bu; bir sokak temizlikçisinin kampüsün ortasında duyduğu basit bir iyi dilek olan "kolay gelsin abi" lafından sonra yanındaki işçiye şaşkınlığını dile getiriş cümlesidir.
bu şaşkınlık ise; içindeki iyi dilekli yarınları tükenmiş, kendinden başka hiçbir şeyi düşünmeye zamanı kalmadığı bahanesiyle asık suratla yoluna devam ederken, kendi gibiler tarafından her gün bozguna uğratılmaya layık olan insanların işgal ettiği dünyada, içten bir iyi düşünce sonrasında oluşmuş bir trajedidir aslında.
günler 24 saat. önceden ne kadar da uzun gelirdi bu saatler insana. şimdi ise kimseye yetmiyor artık 24 saatçikler. teknoloji ilerledikçe, bilim katlandıkça, onları öğrenmeye ayıracağımız zaman artıyor; insanlar bilinçsiz bir hızla çoğaldıkça da karın doyurmak daha da güçleşiyor. bu ikisinin aynı anda olduğu şu dünyada da karın doyurmak için daha çok bilim uğraşı göstermek gerekliliğinin ortaya çıkmasına neden oluyor.
işte bu savaşın ortasında, en yakınlar bile gerilerde bırakılıyor. hep beraber, koskoca bir "bir" olarak tüm sıkıntıları haklayabilecekken, diğer herkese güvensizlik dolu bakışlar atarak koca dünya karşısında tek başına ayakta durmaya çalışılıyor.
bu esnada ruhları saran kendini kurtarma kanlarının neden olduğu yalnızlık nedeniyle unutulan insanlar ve "insanlık", doyan karınları daha fazlasına, aç kalmışları yersiz davranışlara sürüklüyor.
ve bu noktada, kimsede, çektiği her temiz nefeste en büyük paya sahip, karnı aç sokak temizlikçisine "kolay gelsin" diyebileceği ne bir içtenlik, ne de bir görme yeterliliği kalmıyor. ve işte böylece bu en basit iyi dilek, en mucizevi şaşkınlıkları doğuruyor. kaldırımlarda ruhları savaşa aç insanlar yürüyor artık: her an savaş çıkarmaya müsait savaşçılar yürüyor.
sen değilsin dünya üzülme: "insanlık" yaşlanıyor..
Okul bekçisine selam verildiğinde verdiği tepkiyle eşdeğerdir.
Günaydın amca denilmiştir hiçbir şey düşünülmeden. Biraz duraksamıştır ve sonra Günaydın demiştir ardından da eklemiştir hemen;
Kaç yıldır bu okuldayım bir kişi bile günaydın demedi, şaşırdım.
bunu söyleyen amca nasıl da mutlu olmuştur eminim. belki içinden daha önceleri defalarca demiştir belki birilerine "teşekkür etsen ölür müsün?" diye...
şimdi ise teşekkür edenin olduğunu nasıl da güzel söylemiştir...
olmak ile ölmek arasındaki fark sesli harflerdeki incelik-kalınlık... kalın sesli olmak kelimesi asıl incelik göstergesi... teşekkür eden olmak, selam veren olmak, insanı insan olarak gören, hor görmeyen olmak...
aslında türk insanının geleneği ananesi değil miydi bu? hep iç içe, omuz omuza, tanısa da tanımasa da yakın. birbirinden kötülük gelmeyeceğini düşünen sefer tası gibi iç içe yaşayabileceğine inanan... demek ki büyük şehir adamı değiştiriyor, dünya döndükçe akıllar karışıyor, değişiyor.
günün birinde biz de "olmak"tan vaz geçersek, olamamaya başlarsak işte o zaman milletçe öldüğümüzün resmidir. ince sesli harfler gibi incelip zayıfladığımızın, yok olup gittiğimizin resmi...