Tarihin arka odası programında seyirciler tarafından sorulduğunda murat bardakçı nın "hayır osmanlı budistti" diyerek dalga geçtiği ve bu esnada ilber ortaylı nın kahkaha attığı sözde garip anlayış.
herkes yaşadığı dönemin kültürüne göre inanır.
gerçek islam bu değil tartışmasıda bundan dolayı çıkıyor.
gerçek islam her çağda farklı her topluma göre farklı. ortak paydaları olmakla beraber yaşantıya göre binlerce fark var.
osmanlı bir islam devleti olarak kurulmadı.kurulurken iddialı bir devlet değil. çok zayıf bir uç beyliğiydi.
ortada yüzyıllık bir moğol kaosu var.
türkiye selçuklu 1243'te kösedağ savaşıyla çökmüş.
otorite yok. ciddi bir korku ve kaos var.
göçebe türklerde bir aile söğüt taraflarında tutunmaya çalışıyor. dertleri aç açık kalmamak.
ne dinle ne sanatla uğraşacak halleri ve birikimleri yok.
orhan bey döneminde bursa'yı alınca çevresinde ciddiye alınan bir organizasyon oluyor.
devletin kurumları zaten onun döneminde oluşuyor.
osman bey döneminde pazar yerinden alınan komik bir bac vergisi hariç vergi yok.
konuyu buradan bakarak düşünürsek halil inalcık okumuş kürt olmaya gerek kalmadan analiz yapabiliriz.
ortada garip bir durum yok arkadaşlar tarihin doğal akışı bu.
ülkeye laiklik getiren atatürk diyanet işlerini kurup sünni islamı yanına almıştır.
buna garip diyebilirmiyiz.
hayır.
son derece makul bir devlet refleksi bu.
devleti dini kontrol altına alır.
devletin kontrolüne giren mezhep tarikat hak mezhep doğru tarikat olur.
tekke zaviye kapatılır ama mevlevilik serbest kalır.
uzatmaya gerek yok.
sokağa çıkma yasağı var. survivor panaroma açık. hakan hatipoğlu çok kafa sikiyor ama kumanda uzakta kalkmaya üşeniyorum.
Daha öncesinde dağılan anadolu selçuklularında bektaşi geleneği hakimdir.Büyük selçuklu devletinde ise Fars etkisiyle birlikte hakimdi islam kültürü.
Persler uzun süredir yerleşik ve bulunduğu bölgede daha eski bir kültür olduğundan göçebe ,sade bir toplum olan Türkleri kolayca etkilemiştir.Büyük selçuklu devleti fetihlerden önce halkın gönlünü yumuşatmak,kültürel entegrasyonu sağlamak için gönül erlerini göndermiştir.Yani anadolu islamiyeti türk kültürüyle beraber tanımıştır.tabi kolaylaştııcı etmenler arasında bir takım benzerliklerin de olması sayılabilir.
devamını isteyen,eksik yanlış bildiren,yahut edit veren yazarlamızı mesaj kutuma beklerim.
hızlıca özet geçmek istedim ancak tek lokmada yutulacak gib değil : )
Tek kaynak olarak ibn-i fadlan'ın seyahatnamesi gösterilen başlıktır hadi ibn-i fadlan Arap olduğu için türk kültürüne yabancıydı peki divan-ı lügat'it türk adlı ilk Türkçe sözlüğü yazan Kaşgarlı Mahmut'u ne yapacağız
Kaşgarlı Mahmut bile tengri kelimesinin üç farklı anlamda kullanıldığını bunun tanrı, yüksek bir ağaç veya dağ hatta Gök,sema anlamında kullandığını söylüyor
Daha öncesine gidelim eski Türklerin dinini anlatan tcheng-li adlı Çinli yazdığı notlarda başka bir tanrı adını yazmamıştır hatta Türklerin Tengri dediğinin Çinlilerin tian dediği tanrı ile aynı olduğunu söylüyor
Burada da devreye çin geleneksel inanç sistemi giriyor zaten komşu uygarlıklar çin geleneksel dini de tıpkı Tengrizm gibi tek tanrılı bir şekilde yola çıkıp zamanla şamanizm,animizm,totemizm ile değişime uğramıştır bu tanrı tek tanrı olan "tian" dır sonradan yeni yeni tanrılar eklenmiş
işin aslı Tengrizm de tek tanrılı başlasa da daha sonraki dönemlerde yukarıda yazdıklarıma tapanlar olmuştur netice itibariyle kutsal bir kitabı olan ve kesin kuralları olan bir din değil esnek bir inanç sistemi
Not:
Tian kelimesi şang hanedanı döneminde çin'de cennet anlamında kullanılırken tanrı için şang-di veya kısaca di diyorlardı sonradan zhou hanedanı döneminde (zhou hanedanının da kurucuları ön-türklerdir kaynak arayan sinolog wolfram edebard'ın çin tarihini okuyabilir) tian hem cennet hem tanrı anlamında kullanılmıştır tıpkı Türkler tarafından Tengri nin hem cennet hem tanrı anlamında kullanılması gibi.
bazı sözlükçüleri bir hayli sinirlendiren anlayıştır. yok şaman inançlarını yansıtan resimler dekoratif desen olsun diye türbeye konmuş da filan.. üstelik mevzunun islam'a sallamakla ne alakası var onu da anlamadım. neyse geçelim...
şu tek tanrıcılık hikayesine gelelim. var olduğu iddia edilen tek tengri inancına sahip tek bir türk kabilesi bile kalmamıştır. tabi müslüman, hıristiyan veya musevi olanları saymıyorum. peki bu yalanın kanıtı ne? şu:
ibn'i fadlan seyahatnamesinde türklerin hiçbir şeye inanmadıkları, aralarından birini rab seçip ona inandıkları filan falan gibi bir çok şey söyler. türk kültürüne yabancı ve yolda öğrendiği yarım yamalak kelimeler dışında türkçe bilmeyen biri olduğu için normaldir. bir yerde şöyle der:
"Allah’a inandıkları için değil de, sırf yurtlarından geçen Müslümanlara yaranmak için aralarında ‘Lâ ilâha illâ Allâh’ diyenleri gördüm.
içlerinden biri zulme uğrar veya sevmediği bir şey görürse başını semaya kaldırıp ‘Bir Tengri!’ der. Bu Türkçe ‘Bir Allah’ demektir. Zira Türkçe’de ‘bir’ vahid ve ‘Tengri’ ise Allah demektir."
işte tekrarlana tekrarlana artık doğru sanılan türklerin bir kısmında tek tanrı inancı olduğuna dair yalanın tek kanıtı budur! türklerin politeist inançları ile ilgili kıyamet kadar kaynak, kanıt varken, milli eğitim kitaplarının baş köşesine konulan bu yalanın "kanıtı" bu kadar! üstelik de ilk paragraf atılarak konuyor kafa karıştırmasın diye!
neyin ne olduğu açık: müslümanlarla temas halinde olan türkler, onlardan bir zarar görürlerse veya bir fayda elde etmek isterlerse aslında pek de anlamadıkları islam dininin inanışlarına göre konuşup, durumu idare etmeye çalışıyorlar.
bu ne ya? tarih böyle olmaz. bir tek tengriciliktir tutturulmuş gidiyor... hangi kabile? hangi tarihte? kim gözlemiş, kim anlamış, kim yazmış hiçbir şey yok! sadece kırpılarak takdim edilen yukarıdaki paragraf var.
Osmanlıların kayı boyundan olduğu söyleniyor.
Anadoluda kayı boyundan gelen, bugün bile kayı isminde çok sayıda alevi-bektaşi geleneğinı devam ettiren köy var.
Yukarda da değinildiği gibi yeniçeriler de bektaşi kültürüne bağlı idi. Bur çok şehzade de eğitim amaçlı ocak dedikleri bu yerlerde askeri eğitim aldılar.
Kısaca kuruluş döneminde gerek halk arasında gerek devlet yönetim kademesinde sanıldığı kadar katı arap islam geleneği değil pro- alevi bektaşi inancına yakın bir inanış hakimdi.
Ancak çaldıran, ridaniye, mercidabık sonrası başlayıp, mezhep üzerinden yürütülen osmanlı-safevi çatışması, osmanlı din anlayışı ve anadolu yaşam tarzı üzerinde ciddi değişikliklere sebep oldu.
Herşeye rağmen biraz durup düşündüğümüz de büyüklerimizin ve bizlerin birçok gök tanrıci inancı devam ettirdiğimizi görürsünüz.
geçmişe dönük tekrar okumalar ve yorumlamalar da eğer yine böyle korkaklar tarafından yapılıyorsa o anki iktidarın hoşuna gidecek şekilde dizayn edilir. yani son 20 yıldaki neo-osmanlıcı politikalar ile zihnimizde yeniden tasarlanan osmanlı tasviri, olası bir sol iktidarda bambaşka olacaktı. bambaşka oluşundan kastım osmanlı'yı kötü görecektik gibi bir şey değil, mesela o vakit o iktidarın tarihçileri osmanlı'yı seküler, halkçı, barışçı çizip anlatmaya çalışacaktı ve bu 20 sene böyle pazarlanırsa muhakkak inanmaya başlayacaktık.
demem o ki, biz kandırılmak mı istiyoruz yoksa gerçeği mi? bazı gerçekler gerçekten su götürmeyecek kadar ayan beyaz ortada, o da şudur ki osmanlı ilk döneminde islam'a sıkı sıkıya bağlı bir yapılanma değildi, türk geleneklerini sürdürmeye devam ediyordu -ki bugün hala türkiye'de yaşadığımız islam'ın içinde eski türk geleneklerine ait şeyler var-
osmanlı'nın yavuz'a kadar daha" türk" daha seküler bir durumda olduğu söylenir celal şengör tarafından, celal hoca dedi diye doğru kabul edecek değiliz tabii ki ancak bakınca çok da mantıksız gelmiyor.
ayrıca fatih'in çok aydın, batıcı bir adam olduğu da aşikar. ne zaman ki osmanlı yüzünü doğuya dönüp araplaşmaya başlamış, şahsi kanaatimdir en büyük sıkıntılar orada başlamış.
Geçiş surecindeki bocalamadir.Ulan biz şamandik bizde cehennem,Ateş,Zebani,Ceza filan yoktu.yine aynı kurallar aşağı yukarı aynı ritüeller ama başımıza bela aldık sorunsalı yani.
Eski türk mitolojisi diyince insanlar tek bir sistemli din anlıyor herhalde
Öncelikle eski türk inancı islam gibi Hristiyanlık gibi musevilik gibi belli başlı kuralları olan bir din değil esnek bir "inanç sistemidir" bak inanç sistemidir diyorum hemen yazmaya başlama
Pek tabi eski türk kabileleri içerisinde tek tanrı'ya yani Tengri'ye tapan monoteistler olduğu gibi başka başka inançları olanlar da vardı
*ağaç,nehir, dağ,tepe, güneş,ay gibi doğaya tapanlar (doğaya kültü)
*köpek,kurt, keçi,koyun, kuş, kaplumbağa, yılan,turna, balık gibi hayvanlara tapan ve onlardan medet umanlar var (animizm)
*gök-tanrı (tengri) ya tapanlar var (monoteizm,yüksek ihtimal merkezi asya'ya gelen semavi dinlerin etkisi)
*yatırlara tapanlar var özellikle kurganlarda atalarına dua edip,kurban kesip ölen atalarından medet umup onlara tapanlar (misal işbara kağan ölünce işbara kağan'a tapan ve onun tanrısal bir varlık haline geldiğini düşünen bir kitle varmış) hatta bu sebepten kurganlara dokunmak savaş sebebi sayılmıştır (atalar kültü)
*bunlar haricinde dört yön tanrısına tapan vardır (99 güney tanrısının lideri alıgan'a tapanlar,77 kuzey tanrısı lideri tatay han'a tapanlar vs.) (Politeizm).
Yani eski Türklerin hepsini çok tanrılı olarak göstermek de tıpkı tamamen tek tanrılı olduğunu iddia etmek gibi art niyetli ve komiktir.
Her dönemin kendine göre din algısı vardır.
Osmanlı hiç bir dönem sanıldığı kadar katı dindar olmamıştır.
Devlet için din gücünü artırmak için ideal bir aparattır sadece.
Bu her dönemde böyle olmuştur.
Osman bey konar göçer bir türk aşiret reisidir. Okuma yazması yoktur. iyi bir idareci olarak toplumun değerlerine parelel yaşar.
Dinin kamuoyunda bu kadar gündemde olması son 30 senenin işidir.
Daha önce dine saygılı ama kafasına göre yaşayan bir toplum vardı. 80 ler 90 ları bilenler bu dediği çok iyi anlarlar.
osmanlı'nın ilk dönemlerinde, hatta bursa'nın fethinden sonra bile osmanlı'da din merkezli bir devlet anlayışı olmadığını, kadın ve erkeğin eşit olduğunu, erkek harpte iken şehri kadınların savunduğunu (bkz: bacılar) gayet güzel aktarmıştır bu film.
tabi osmanlı'yı akp çocukları'nın trt için çektikleri dizilerden öğrenmeye çalışan embesiller açıp iki satır okumaz bu konular hakkında.
oysa ki bir devlet kuruluşu olan türk tarih kurumu'nun bu konuda pek çok yayınlanmış eseri mevcuttur.
keza bir şaman olan geyikli baba'ya zaten başlığı açan arkadaşımız da değinmiş.
osmanlı ilk döneminde, hatta ta kanuni dönemine kadar eski türk inançlarına sıkı sıkıya bağlı bir devletti. zaten günümüzdeki islam anlayışına sahip olsaydı osmanlı bir imparatorluk olamaz, daha beylik döneminde, örneğin germiyanoğulları tarafından yutulurdu...
sözlüğümüzün baş kafatasçısının izni olmasa bile kurcaladığım anlayıştır. yahudiler konusunda bir şeyler yazmıştım. yakında eskimolar konusunda da yazacağım.
bunu ciddiye almaya değmez ama dayanaksız sallayanları karşılıksız bırakamama gibi bir huyum olduğu için hemen izahat yapayım:
1349'da ölen arap tarihçi Şihabeddin b. Fazlullah El-Ömeri eserinde osman gazi'yi "utman" diye anar ki bir arabın "osman"ın yazılışında hata yapması olmaz.
1310'da ölen Georges Pachymeres ise "atman" diye yazmış.
diğer arkadaşın "orta asyadan 5 dk. önce gelmiş" ifadesine de şöyle cevap verilebilir: bizi değiştirmekle suçladığınız "resmi" tarihe göre ms 751 yılında yapılan talas savaşı'ndan sonra türkler islam'a pek ısınmış, kısa süre içinde güle oynaya müslüman olmuş! tabi ki orjinal tarihi kayıtlara göre o iş hiç öyle değil. türbeye gelene kadar anlatacak çok şey var ama geçelim...
isa sofi'nin ise 13. asır sonlarında yaşadığı düşünülüyor. ölüm tarihi bilinmiyor ama 1299 desek talas savaşı'yla arada 541 yıl var. pek 5 dk gibi görünmüyor...
kuran bile peyderpey indirilmiştir. sahabelerin alkol aldığı bir dönem mevcuttur, tesettür ve namazın emir olmadığı bir dönem mevcuttur. hal böyle iken müslüman olan bir kafir bile zaman içinde bütün emirleri öğrenebilir bırak uygulamayı, kaldiki adetleri kemikleşmiş bir toplum hemen uygulayabilsin...
osmanlı detayına girmeden önce, türbedeki çizimlerin "efendim eski türkler tek tanrıcıydı" diyenlere de kapak olduğunu ifade etmem gerekir. bu boş laf sadece ibn'i fadlan'ın seyahatnamesinde geçen ve izahı başka olan bir cümleye dayandırılır. oysa eski türk mitolojisi gayet iyi araştırılmıştır, dokümante edilmiştir, altaylarda hala yaşamaktadır ve kesinlikle çok tanrılıdır.
aslında o döneme ait bir çok gariplik var. mesela osman bey'in adının döneme en yakın kaynaklarda ataman bey olarak geçmesi, anonim tarih-i al-i osman'daki anlatıma göre, bey olunca türk töresine uygun olarak komutanlarına içki sunması, orhan gazi'nin bir vakfiyesinde geyikli baba'ya içki vakfetmesi filan falan... son dediğimin "kıvırmaları" vardır ama bakmayın. kapı gibi belgesi varken kıvırmaya itibar edilmez.
diğer taraftan, ertuğrul gazi'nin çocuk, kardeş ve akrabalarının adlarına bakınca, bir tane bile arap veya fars kökenli isim görmüyoruz. durum böyleyken aralarında bir osman bey'in adının osman konulması garip görünüyor.