bitiş dediğimiz şey mecburidir ilişkilerede. yani eğer bitecekse, zaten seyirci kalmaktır tek yapılabilecek. bitmeye niyet etmişse ilişki*, birinci çabada biraz uzatmayı, ikinci çbada uzatmanın ne kadar manasız olduğunu görmeyi sağlar, hala denenecek güç kalmışsa geri kalanlarında da imkazsılığını suratına suratına vurur insanın.
biriyle tanışırsınız mesela. kalp yorgundur ve bundan sonra sadece öylesine şeylerledir işi. aşık olmayı, birne tutulup kalmayı -en azından şimdilik- düşünmemektedir. o bildik adımlar atılır, telefonlar alınır, mesajlaşmalar başlar, güzel şeyler söylenmeye ya da ima edilmeye devam edilirken bir halt edersiniz. "ben bu ilişkiye ciddi bakmıyorum"u karşıdakine öyle bir dille ve öyle bir şekilde ifade edersiniz ki, aslında sürekli ortalarda, yanınızda olsun istemeye başladığınız, ortadan kayboluverir. önceleri çok koymayacakmış gibi gelir, ama öyle büyür öyle büyür ki her geçen gün içinizde, artık onu dışarı atacak haliniz kalmamıştır. bir kaç atak yapar toparlamaya uğraşırsınız ama giden çoktan gitmiştir ve hem de öyle uzağa gitmiştir ki ömrünüzce yürüseniz varamazsınız. o büyümeye devam eder, siz acı çekmeye ve özlemeye...
ama yolu yoktur. şemsiye açılmamaktadır, ve artık bunun davası yapılamamaktadır...
takvimsiz aşklarda olan kaderdir. takvim yoksa zaten başlamadan biter her şey. çünkü zamanlama hep yanlıştır. ve hesap tutmaz.
her şeyi boş verdim yazdım gönlümce içimden geldiği gibi.
onların benim gibi kalbi olmadı ki ve bu dipsiz duyguları
attım utançları üstümden yazdım istediğim gibi bir deniz kizi gibi
seviyorsam kime ne sevmiyorsam bana ne...
sesini sevdim ben karlı günlerde içimi ısıtan
ve her mevsimi bahara bağlayan
ilk sesindi sevdiğim yüreğimden vuran
sonra sen, hiç sevmemem gereken
aynı dili konuşuyorduk
aynı kelimeleri kullanıyorduk aynı anda
ama anlayamıyorduk birbirimizi
çünkü aynı dili konuşmak bile senle beni biz yapmıyordu
biz eldik türkçe bile saramıyordu ikimizi
imkansız aşka rehin bıraktın beni
ne almaya geri döndün ne kendini de rehin vermeye
zor kader işte
sevdiğim müddetçe yokluğun kaldı bana
sessizliğin harfleri ile alfabe yaptın sen bana
sessizliğin harfleri, beni sessizliğe mahkum eden
yıllar evvel 18'inde koca bir kızdı
ve tek suçu bir hayale aşık olmaktı
iyi yanı cok sey paylasmadan,birbirine alısmadan bitmesidir.
kötü yanı hayalkırıklıgıdır. kadere boyun egip, karsı tarafın sıcarkenki hali düsünülmeye calısılır.
bir arkadaş aracılığıyla hatun kişiyle tanışılır.
1 hafta içinde 3 kez görüşülür bu görüşmelerin ilki aracı kişilerle diğerleri başbaşa gerçekleşir. Bu görüşmeler sonunda sms'lerle Turkcell, msn görüşmeleriyle telekom memnun edilir. Delikanlı, hatun kişinin daha önce tanıştığı kızlara oranla daha güzel olmamasına rağmen, hatun kişiye kendini adamak üzeredir. 2 hafta geçer.Bu arada delikanlı bir vodafone hat alıp cepöğrenci olmuştur hatta sim kart tak-çıkar işleminden kurtulmak için bir de telefon almıştır(hatun kişinin maddi durumu pek elverişli olmadığı için delikanlı tüm ilişkiyi finanse etmekte ve bu durumdan hiç bir sıkıntı duymamaktadır). Bu süreç içinde delikanlı hatun kişiden iş arkadaşlarına ve ailesine bahsetmeye başlar ve bu durumu hatun kişiden de saklamaz. Bu dönemin sonu tam da dini bir bayramımıza denk gelir. Bayram sabah hatun kişiye "iyi bayramlar" mesajı atılır. cevap beklenir, beklenir, beklenir ve beklenir arada ekstra mesajlar atılır. bir kaç kez de çağrı atılır. Cevap alınamaz. Akşam hatun kişiden bir cevap gelir.
"sana da iyi bayramlar. köyde komşular gitmiştim, giderken tel.u evde bıraktıydım." (yalanını sevsinler) "Ama seninle görüşmemiz gereken bir konu var" Delikanlı mesajı alır. Bayram rezil olur. Moral bozulur. Yüz düşer. Aileye, arkadaşlara çaktırılmamaya çalışılır. iştah kesilir. Bayram dönüşü 1 iş günü çalışıldıktan sonra delikanlı iş çıkışı hatun kişinin işyerine gider. Selamlaşılır. Öpüşülür. Her iki tarafta durumu bilmesine rağmen delikanlı salağa yatar.
Son gelen mesajdan sonra ilişkiden soğuyan delikanlı ilişkiyi kurtarmak için bir şey yapmamaya kararlıdır. Geyik muhabbetten sonra kız ağzında bir şeyler gevelemeye başlar. Delikanlı o gün oraya niye gittiğini bildiğini söyler. ilişkinin niye bu hale geldiği tartışılır.
Çay paralarını yine delikanlı öder.
Kız arabasına kadar götürülür.
Son diyolog şu şekildedir:
Hatun kişi : Kendine iyi bak. Görüşürüz.
Er kişi: Sen de kendine iyi bak ama görüşeceğimizi hiç tahmin etmiyorum.
edit: alınan telefon aleti arkadaşlara peşkeş çekilir.
en zor seylerden biridir tam evet buldum iste budur dediginiz anda inise gecersiniz bu iniste cok zordur kolay bir inis olmaz daha cok bir düsüstür. cok yüksekten düsersiniz. cok kötü bir duygudur.
sınıf arkadaşına hoşlanmıştır bir bünye. sonra tam gaza gelir konuşacaktır. bi yerde karşılaşır selam verir. sonra kız başka bir erkeğe döner ve der: canım sen şuna şuna bakakoy ben yazıkcan'la görüşüp geliceeğimm.
orda biter. kız onu derken izlersiniz ya işte o anı seyrediyorsunuzdur. yine yeni yeniden bir ilişki için salyalarınızı akıtır devam edersiniz. *
