tinderdan tanısmıtık. o daha uygulamayı yeni yukledigini, ilk konustugunun ben oldugumu soylemisti.
aksam is cıkısı atakoy de bulustuk.
food clanda oturduk.
dehset yakısıklı, cok utangac ve masum bir cocuk diye dusundum.
benle konusurken heyecandan sesi titriyordu. bu gibi durumlarda insan rahatlaytmayı cok iyi bilirim. iki espri patlattım, guldu, kendine geldi.
sonra atrium tarafına gectik. orada tepede teras cafe vardı eskiden. cok severdim, simdi el degistirdi, adı da degisti, artık sevmiyorum ve gitmiyorum.
oraya gectik. tavla oynadık.
ve hep gulustuk.
cıkısta yuruken koluna girdim. beni arabama kadar bıraktı. ayrıldık.
aksam mesaj attı:
-cok keyifli vakit gecirdim ve seni cok begendim. yolda yururken koluma girdin ya icim gıcıklandı. sayet sen de istersen adını koyalım mı? sadece benim olursan seni cok mutlu ederim. ama sadece benim olmayı istemen lazım.
ve adını koyduk:)
ilişkimiz bir sene surdu.
hala bazı acılardan hayatımdaki en ozel iliskidir.
cok guzel bir yerde saklarım kalbimde.
buluşma değil de emrivaki bir şey ayarlamışlardı arkadaşlar.
suratsız bir şekilde gidip kızı görünce bir kaç saniye içinde neşe dolu enerjik bir ruh haline girmiştim. bu da böyle bir anı işte.
kıssadan hisse, bol bol buluşun. ne kadar çok buluşma o kadar çok sevişme şansınızın artması.
elde çiçekle gidilendir. çiçek tercihi size kalmış ben genelde kırmızı gül tercih ediyorum. ilk intiba önemlidir. giyime kuşama da dikkat etmek lazım. mis kokular sıkmalı, temiz ve ütüsü yapılmış kıyafetler giymeli.
bunun dışında iltifat etmekte çok önemli olan bir konu. hanımefendiye iltifatı eksik etmeyeceksin. hatta güzel bir şiir ezberlemek oldukça etkili olabilir. sabahattin ali ve cemal süreya öneririm.
25-26 yasındayım. privatesozluk diye bir yerde yazıyorum. o zamanlar varoluscu yazılar filan yazıyordum. yazılarımı onemsedigim, yazı gibi yazı yazdıgım donemler.
bi cocuk var. acayip acayip guzel edebi yazılar yazıyor. mesajlasmaya basladık. sonra telefon numaramı istedi. aradı. konusmaya basladı. her ggun yazısmaya basladık. her gun bana telefon da etmeye basladı. bu boyle iki uc ay surdu. ankara da yasıyormus. oddu iktisat mezunuymus. okumayı ve yazmayı cok seviyormus. sonra olay romantik bi seye donusmeye basladı. mektuplar gelip gitmeye basladı. hala hayatımda aldıgım en romantik mektuplardır. benim kalbimin kutu kutuleri ritim degistirmeye basladı. bir gun telefonda konusuyorduk, bana dedi ki -o donem ben cok agır anti-depresanlar kullanıyorum- bıraksan ilaclarını, biraz da onlar seni hasta ediyor, seni alsam bir ege kassabasına kacırsam, bi cafe acsak, sen yemekleri yapsan, ben ortalıgı toparlasam temizlesem, ortalarda kızımız buse kosturuyor olsa. BUM! orda asık oldum iste tam anlamıyla.
bi gun telefonum caldı:
-sana supriz yaptım, istanbul a seni gormeye geldim, nereye geleyim?
atakoy atrium a gel dedim. ilk gorusumu cok net hatırlıyorum. boyle sirinevler-atakoy koprusunda merdivenler iniyor. uzunca saclı, yesil gozlu, genis omuzlu. cok tatlı diye dusundum. velhasılı saatlerce konustuk. sonra birkac arkadası cagırdım aksama, bana geldiler, birkac meze hazırladım, rakı actım, muzik actık, oyle keyifli keyifli keyifli takıldık. ertesi gun benimki ankara ya geri dondu. gene mesajlasıyoruz. gene telefonla konusuyoruz. adını da koyduk artık. o hafta ben bi gece gec cıktım, annem beni evden kovdu, sokakta kaldım bes parasız gece gece, annanemin anahtarı vardı, oraya gittim, yani aslında babama gidebilirdim erenkoy de, ama ben atakoy e eve yalnız gidip sevgilimi oraya cagırmayı sectim. telefon ettim, gel dedim. birkac saat sonra kahramanım ankara dan istanbul a varmıstı. ve bu uc sene atakoy deki evde bas basa yasayacagımız sevgilik doneminin baslangıcı oldu, benim icin ankara dan yanıma tasındı. o donem ben galatasaray univ uluslarası iliskilerde okuyordum, cok ders de calıstırdı, cok odevimi de yaptı sagolsun. hatta o donem bir hikaye anlattı, bir arkadası bi kızı boyle ders calıstırmıs, kız okulu bitirmis, evlenmisler:)
o 3 senelik donem benim agır anti-depresan ictigim cok hasta ve suratsız bi donemimdi. benim en suratsız donemim icin bana "en cok senle guluyorum" diyordu tatlısım. kendisi yetim. cocuk esirgemede buyumus. bana bi gun dedi ki "hayatım boyunca tek tabancaydım, ilk defa iki kisi hissediyorum."
sohbetlerimiz bitmezdi. saatlerce edebiyat, felsefe, tarih, bilim sohbetler ederdik.
bazen gece sabah karsı yuruyuslere cıkardık atakoy de sohbet ede ede, o yuruyuslerimize bayılırdım.
genelde yemekleri ben pisirirdim, o da markete gidip alısveris yapardı.
seker bi kurulu duzen tutturmustuk o donem.
3 senenin sonunda benimki askere gitti. sansa istanbul da otogara yakın bir yer cıktı. her haftasonu ziyaretine gidiyor, sadık sadık bekliyordum. hatta orda yeni evli bi cift darısı basınıza dedi bize, ikimiz de gulumsedik.
ben bipolarım. bazen ataklarım tutuyor.
kendi kendim onu sadık sadık beklerken birden mani atagım tuttu.
ve ayrıldık. ben ayrılmak istedim. ama kafa olmus benim bi milyon, saglıklı bi sekilde alınmıs bi karar degildi.
boyle de yalan olduk.
cok sevgiyle yad ettigim bir hikayedir.
aradan 10 sene gecti. hala bazen mesajlar gelir gider aramızda.
boyle bi sey yasamamızı ben sans olarak goruyorum:)
hatta bi sıra bana evlenme bile teklif etmist, ben bakarız demistim:)
paralel evrende belki buse kosturuyordur cafemizde, ne dersiniz?
ben once gitmistim. erkekleri bekletmeyi sevmem, geriyor beni bekletmek, bencillik gibi geliyor, o yuzden genelde ilk giderim.
karakoy de gumruk diye bir cafeye oturdum. bildigimden degil ha. oraya oturmamın sebebi kediler uyukluyordu koltuklarda ve jazz calıyordu. jazz calan ve kedilerin huzurla uyukladıgı bir mekan kotu olamaz diye dusundum:) velhasılı yol kenarındaki sandalye masaların birinde turk kahvemi icerken beklemeye basladım. sanırım yarım saat sonra uzun saclı -saclarını toplamıs-, su yesili keten gomlekli, bej uzun pantolonlu bir yakısıklı bisiklet ustunden bana merhaba dedi. icimden dedim ki "aman allahım ne kadar yakısıklı". bana gonderdigi fotograflarda bildigin cirkindi, hatta kendi kendime demistim ki bulusmadan demek ki gulmekicinyaratılmıs bir erkegin ruhunu sevince ne kadar yakısıklı oldugu muhim olmuyormus.
velhasılı beni aldı, sohbet ede ede baska bir mekana goturdu.
orda centilmen bir sekilde iki filtre kahve, bir elmalı turta alıp geldi masaya.
ve konusmaya basladık. heralde aralıksız bir 3-4 saat konustuk.
benim soyle bir olayım var. cift kisilikli bi insanım. cok agırbaslı, cok utangac bir tarafım vardır gunluk hayatta. ama sozluk ortamlarında makara, kukara, rahat bir insana donusurum ve insanlarla rahat konusurum. gunluk hayatımda ise yıllardır tanıdıgım kankalarıma bile siz diyebiliyorum. velhasılı ben sozlukten tanısmanın ozguveniyle makara, kukara rahat rahat yardırdım. bazen ciddi konular bazen geyik konular konustuk. 3-4 saatin sonunda daha da otururdum da simdi ilk gunden begendigimi bu kadar belli etmeyeyim dedim, musade istedim. beni sirkeci garına kadar yuruyerek bıraktı centilmenim. yolda bi sıra koluma girdi, bi sıra kolumu cimcikledi. ben insanlara cok zor alısırım ve normalde en baslarda boyle laubali tutumlar beni cok rahatsız eder henuz alısmadıgımdan. ama garip bi sekilde hic rahatsız olmadım. bazen bu bana oluyor. yeni tanıstıgım biri cok uzun zamandır tanıyormusum gibi tanıdık geliyor.
sonra bana sarıldı ve ben marmaray a bindim.
cok tatlı bir ilk bulusmaydı.
kadın erkeği beğenirse gidilebilecek buluşmadır. beğenmezse erkek yalnız kalır.
az çok yakışıklı ya da güzel herkes aşkın ve seksin bütün adımlarının tadını çıkarır günümüzde. olmayan çıkartamaz. dünya bu kadar adaletsizdir işte.
Abi adam bana gece 12 de görüşelim diyor. Mal mısın demek istiyorum. Kendime yakıştıramıyorum.. tamam burada kısıtlı bir zaman var. Aile arkadaş çok kişi ile görüşmek zorunda ama her şeyin bir adabı var değil mi..
zaten sırf kırmamak adına görüşecektim iyi bahane oldu. Yallahh..
Çok heyecanlı bir eylem, yeni bi şeylerin başlangıcı da olabilirken bazen aynı zamanda son buluşma da olur. Sonucu nasıl biterse bitsin, her zaman güzeldir.
gecenin 1'inde geldi bir saatlik mesafeden.
normalde o saatte noluyor saçmalama derim de, kısmet mi şans mı bilmiyorum kabul ettim. hiç gitmediğim, gidene "ne buluyorsunuz orda?" dediğim bir kafede oturduk; onda kahve bende kuşburnu. bir şeyler vızıldadım o dinledi, utangaç tabii pek konuşmadı. genelde dinleyip alışmaya çalışırım insanlara, dilim çözüldü yanında. tanıştıktan günler sonra elde ettiğim rahatlığa ne hikmetse zorlanmadan sahip oldum.
yüzü yavaş yavaş aydınlanır ya bir insanın? onu gördüm o gün.
sonra "ehh git beh!" diye herkesi kovuşturan ben yanımdan gitmesin diye icat çıkarıp durdum. gitti yine de.
geri geldi tekrar, şansa bak? kendi istedi hem de.
şimdi mesafe 10 saat ama o aydınlık surat hep aklımda.
kirpiğini sevdiğimin oğlanı.
Bir tanesini daha Saat beş sularında tadacağım güzel hatıra.
Akşamdan beri hiç uyumamış ve hiç yemek yememiş, buluşmamızı onun iş çıkış saatine denk getirdiğim halde işe gitmeyip tüm gün heyecan yapacak kadar yüreği ağzında biri ile olacak olandır.
Umarım yanlışlıkla bi yerine dokunduğumda bayılmaz herif.
Kendinizi kasmayın ve en önemlisi kendiniz olun ama tabi ki de özen göstererek gitmeniz sizi baya rahatlatıcaktır ve özgüveninizi yüksek tutmaya yardımcı olucaktır.
beni beklediğini gördüğümde yanına koşarak gidip Heyecanımı dindirmek için sıkı sıkı sarıldığım buluşmaydı. Sarılınca da gözlerim dolmuştu. Hala Hayatımın en büyülü anlarından biridir ilk buluşmanın ilk dakikaları. tüm ömrüme sireyet etmiş ruhsuzluğumu, vücudumu saran kolların arasında silkiniverdim üzerimden.