Sürekli karşında duranı takip ediyor gözlerin, beynin, vücudun.
Onu anlamaya çalışıyorsun, ona anlamlar vermeye çalışıyorsun.
Onu tartıyorsun,onun zevklerini, beğenilerini tahmin etmeye çalışıyorsun.
Onun sınırlarını, düşüncelerini öğrenemek istiyorsun.
Ve bütün bunların sonunda da,
Onun seni görmek istediğini düşündüğün şekilde davranmaya, hareket etmeye çalışıyorsun.
ilişkilerinde sürekli karşındakine göre konumlanmış, sınırlanmış beraberlikler kurmaya çalışıyorsun.
Demek ki sen dinlemiyor, yorumluyorsun.
(Söylediklerinden değil, satırları arasından anlam çıkarmaya çalışıyorsun)
Yalnız farkındamısın bilmem ama,
Aslında onun ilişki kurduğu sen olmuyorsun.
Sonra o bunu fark edipte seni terk ettiğinde
Neden gitti ki acaba diye hayıflanıyorsun.
Aslında o senden değil, kendinden gidiyor.
ilişkilerde en çok yapılan hatadır. o seni sevsin diye başka biri olur çıkarsın. artık sen değilsindir o. bir süre ilişki böyle devam eder. sonra karşınızdaki bu durumdan sıkılır ve başkalarına gider. aslında tek sorun sendedir. belki de sen sen olarak kalsan her şey daha güzel olur. zaten en güzel ilişki iki tarafında kendisi olduğu ilişkidir.
Beklenti kavramınının bünyedeki karşılığı doğrultusunda yaşarsın aslında ilişkilerini. iş ilişkisi, aile ilişkisi, sosyal ilişkiler, karşı cinsle olan ilişkiler hep bu beklenti çerçevesinde şekillenir. misal ailende nefret ettiğin huyu olan bir insan mevcuttur, normalde hayatına asla sokmayacağın cinstendir hani. ama kan bağı vs. sebeplerle hayatındadır. ne yaparsın kavga gürültü bi şekilde değiştirmeye çalışırsın. hayatına müdahelede bulunursun, beğenmediğin kısımları aşağılarsın. sonuç, değişir mi o kişi değişmez. sevgili gibi sonunda ayrılamazsın da nihayetinde aynı aileden bile olsan farklı karakteri, farklı bir hayatı olabileceğini yadsıman gerekir. beklentini bi noktada tutunca o kişinin hayatına saygı göstermeye başlayınca ilişkiniz de kolaylaşır.iş ilişkisinde bulunduğun insanla normal hayatında oturup lütfedip iki kelam etmeyeceğini bilirken, onun karakterinin özelliklerini farkedip kendisinden olmayacak istemlerde bulunmamayı, her projeye herkesin dahil edilemeyeceğini öğrenince beklentilerin ona göre şekillenince ilişkini de ona göre düzenlersin. karşı cins ilişkiler biraz daha kompleks haldedir maalesef.gerek soyut gerek somut hayatta tabuların ve sosyokültürel etmenlerin çevresinde şekillendiğinden kendi beklentilerin de aslında toplumun beklentileriyle şekillenir. bunu çoğu insan farkedemez bile. aslında kimse ilişki yaşayamaz biri değildir. dünyada garip bir denge söz konusudur. türklerin sıklıkla kullandığı her körün bir topal alıcısı vardır cümlesi de yeterince haklıdır. mesela namus kavramına önem veren insanın beklentisi gereği yine bu kavrama önem veren birini bulmak olacaktır. ya da din konusunda hassas olup hayatını bu yönde şekillendirmişse karşısında da öyle birini bulmak isteyecektir. beklentileri bu yönde olan insana hak vermek de yadırgamak ta aslında saçmalıktır. çünkü beklenti sadece tek kişilik bir olgudur. aynı beklentide olduğun birine rastlarsan kendinize ait beklentileri yanyana getirmiş olursunuz hepsi bu. toplumdaki en büyük yanılgı insanların beklentilerini diğer insanların etiketlemesidir. Çirkin kızsan çirkin birini bulmalısın. güzel kızsa gözü yüksektedir bana gelmez. akıllı kızsa başa bela olur. yakışıklı erkekse gözü dışarda olur vs. hiç sordun mu peki. belki benzer beklentiler içindesindir karşıdaki insanlarla. ilişkileri çok bilinmeyenli denklem haline getiren temel problem insanların iletişim kurmayı becerememesi ve toplum beklentileri doğrultusunda hareket etmesidir. gerek sanal yazılarda gerek sosyal hayattaki diyaloglarda yaftalar üzerinden hareket edilerek insanlar tanınmaz. ilişkilerde görsellik kuvvetle önemlidir tabi ama kime göre olan görsellik. a kişisine çirkin geldiği için iletişim kurmaya bile yeltenmediği bir insan b kişisine güzel geldiği için iç dünyasını ve beklentilerini öğrenmeye çalışabilir.hatta burdan ortaya güzel bir beraberlik bile çıkabilir. bi de tam tersi söz konusudur. toplum genelinde güzel olan biri ile iletişime geçmenize rağmen sadece ve sadece beklentiler uyuşmadığı için ortaya bir ilişki çıkmayabilir. bunu namus, bekaret, ihanet, hakaret, çıkar gibi kelimelerle yaftalamaya gerek yoktur. sonuç olarak; kendini ne kadar tanırsan beklentilerini o kadar bilirsin, beklentilerini ne kadar bilirsen ilişkini o kadar geliştirebilirsin.
ilişkiler, aynada kendine bakmaya benzer. uzaktan bakınca seçemezsin, biraz yaklaşırsan netleşir. Yaklaştıkça kusurlar daha net gözükür. Burnun dibine kadar sokarsan şayet hiçbir şey göremezsin.mesafe önemli, ne yakın ne uzak! Fakat tersini gördüğünü unutmadan...
- her şey açık ve net olmalı. dürüstüm.
+her şeyin açık ve net olması gerekmez. bırak senin kusurlarını ben keşfedeyim. bazılarını görmem. belki önemsizdirler.
- ya önemsiz değillerse, o zaman ne olacak? ya ben senin kusurlarının çok önemli olduğunu düşünürsem?
+ her şeyin ödemeye başladıktan sonra farkına vardığımız bir bedeli mutlaka vardır.
- ..gidip konuşsaydın oğlum.
+ olay aşkın değil ahmet'ciğim ya ben hâlâ saflığımdan gol yiyorum ya ona yanıyorum. abi öyle kolay değil işte ya. ben bu hayatta çok çelme yedim ahmet. hem de en sevdiklerimden lan. sıradan insanlar değil yani. hani dönüp de böyle "napıyosun lan sen napıyosun lan sen!" diyemeyeceğim kıyamayacağım insanlardı kardeşim. ben bazen böyle kör olacak kadar çok seviyorum napim. göremiyorum ki hiçbir şeyi. karşımdaki canavarlar gözüme o kadar sevimli gözüküyorlar ki kardeşim. sen onlara bir de benim gözümden baksan. oğlum ben geçen seneye kadar dünyada gerçekten kötü bir insan olabileceğine inanmazdım ya. yemin ediyorum bak. ama işte gözümle gördüm. ikna oldum. sen şahitsin. insan işte gerçekten kötü olabiliyormuş kardeşim. sebep sonuç ilişkisi aramana gerek yok ahmet. olabiliyormuş. aga, canımızı yakarlar kardeşim kendine dikkat et bak. bunu yaparken de o kadar büyük zevk alırlar ki var ya. sen ben dönüp orta hakeme bakmayız bile. niye biliyor musun? çünkü bizim için o apaçık penaltıdır. ama onlar oynamaya devam ederler işte. sen tevazu yaparsın, onlar gerçek zannederler. sen, aman efendiliğimi bozmayayım onca yaşanmışlık var dersin, onlar pusuyorsun zannederler. dedim ya kardeşim onlar için bu sadece bir oyun ya. ama senin benim için öyle değil ki oğlum ya. bu bizim hayatımız bu bizim gerçeğimiz lan. haliyle işte ben de herkese karşı önyargılıyım kardeşim gitti bitti işte oğlum. etrafımda 3-5 tane adam kaldınız lan ben de o yüzden size sıkı sıkıya sarılıyorum işte. kardeşim gözünü seveyim bak kendine dikkat et ahmet sen benim için çok değerlisin ya yemin ediyorum bak. kardeşim diyorum oğlum daha ne diyeyim amk. ya. takma sen de kafana böyle şeyleri ya.
-ne düşünüyorsun?
+ ne hakkında?
- birbirimize ait olmamız hakkında.
+ sence paul bu lambayı sevecek mi?
- sevecektir. ne düşünüyorsun?
+ iki yanlışın bir doğru yapmayacağını düşünüyorum.
- bu ne demek?
+ biz iki yanlışız demek.
- ya değilsek? ya biz iki doğruysak ve herkes yanlışsa?
+ her iki durum da işe yaramaz.
- ama hiç değilse birlikte işe yaramaz olabiliriz.
Freud der ki:“insan, karşılaştığı kişilerin kalıntısıdır.” Hayatın akışı içinde bir yerlerde bir şekilde hayatımıza girip çıkan herkesin bir izi kalır hayatımızda. Bu, bazen iyi bazen kötü bir izdir ama kalıcıdır. Kişilik, bu izlerin içinden kendimizi nasıl inşa ettiğimizdir.
ilişki bir hayat seçmektir, kişi değil tam da bu yüzden. Birisini göğsüne bastırmak; bir yaşam seçme biçimidir. Hepimiz, hayatımıza insan alırken bunu gözardı ediyoruz. Hani diyordu ya eski bir sözde, huyu güzele kırk yıl doyulmaz diye. Dışından çok içini merak edip, onu sevin.