Kardeşim 2 aylıkken ölmüş, benim doğumumdan 3 yıl önce. Geçenlerde bir belge buldum, üzerinde kardeşimin tc kimlik numarası yazıyordu. Son 6 hanesi 951994. Benim doğum tarihim ise 09-05-1994.
Normal olmayan tesadüflerdir. sık olarak yaşanmamakla birlikte yaşandığı zamanlarda insanı hayretler içerisine düşürebilir.
Yıl 2002 askere gidiyorum, sevgilimi memlekette bırakmış düşmüşüm izmir yoluna. Yenifoça'da komando eğitimi alıp yüksek ihtimal doğuya gönderileceğim düşüncesi aklımda çalkalanırken; manisa - izmir arasında otobüs ve içeride çalan şarkının sözleri:
Ey sevda kuşanıp yollara düşen (sevgili ardımda ben yollarda)
Bilesin bu yollar dağlar dolanır (tam da o sırada dağların arasından geçiyorum)
Yare ulaşmadan düşersen eğer (Komando olacağım, vurulup düşmem an meselesi)
Yarına sesinin yankısı kalır (Televizyonlarda her gün şehit haberleri)
(Parça: Grup yorum-uğurlama)
o an çok garip hisler yaşadığımı halen hatırlarım. ilginç bir tesadüftü.
Bugün üniversite hocamın Yusuf ile Züleyha kıssasından bahsedip bunu okudunuz mu diye sorması ve okumadıysak okumamızı önermesi, ardından akşam kitapçıya gittiğimde rastgele bir kitap çekip alayım dediğimde elime Nazan Bekiroğlu' nun Yusuf ile Züleyha kitabının gelmesi. Benim için ilginç bir tesadüf oldu.
olma ihtimalinin çok az olduğu, başına gelince "nayır nolamaz" dediğin tesadüflerdir.
yıllardır görmediğim, hayatta en nefret ettiğim, dahası o yıl içinde "artık birbirimizi gördüğümüzde saçma samimiyetsiz selamlaşma olaylarına girmeyelim, onu dahi istemiyorum inan" diye mesaj attığım kişiyle yedi saatlik bir yolculuğu yan yana geçirmek de bunlardan biri olmalı. o kadar firma, o kadar gün ve o kadar koltuk içinden yan yana düşmek?
cristiano ronaldo, 5 şubat 1985'te dünyaya gelmişti.
lionel messi ise 24 haziran 1987'de doğdu.
yani ronaldo'dan tam olarak 869 gün sonra...
şimdi dikkat!
aradan yıllar geçti ve ronaldo 17 haziran 2010'da baba oldu...
ve dün ise yani 2 kasım 2012'de, messi'nin oğlu doğdu...
ronaldo'nun oğlunun doğumundan tam olarak 869 gün sonra.
bir keresinde yolda yürürken bir şey beni çekiştirerek durdurdu. ne oluyoruz derken bir de baktım ki benim ceketin düğmesi yolda geçişmekte olduğum bir kızın ceketinin iliğine geçmiş.
-aynı olay bir filmde tarık akanla hülya koçyiğit'e olmuştu. ben de şans yok ki bir tarıkla rastlaşamadım. neyse- kızla gülüştük düğmemi ayırınca ayrıldık.
ertesi gün yeni kayıt yaptırdığım okullarımdan birine gittim. bir gün önceki düğme kardeşimi görünce çok şaşırdım. ikimiz aynı hocanın öğrencisiymisiz meğer. çok güzel bir kızdı bu arada. bir ara pop star olmuştu. ama ünü çabuk bitti. sonra ne yaptı bilmem.
dün sabah uyandığım andan itibaren akşama kadar aklımda tek bir şarkı dönüp duruyordu, 2010 yılında dinleyip sevdiğim şarkı, melodisi kulaklarımda, adını bir türlü hatırlayamadım.
bugün, az önce death proof u izledim ve filmin sonunda bilin bakalım hangi şarkı çaldı?
april march-chick habit.
dün bi türlü adını hatırlayamadığım şarkı meğer bu filmin soundtrackinde varmış ve bugün karşıma çıktı.
üç yakın ve yaşlı akrabama farklı zamanlar içinde gece vakitlerinde telefonla konuştuğum sırada şaka niyetinde 'sen hepimizi gömersin toprağa ne kötü hissetmesi' lafını kullanmam ve konuştuğumuz gece içerisinde hepsinin vefat etmesi.
edit = şaka değil. ciddi bir entry. ilk ikisine tesadüf dedim ama dün konuştuğum dedemin sabah cenaze haberi gelmesi beni cidden şoke etti. bu lafı lügatımdan sildim bir daha kimseye söylemem.