kendini sık sık hatırlatan ve çok sevdiğim bir laf var: "ayrıcalığa alışık olduğunuzda eşitlik baskı gibi gelir."
ilişkiler başlamadan önce bir taraf mutlaka daha fazla seviyor. daha fazla seven, karşısındakine gördüğünden çok değer veriyor. ancak bunun sürekliliği yok, takdir edersiniz ki. ve iki taraf da aynı seviyeye geldiğinde "değiştin" tartışmaları başlıyor.
sonuçta ilişkinin adaleti ilk başta kurulmadığından, sonradan sağlanan adalet ilişkileri bozuyor. zira kimse fethettiği kaleleri vermek istemez.
böylece, bir sonraki adaletsizlik için insanlar yeni maceralara atılıyor.
Güvensizlik
Samimiyetsizlik
Saygısızlık
Sevginin tükenmesi
ilgisizlik
Bencillik
Egoisitlik
....
Daha çok sayabiliriz. Kısacası siz bir iliskiyi istediğiniz zaman başlatamazsınız ama istediğiniz zaman istediğiniz bir bahaneyle bitirirsiniz. Tıpkı bir ev inşa ederken aylarca zaman harcayıp yıkmak için sadece bir dinamite ihtiyaç duyduğunuz gibi.
Benim için karşı tarafa güvenemiyorsam biter. Sık sık söylenen ve beyaz yalan diye masumlaştırılmaya çalışılan yalanlar ikili iliskilerde yavaş yavas güvenin bitmesine neden oluyor. Tabi ki ilişkinin bitmesine etki eden birçok etken olabilir.
jean paul sartre'nin bir sözü bu durumu gayet iyi açıklıyor
"Aşk iki insanın bilinçlerini birleştirme çabasıdır. boşuna bir çabadır;
çünkü insan kendi bilincine mahkumdur."
iki taraftan birinin yaptığı büyük bir hatadır. aldatmak gibi. affı olmaz,geri dönüşü de.
diğer türlü olanlar biraz aşkı basitleşmeye giriyor kanımca sözlük.