ilk dizesinin doğrusu ilim ilim ilmektir olmalıdır. ilimin ilim bilmek olduğunu söylemek pek yunus emreye yakışacak bir incelik değildir. (bkz: iphonenunuz yoksa iphonenununz yoktur) burada verilmek istenen mesaj ise ilimin sağlam olması için ilim (düğüm) ilmek (düğümlemek, düğüm atmak) gibi yavaş yavaş, tane tane, üstüste olması gerektiğidir.
Söylemler ne saydam bu aralar. Ucu bucağı olmayan düşüncelerle bir taraf belirlemeye çalışmakta moda. Had kavramı çoktan buzdolabının üstüne kaldırıldı. Oysa bir asrın nakış gibi işlediği duygulara tercüman yetisine sahip kalıplarımız var bizim. insanların bilgilerine bilgi katmak bir yana onları doğru bir şekilde paylaşmaya ihtiyacı var. Varlığı varlık yapan yetilere, bilgi harmanlanıp paylaşılmasına ihtiyaç var.
Akl-ı selim her insanın tırnak içerisinde tabiî ki 'insan' mertebesine gelebilmek için önce kendini, çevresini bilmek anlamak için çabalaması gerekir. Bakmak yetmeyeceği gibi görmesi ve çözümler üretmesi gerekir.
Kendini bilmek öğretisi aslında 'Kendini tanımaktan geçer.' Mükemmeli tanımak o mertebeye yükselmek gerekmelidir. Yunus Emre yüz yıl önce yazdığı bu kalıplaşmış şiirinin bu kıtasında bunu anlatmaya çalışmaktadır.
Bu oluşum dinsel açılımları da yanında getirir. Her insanın tevazu niteliklerine sahip olması gerekir. Tevazu var oluşsal bir anlam kazanmaya başladığında önemle ciddiyet kazanır. Zaten ahlaki bir erdem olarak tevazu, bizim varlık mertebeleri içinde sahip olduğumuz yerle irtibatlı ve paralel bir durumun ifadesidir. Bu durumda kendini bilmek, içine kapanmak, hayattan soyutlanmak değil, varlığın anlamı üzerinde esaslı bir düşünceye sahip olmak uygulamak, olgunlaşmaktır.
Olgun insan mertebesi yaşın getirdiği yaşamsal olgunun dışında kendini yetiştirmekten geçer. Her yetişkin insan kendini bilmekle çabalamaz. Zaman zaman karakterinin ve çevresinin izdüşümüyle yerle bir olur.
Kendini bilen insan olma mertebesi yer yer sonradan keşfedilen bir olgu olarak da çıkar karşımıza. Her insanın kendine bazı sorular sorması gerekir çabaladığı ve niyetlendiği her durumda. Bunlar ' Ne yapmalıyım?' ve 'Ne yapabilirim?' olmalıdır. Bizim zamanın öğretilerine şekil vermek için bu soruları kendimize sormamız ve aldığımız cevaplara göre hayatımızı şekillendirmemiz gerekir. Her cümlenin aslında vermek istediği mesajı yunus'un tek bir kelimede verdiğini insanların bu olgunun üzerine ancak sayfalarca yazı yazarak algılayabileceklerini düşünüyorum.
Sayfaların yetmediği, kelimelerin bir cümleye sap olamadığı oligarşi, hiyerarşi dolu devletlerin birleşmesiyle yaşanan, yaşamın bir kırıntısını iyiye çevirmek için söylenmiş özlü bir kıtadır aslında. Kıtadır çünkü ironi edasıyla 'kıtalara' açılmayı hedefler.
Sokrates'in ve Descartes'in farklı şeyleri yada aynı şeyleri savunmaları bu bağlamda çokta önemli değildir aslında düşünmek ve yansıtmaktır aslolan.
Sokrates'in 'kendini bil' eylemi de Yunus Emre'nin söylemiyle doğru orantılıdır.
Yaşamanın tadına varmak her şekilde doğru, ahlak ve erdemden geçer.
Erdemlerinizin tükenmemesi dileğiyle...
benimsenebildiği takdirde cennet kapılarını açabilecek derecede önemli olan yunus emre felsefesidir. imanın özüdür aslında. kişinin, "ben" bilincini sürekli geliştirebildiğinde, kendisine ve etrafındaki her varlığa faydası olacağını özetler. en önemli nokta olarak da bir gönüle girebilme, insan sevgisi kazanabilmeyi gösterir.
bu cümlede vurgulanan cümle kendin bilmektir. kişinin her şeyden önce kendisini bilmesi ve çevresiyle ilişkisini bilmesi gerekir çünkü asıl gerçek ordadır der. basit bir kelime çok farklı bir ufku açmaktadır. *