caddede yürüyorsunuzdur dalgın dalgın. birden bi el dokunur omzunuza: "Sanırım bu kitap sizin?" der gülümseyerek. Önce o hoş kokuyu algılar beyniniz, ve ardından ışıl ışıl parlayan gözleri. "ee-evet benim. teşekkür ederim." dersiniz sessizce. duyaamz sizi, uzatır kulaklarını dudaklarınıza doğru ve yinelerseniz söylediklerinizi. "ben de okudum o kitabı, gerçekten hayatıma farklı bir tat kattı, özellikle ana karakterin son bölümde söylediği hayata yön veren sözler.. güzel bir seçim yapmışsınız." der kitabı size uzatırken. "bu da nereden çıktı birden?" diye düşünürken içinizden, o kitapla ilgili bir şeyler anlatmaya devam eder. yüzünüzde asılı kalan tatlı bir gülümsemeyle dinlersiniz konuşmasını, ara ara o çarpıcı erkek kokusunu duyumsayarak. "bu arada ismim bu.." diyerek elini uzatır, ve elinizi uzatırsınız siz de, yepyeni bir yola... O an eros oklarını atmıştır iki kurbana da, aynı anda. ne, nasıl, ne zaman derken bir anda kendinizi sıcacık bir gülümsemeye kaptırdığınızı anlarsınız, hiç pişmanlık duymadan.
ilk görüşte aşık olana kadar, gülünüp geçilen, inanılmayan ama gerçek olan şey. gerçek aşktır, çünkü hiç tanımadan ve karşılık beklemeden aşık olunmuştur. mesleğini, kaç kardeşi olduğunu, belki de yaşını ve adını bile bilmeden aşık olunmuştur. kesinlikle mümkündür. çünkü aşık olunan kişiden diploma ve cv istenmez. aşkta sebep yoktur. varsa eğer, o mantıktır. aşkta da, mantık yoktur.
tüm vücut düzenini alt üst eden, içinizde miktarını kestiremediğiniz miktarda civanın dolaştıgını hissettiren; soluk alıp vermeyi düzensizleştiren...bence hayatta en az bir kez yaşanması gereken şey.
MÜMKÜN. DAHA ÖNCE YOK ÖYLE ŞEY DiYORDUM AMA, TÜM HER ŞEY BiTiP GiTTiKTEN SONRA, GEÇMiŞE BAKTIĞIMDA GÖRÜYORUMKi, BAŞIMA GELDi EVET. BiR KERE SADECE AMA, GELDi...