Biri vardı vaktiyle ilk buluşma günü nereye gidelim diye sordu bende sana muhteşem manzarası olan ve en önden izleyebileceğin bir mekan ayarladım dedim. Kış günüydü harika bir koy, kimsecikler yok. Önden hazırlık yapıp kamp sandalyesi ve masayı kıyıya attım kahve için termos, mangal malzemesi falan ne varsa hallettim. Geldiğinde bula bula burayı mı buldun diyecektim ama sanırım çok şanslıyım demişti... uzun lafın kısası nerede olduğunuz değil kiminle olduğunuz önemli. Bir taşın üzerinde bile vakit geçirseniz orası dünyanın en güzel yeridir.
tamam senin statün nedir ceo musun memur musun. senin bir statün yoksa ben seni neden en kaliteli restorana götüreyim sen luciano pavarotti bilmezsin maria callas bilmezsin ne entellektüel değilsin aydın da değilsin benimle lüks hayat yaşayacak ne yaptın ki hayatında.
beni sevdiği için benimle olan insanlar arıyorum paramı sevdiği için benimle olan değil. belki şuan fakirim ama zengin olursam tanıdığım ve bana yazan kızlara geri dönüş yapmayacağım. ben fakirken neredeydin fakirken de ben doğukandım şimdi de doğukanım paradan başka neyim değişti.
yalnız olmamın sebebi de bu işte insanların materyalist olması.
kendini kralın eşi sanan kızdır. 2. buluşmayı göremeyecek, gençliğinde her 3 ayda bir 1 haftalık ilişkilerle aşk ve cinsellik hayatını yaşayacak ve gençliği bittiğinde de ömrünün sonuna dek bekar kalmaya mahkum olacak ve babasının emeklilik maaşını götüne harcayacak kızdır.
Kendini kraliyet ailesinden sanan, götürülen mekanı beğenmeyen kızdır. Bu tür kızlara hiçbir şeyi beğendiremezsiniz. Boşuna kendizi yormayın, salıverin gitsin..