iliskide verici olan taraf sacmaligi

entry1 galeri0
    1.
  1. ilişkide sürekli "ah canım sen bunları haketmiyosun hiç" denilen, sözde fedakar mı fedakar, ve vefasızlığa mahkum kurban rolune bürünmüş ve büründürülmüş biçare "iyi insan" . insanlar doğdukları andan itibaren anne sütü emmekle başlayan bir ihtiyaçlar zinciri ve bu ihtiyaçları karşılamaya yönelik olarak geliştirilen hareketler zinciriyle sarılı yaşamaya başlarlar. Herkes kendi ihtiyacını karşılamak için aranır durur. Bu organizmanın doğasıdır. En bencil insan da, en vefalı ve fedakar insan da kendi ihtiyacı bu olduğu için bunu yapar. ilişkilerde bir tarafın canı vermek istemiyorsa veya veremiyorsa tutup da onu bu ihtiyacı yüzünden, hay kötü insan, bak sen şuna gibi yargılamak tam bir saçmalıktır ve en önemlisi de gereksizdir. ilişkiler dışarıdan aslında son derece kolay yorumlanırken aslında sonderece komik yorumlanmaktadır. hep bir ağızdan oturup da "allah allah çok bariz onu kullanıyo yazık yaa" ya da "ah canım neler çektirdi ona vay alçak" gibi yorumlar yaparken aslında bunlara maruz kalan insanı tam bir "enayi" "salak" "aşk budalası" "zavallı" gibi sıfatlara da perde arkasından bir güzel bularız.Halbuki gerçek çok başka yerlerdedir. Bir ilişki söz konusu olduğunda iki taraf da birbirinden beslenmektedir. Bu açlığın nerelerde olduğuna, karşıdaki kişiden ne kadarının ne zamanlarda giderilebildiğine bağlı olarak ilişkiyi "tatminkar" ya da "yetersiz" kılar. ihtiyaçlar çok çeşitlidir. Tüm paylaşımlar da birer ihtiyaçtır. Müzik, dedikodu, gezilen yerler, sohbetler.. aslında bunlar iki taraflı yapılırken hep beslenmekteyizdir. insan kendi ihtiyaçlarını giderebilme kousunda çevre ve kendi iç dünyasıyla sürekli bir diyalog içindedir. Bu ihtiyaçları karşılayabimek herkesçe belli bir ustalık gerektirir. Bir insanda ihtiyacımız olan bir şeyi farkettiğimiz zaman hemen ona yapışırız. Bu ortak bir zevki paylaşmak olabilir, fiziksel güzelliğin tadına varmak olabilir veya hayattan belli bir beklentimizin ortak olması gibi sürüyle sebep olabilir. Bunları gördüğümüz zaman heycanlanırız ve karşımızdakine yaklaşırız. Eğer karşımıdakinde de kendi ihtiyacına yönelik özelliklerimiz var ise bu noktada diyalog ve ilişki başlar. Bu yüzden aşk ilişkileri genellikle fiziksel bir yoğunluk ve bunu takip eden manevi ihtiyaçların karşılanma beklentisi ve bunun kutlanmasıyla veya bir türlü oturamamasıyla devam eden bir süreçtir. Tıpkı iki organizmanın raslaşıp, yapışıp birbirini emip durması gibi. genellikle iki insan bir sevgililik ilişkisi içinde bulundukları zaman karşıdakinin "doymaya" veya "verememeye" hakkı olmaz. Çünkü ihtiyacını gideremeyen taraf kendini son derece engellenmiş hisseder ve isyan eder. Bu noktada suçlama veya suçlanma başlar. "Şöyle olsaydı bana verirdi ama değil işte" veya tersi, "şöyle olsaydım bana verirdi işte ama değilim." Hele başlarda belli bir ihtiyacı karşılamakta olan kişi sonradan doyar ve bunu karşılayamamaya başlarsa işte o an "hain" sıfatını yer. Bu noktada bir terazi, ilişkinin mahkemesi haline gelir. Bu terazide yerine getirilen beklentiler, ve getirilemeyen beklentiler yarışır. Karışalanamayan ihtiyaçlar ağır basarsa, döverek söverek uzaklaşılır. Terazi hassas bir dengede durursa, yani %50 gibi bir noktada tıkanırsa ilişki felç olur. Mesela çok basitleştirirsek bazı ilişkilerde cinsellik çok yoğun ve tatminkar yaşanırken, manevi paylaşıımlar gittikçe azalır, veya bunun tersi olabilir. Bazı ilişkilerde kafaca uyum gittikçe artar ama taraflardan biri başka konularda daha erken doyabilir. En temel prensip: kimse kimseye gül bahçesi vadedemez ve etmemelidir de. Çünkü neye ne zaman acıkacağımızı ne zama doyacağımızı ne kadarına ihtiyacımız olduğunu ve ne kadar süre bunu isteyeceiğimizi biz bile bilemeyiz. Hiç bir söz aslında "söz" değil, o sırada canı gönülden hissedilen ve inanılan vaatlerdir. Ama çocukken dünyadaki en önemli ve heyecan verici şeyin pamuk şeker veya noel baba olduğuna inanıp bunun asla değişmeyeceğinden emin olmamız gibi, zaman geçtikçe algılarımız, ihtiyaçlarımız da çeşitlenir ve değişir. "Gönül kapım açıktır çalmadn gir içeri" sözü yürekten söylenebilir, ama zaman yürekten daha üstündür. zaman hepimizi öldürdüğü gibi, inançları, duyguları da öldürür, yerine de yenilerini getirir. Buna açık olmak, isyan ettiğimiz zaman doyasıya etmek hakkını elimizden almaz. Ama isyan ederken suçlamak veya suçlanmak, kurban etmek veya kurban olmak yerine, kimin ne istediğini netleştirip buna yönelik "en karlı" tutumu belirlemek boşa vakit, enerji ve insan kaybının ilacıdır.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük