Türkiye'de yetişmiş en büyük şairlerdendir..Erzurum,Oltu doğumludur..Edebiyat öğretmenidir.. (bkz: satranc dersleri) en ünlü şiiridir..ayrıca kitabının da ismidir..29 yaşında, askerde kadim düşmanı olan bir sara krizi sırasında intihar etmiştir.. (bkz: Allah rahmet eylesin)
balkondan atlayarak intihar edeceğini sanki önceden haber vermiş yakışıklı..hüznün çok yakıştığı adam..
erken yayınlanmış intihar haberi için;
çağı deştiğimde
o yüz
diyor yoruldum -aynalar
gösterebilir mi hiç -bana sonumu
nedensiz başladım oyunculuğa
bitireceğim raslantıyla -oyunumu
dostlarım da
var -intiharlar
her akşam ıslak-yapışkan
saçlarıyla girip odama
paniğimden pay toplarlar..
anısına "göğekin" adlı bir kitap yayınlandı. ardından şiirler yazıldı. yakışmadı genç adam denildi. tokat ilindeydi. askerdi.
"...ve her şey bir kader iledir."
ey atını uçurumlara süren çocuk
terkisinde taşıdığın rüzgarla
acının ağacından "toy bir yaprak" düşürdün" dedi arif ay ardından
şair bazen arkasında bekleyenlere bakmadan çekip gitmesini bilecek kadar ışık olmalıdır. işte o şairlerden biri.
SATRANÇ DERSLERI I
uzun bir nehirdir satranç
kıvrak ve uzatarak boynunu
nice güneş batışını yerinde görmüş boynunu
oysa veba tarihçileri bilmemişlerdir
her karenin bir karşıveba girişimi olduğunu
göğe bezgin bakanların bir türlü öğrenemediği
bir oyundur satranç
evet ilk aşk gibi bir şeydir ilk açılış
artık dönüş yoktur
kuşku bağışlanmasa da
tedirginlik doğal sayılabilir
ancak
yürümenin dışında bütün eylemlerin adı
kaçış kaçış kaçıştır
çapraz özgürlüklerinde filler
acılardan yapılmış bir alanda
ne zaman ki esrirler
yazsak defterlere sığar mıydı
şah açmazında vezirin ölümcül tutkusunu
yerine göre piyon da bir tufandır
içinde hep bir vezir sürekli mahzun
düz gider çapraz vurulur ve uzun uzun
günbatımlarını çağrıştırır
hüznü uçlarından dolanıp
yalın sıçrayışlarıyla piyonlar arasından
ürkek ama cesur ama sevimli
açsa duyargalarını o tarihsel şiire
iyi bir oyuncu en çok atları sever
sen ey atını kaybeden oyuncu
bir ilkyazdan koca bir güz yontan adam
bırak oyunu
artık
öyle bir ıssızlık düşle ki içinde
yeryüzünü kişnesin
bizim atlar
Ey kalp!
gece olsun,
vehmi ve cinneti emziren -Avcundadır
çocuğun ve delinin,
Allahın eli-
layemut gece -Gezginin saatidir ki
titreyen kandilin nurunda
arar kendi yazısız taşını
her mezarlıkta
Derunumda
ağır ağır kurudu kırmızı zakkum,
karardı sebilin mermeri
ve gizlendi bu belleksiz zamandan
sönen bir yangın gibi
kûfi.
Ezelden beri mi göçüyorum ben?
Her hayal
kalbe döner
ve vurur bir eski
saatin sesiyle:
-Bana gel.
Kimdir ki o ben,
mevsim
bir yaprak ırmağı gibi
akıp gider içinden
Ey gözüne tuzla sürme çeken Şıblî !
Başka dudaklar da var
zikrla tara olan.
iblis
ve iğva beni uyutmayan
Ürktüm bu yüzlerden -Bu kadın yüzleri
ki güzellik
saptırır imanı
-örtünmelidir-
Mangalın korunu avcuna koy da
hatırla:
nasıl unutmuştu 20 yıl Kur'an'ı
ibnü'l Cella
Yine de
tene yöneldim. Püsküren
bir yanardağ gibi
lav akıttım her yanımdan
öleyim diye isteğimden önce
Seyret beni Adem,
Seyret beni Doktor!
Her göz başka bir hayatın vampiri
Yaşım 27 -insan
kökü çürümüş çınar gibi
apansız ihtiyarlar-
Azaltmıyor, azaltmıyor
müezzinin sesi
göğsümdeki kederi
Veronal ve lüminal. Naylon
ve plastik
kent ve çöl
Dün geceydi yandım
"yaşayan sağlam delile
dayanarak yaşasın"
diyen ayetle
Ey Rab
çürük benim delilim
Nereye ait ki
bu hicranlı suret?
Bu gözler
çoktan kesti dünyayla o karanlık
sohbetini.
Satranç ve dil
yeniktir ezelden
Bakıyorum pencereden
sırtımda patiska bir gömlek
ve avcumda
Allahın eli,
yerin en dibine
çook güzel bir adam. tüm güzel adamlar gibi yok sayılmış bir adam. hayatı becerememek onda güzel bir gömlek gibi duruyor ve duracak da hep. allah affetsin, biz ondan razıyız.
keşke diyorum keşke... tanımasaydım bu adamı dizlerimi bağladın ilhami abi.
'' her şey eninde sonunda sessizdir'' diyen de sen, sonuna kadar beklemeyen de. bir kaleden artmış kapı tokmağı gibi ıssız ve dokunaklı şiirlerin ilhami abi. keşke tanımasaydım seni keşke.
Hiç otuz yaşında olamayacak olan şair... Nilgin marmara gibi intihara koştu. Belli ki acelesi vardı. bekleyemedi, hayatı, yarını, şiiri ve özlemeyi... tek seferlik satranç derslerinin ardından aramızdan ayrıldı. Satranç dersleri şöyle başlar:
"uzun bir nehirdir satranç
kıvrak ve uzatarak boynunu
nice güneş batışını yerinde görmüş boynunu
oysa veba tarihçileri bilmemişlerdir
her karenin bir karşı veba girişimi olduğunu"
işte bu "veba" ile uzaklaşıp gitti... Kalbi olan bir hüzünle söktü çürümüş hayatı bedeninden... "Kim" şiirindeki şu dizeyi görüp de duraksamamak mümkün mü?
"gördüm karanlığı salgılıyordu
sert maddelerden yapılmış
iri bir yanlış"
Belki de "ben kimim" sorusuna verdiği cevaptı "yanlış" veya "hata" oluşu. Yoksa intihar bir doğrulama girişimi midir? Sözü uzatmanın bir anlamı yok. ilhami çiçek'in kendi dizesiyle buruk bir gülümseme zamanı şimdi;
uzun bir nehirdir satranç
kıvrak ve uzatarak boynunu
nice güneş batışını yerinde görmüş boynunu
oysa veba tarihçileri bilmemişlerdir
her karenin bir karşı veba girişimi olduğunu
göğe bezgin bakanların bir türlü öğrenemediği
bir oyundur satranç
evet ilk aşk gibi bir şeydir ilk açılış
artık dönüş yoktur
kuşku bağışlanmasa da
tedirginlik doğal sayılabilir
ancak
yürümenin dışında bütün eylemlerin adı
kaçış kaçış kaçıştır
çapraz özgürlüklerinde filler
acılardan yapılmış bir alanda
ne zaman ki esrirler
yazsak defterlere sığar mıydı
şah açmazında vezirin ölümcül tutkusunu
yerine göre piyon da bir tufandır
içinde hep bir vezir sürekli mahzun
düz gider çapraz vurulur ve uzun uzun
günbatımlarını çağrıştırır
hüznü uçlarından dolanıp
yalın sıçrayışlarıyla piyonlar arasından
ürkek ama cesur ama sevimli
açsa duyargalarını o tarihsel şiire
iyi bir oyuncu en çok atları sever
sen ey atını kaybeden oyuncu
bir ilkyazdan koca bir güzyontan adam
bırak oyunu
artık
öyle bir ıssızlık düşle ki içinde
yeryüzünü kişnesin
bizim atlar,
arkadaş zekai özger ile birlikte okuyunuz... ve her ölüm erkendir; bu ince ruhlu güzel kalemli şuur ve şiir dehâsı arkadaşlarınki ise bir başka erken ve dahi ruh acıtıcıdır...