyecan kaplar içini...
öyle heyecanlı bir nefesti ki o ilk günüm ilk anımda aldığım ciğerlerim yandı, ağladım...ebemin k.çıma vurduğu tokatın da etkisi büyüktü o çığlıklarda ama olsun...her altımı ıslattığımda, karnım acıktığında daha bir hızlı alıyordum nefesimi annemin beni susturma çabaları arasında...büyüyordum; okula başladığım sabah annem elimi bırakıp "kapının önünde olduğunu" söylediğinde de, öğretmen adımı sorduğunda da heyecanlanmıştım... babamın aldığı kames topla ilk camı kırdığımda da heyecanlanmıştım, eriğe daldığımız bahçenin sahibi bizi koşturduğunda da...ilkokulda sıra arkadaşım kızın silgisini verdi diye beni sevdiğini düşündüğümde de heyecanlanmmıştım, lisede beni sevdiğini söyleyen kızı umutsuz sözcüklerle teselli ettiğimde de... ilk aşık olduğumda da, son terkedilişimde de heyecanlanmıştım... ve şimdi daha yavaş alıyorum soluklarımı; küçükken bisikletten düştüğümde kırılan burnumun da etkisi büyük o soluklarda ama olsun...şimdi gelse ölüm; derin alırım son nefesimi, yavaşça bırakırım; ağlamam...