ilginç hikayeler

entry11 galeri0
    1.
  1. "Evin telefonu sabaha karşı üç buçukta çaldı. Uyku sersemi adam telefonu açtı.
    Telefondaki ses annesine aitti.
    Telaşlandı, korktu başlarına bir şey mi gelmişti?
    Annesi "nasılsın oğlum iyi misin?" diye sordu.
    Oğlu şaşkın bir ifadeyle "iyiyim anne hayırdır bir şey mi oldu siz iyi
    misiniz?" dedi.
    Annesi "biz iyiyiz bir şeyimiz yok sadece sesini duymak istedim" dedi.
    Oğlu da "anne bunun için mi aradın saat sabahın üçbuçuğu yarında
    konuşabilirdik" diyince annesi de "rahatsız mı ettim oğlum?" dedi.

    Oğlu "evet anne rahatsız ettin" diyince annesi

    "30 sene önce sen de beni bu
    saate rahatsız etmiştin, doğum günün kutlu olsun"

    okuyunca insanin yuzunde tatli bir tebessum birakan hikayelerdir bunlar....
    8 ...
  2. 2.
  3. --spoiler--
    Bir gün Atamız bir davette kendisine kötü kötü bakan adamı farketmiş.Yaverini çağırtıp yaverine"Kimdir bu adam" demiş."Neden bana kötü kötü bakıyor böyle"
    Yaver adamın yanına gidip sorunca adam"Yıllar önce çanakkalede babamı öldürdü."
    demiş.Yaver Atamızın yanına gelip anlatmış.Atamızda şöyle demiş "Sor bakalım babasının orda ne işi varmış"....

    --spoiler--

    alıntısıyla özetlenmesi muhtemel konudur.
    3 ...
  4. 3.
  5. Bir ağustos böceği doğmadan önce toprağın altındaki bir larvada ortalama olarak 12 yıl bekler.Evet, tam 12 yıl. 12 yıllık hapislikten sonra dünyaya gelen garibanın ömrü adında yazılıdır: Ağustos. Yani topu topu bir ay... Şarkı söyleyen yalnızca erkek ağustos böceğidir.Çünkü dişi, en güzel şarkıyı söyleyeni kendine eş seçecek ve çiftleşecektir. Düşünsenize, 12 yıl toprağın altında bekle, dışarı çık. Ömrün bir ay...Buldun, buldun... Bulamadın, bir daha yok.

    Siz olsanız çalışır mıydınız?

    örneğiyle işaret edebileceğimiz hikayelerdir.
    5 ...
  6. 4.
  7. 3 devlet adamının arasında geçen diyalog şöyledir.
    - bak bu ülkede iç karışıklık çıkarmak istiyorsak 10 milyon fenerbahçeli 1 de bisiklet tamircisi öldürmeMIZ gerekir.
    + Neden bisiklet tamircisi?
    Bunun üzerine ilk sözü söyleyen adam sessiz bir şekilde oturan 3. Kişiye dönüp:
    - sana 10 milyon fenerliyi kimsenin iplemeyeceğini söylemiştim.
    6 ...
  8. 5.
  9. sibirya'nın köylerinden birinde cenaze mezarlığa doğru götürülüyormuş. mısır tarlasının ortasında tabut köylülerin ellerinden düşüvermiş. tabutun içindeki ceset düşüp dereye yuvarlanmış. akıntı, cesedi dinamitle avlanan balıkçıların yanına sürüklemiş. balıkçılar "acaba adamı dinamitle biz mi öldürdük" diye endişeye kapılarak cesedi askeri kışlanın tellerine bırakmışlar. nöbetçi er, bölgeye birinin yaklaştığını düşünerek cesedi yaylım ateşine tutmuş. hemen ambulans çağrılmış. delik deşik olan ceset hastaneye kaldırılmış. operasyon altı saat sürmüş.
    ameliyattan çıkan doktor alnından akan terleri silmiş ve "çok zor oldu ama galiba yaşayacak" demiş
    5 ...
  10. 6.
  11. allahsız osman istanbul da 1880 lü yıllar..o zamanın kabadayılarından ustura kemal ve arkadaşları, karacaahmet mezarlığı nın karşısında bir evin bahçesinde çilingir sofrası kurmuşlar. içki masası muhabbeti tüm hızıyla devam ederken laf dönüp dolaşıp mezarlı ve ölü konusuna gelmiş. içinde zırnık allah korkusu ve vicdan bulunmadığını iddia ettiği için lakabı allahsız osman olan bir kabadayı, ulan ölü ne ki be!? sen sağ olanlardan kor, ölüden kimseye zarar gelmez demiş. ustura kemal de bu muhabbeti koyulaştırmak için, ulan osman, madem ölüden korkmuyorsun, gel şunu iyiden iyiye ispatla bize diye dalga geçmiş.

    allah sız osman bunu nasıl yapacağını sorunca, ustura kemal, aha şu karacaahmet mezarlığını görüyorsun. madem allah a inanmaz ve ölüden korkmazsın, bu gece 12 de sana vereceğimiz kazığı mezarlığın içinde bir yere çak sabah biz gidip, kazığın orada olup olmadığına bakarız eğer orada bir kazık varsa seni takdir ederiz demiş.

    allahsız osman aslında, gece mezarlığa girmek bir yana, yanından geçerken bile türkü söyleyen bi adammış ama yiğitliğe leke süremeyeceğinden, peki ama siz benimle gece gelip, mezarlık çıkışında bekleyeceksiniz demiş. zaten konuşmalar akşam saatlerinde yapılıyormuş, gece yarısı kalkıp karacaahmet mezarlığına gitmişler.

    osman, gecenin karanlığında mezarlığın büyük kapısından içeri girmiş. herkeşin allah sız osman olarak bildiği cesur (!) kabadayı, mezarlığın içinde salavatlar getirerek bri elinde kazık, bir elinde çekiç ilerlemiş. bir mezarın yana geldiğinde alelacele eğilip kazığı yere çakmış. korktuğu için hemen oradan uzaklaşmak istemiş. ama bir şey giydiği setrenin(o zamanlar erkeklerin giydiği uzunca etek olan bir tür giysi) ucundan tutmuş. allahsız osman var gücüyle imdaaaat! ulan yardım edin ölü beni tutuyooo diye feryat etmiş ama kendinden epey uzakta olan arkadaşlarına sesini duyuramamış. bağıra çağıra mezarın üzerine yığılıp, kalp krizinden oracıkta ruhunu teslim etmiş.

    uzunca bir süredir mezarlığın dışında bekleyen arkadaşları, allahsız osman ın kendilerine oyun oynayıp, mezarlığın öteki kapısından çıktığını düşünüp dağılmışlar. ertesi sabah ise, ustura kemal ve arkadaşları kazığın çakılı olup olmadığına kontrol için kocaahmet mezarlığına gelmiş. bir bakmışlar ki, allahsız osman, kazıkla beraber setresinin ucunu toprağa çakmış durumda, bir mezarın üzerinde cansız yatıyormuş.
    26 ...
  12. 7.
  13. - Adamın biri her zaman yaptığı gibi saç ve sakal traşı olmak için berbere gitti.
    Onunla ilgilenen berberle güzel bir sohbete başladılar.
    Değişik konular üzerinde konuştular. Birden Allah ile ilgili konu açıldı…

    Berber: ” Bak adamım, ben senin söylediğin gibi Allah’ın varlığına inanmıyorum.”

    Adam: ” Peki neden böyle diyorsun?”

    Berber: ”Lütfen bana söyler misin, eğer Allah var olsaydı, bu kadar çok sorunlu, sıkıntılı, hasta insan olur muydu,
    terkedilmiş çocuklar olur muydu? Allah olsaydı, kimseye acı çektirmez, birbirini üzmezdi.”

    Adam bir an durdu ve düşündü, ama gereksiz bir tartışmaya girmek istemediği için cevap vermedi.
    Berber işini bitirdikten sonra adam dışarıya çıktı.
    Tam o anda caddede uzun saçlı ve sakallı bir adam gördü.
    Adam bu kadar dağınık göründüğüne göre belli ki traş olmayalı uzun süre geçmişti.
    Adam berberin dükkanına geri döndü.

    Adam: ” Biliyor musun ne var, bence berber diye bir şey yok”

    Berber: ” Bu nasıl olabilir ki? Ben buradayım ve bir berberim.”

    Adam: ” Hayır, yok. çünkü olsaydı, caddede yürüyen uzun saçlı ve sakallı adamlar olmazdı.”

    Berber: ” Hım… Berber diye birşey var ama o insanlar bana gelmiyorsa, ben ne yapabilirim ki?”

    Adam: ” Kesinlikle doğru! Püf noktası da bu! Allah var, ve insanlar ona gitmiyorsa, bu gitmeyenlerin tercihi.
    işte dünyada bu kadar çok acı ve keder olmasının nedeni!”
    5 ...
  14. 8.
  15. Genç bir erkeğin 4 tane sevgilisi vardı fakat hangisiyle evleneceğine karar veremiyordu en sonunda bunları testten geçirmeye karar verdi ve herbirine 1000 dolar verdi ve gidin bunları dilediğiniz gibi harcayın dedi1.kız 1000 dolarla gidip en lüks kıyafetleri alıp giyinip süslenip geldi ve erkege sana güzel görünmek için verdiğin parayla kıyafetler aldım dedi2.kız 1000 dolarla gidip erkeğin tuttuğu takımın maçına 2 tane kombine bilet alıp gerı kalanıylada erkeğe hediyeler aldı ve gelip erkeğe seni mutlu edecek şeylerde harcadım dedi3.kız ise aldığı 1000 dolarla yatırım yaıp parayı çogaltarak gelip erkege gelecegmız için yatırımlar yaptım diyerek erkege yaptıgı yatırımları anlattı4.kız ıse aldıgı 1000 bin dolarla fakırlere harcayıp karınlarını doyurduğu için gelip erkege yaptıgı ıyılıkleri anlattıBu olaylar karşısında erkek durup düşundu hepside kendisinin mutluluğu için harcadıklarına karar verdiVe bunlarin içinden birini seçmek zorunda olduğu için en sonunda büyük memeli olanıyla evlenmeye karar verdi.
    2 ...
  16. 9.
  17. 11.nesiller sözlüğe nasıl alındı hikayesi. ilginç bir hikaye olsa gerek.anlat bakalım dedirtiyor adama.ama anlayamıyorum bu kadar troll nasıl sozlüğü bir anda bastı. siz yokken biz iyiydik be burda. ama olsun sizide eğitiriz.evet.
    1 ...
  18. 10.
  19. yeni evlenecek damat adayının başından geçen ilginç olaydır. kız tarafının evine gidilir bilindik clasic kız isteme faslından sonra kızın babası damadın babasına başlamış küfür etmeye hakaretlerin sonu gelmemiş erkek tarafını evden kovmuş. ertesi gün düşünceli bir hal alan damat adayı bir kenara oturup düşünürken onun bu halini gören yaşlı bir amca yanına gelmiş evlat derdin nedir demiş. damat adayı konuyu uzun uzadıya ihtiyara anlatmış. demiş'ki bak şu karşıda bulunan eve git orada deli mehmet var ona durumu anlat kızı o istesin kesin alır demiş. damat denilen eve gitmiş deli mehmet'e durumu anlatmış mehmet merak etme ben kızı isterim diyerek ertesi gece kız tarafının evine gitmiş kahveler içilmiş deli mehmet kızın babasına bir anda ulan şerefsiz alçak adi şerefsiz herif sen bu kızı neden vermedin deyince kızın babası mehmet ağa senin gibi ağzı düzgün biri gelmedi'ki kızı verelim demiş. kıssadan hisse.
    1 ...
  20. 11.
  21. Delikanlı 16 yaşındayken babasıyla tartışmış ve evi terk etmiş. Buna çok öfkelenen baba artık evde onun adı dahi anılmayacak diye yasak koymuş, anne her gece evi terk eden oğlunun yastığını koklayarak uyuyormuş. Oğlumu özledim, ne olur gidip arayalım bulup getireli dese de baba geri adım atmıyormuş. Bu süre içinde aradan 2 sene geçmiş oğlunun doğum günü o yıl babalar günü ile aynı güne denk gelmiş.

    Annesinin dayanamadığını o ağlamaklı halini, yüreği parçalanan halini görünce babada dayanamadı ve dedi ki şu adrese git oğlunu gör ve ekledi adresi benim verdiğimi söyleme ama git oğlunu gör ama adresin benim verdiğimi kesinlikle söyleme ve birkaç şey daha söyledi ama anne duymuyordu artık aklında bir tek adres kalmıştı, kadıncağız sevinçten uçuyordu adeta.

    Hemen hazırlandı yola çıktı, büyük bir şehrin karşı yakasındaydı babanın verdiği adres ve gittiği adres bir tamirhaneydi, anne evladını tulum içinde gördü bir süre ıslak gözler ile dükkanın karşısında izledi, oğluna doğru yaklaşmaya başladı, iki yıl boyunca kendisini hiç arayıp sormayan ailesini unutan delikanlı aniden annesini karşısında görünce önce şaşırdı sonra koşup sarıldı annesine.

    Ne zamandandır beridir gittiğini, orada olduğunu biliyordun diye sordu anne. Gittiği günden beridir biliyorum bazen öğle molasında ne yiyor ne içiyor diye gider uzaktan izlerdim onu, bazen akşamları geç gelirdim ya hani sen beni kahvede bilirdin. işte o zamanlar da ne yapıyor ne ediyor kimlerle takılıyor diye takip ederdim.

    Karı koca birbirlerine sarılıp ağlarken kapı çalmıştı. Elleri ile gözlerini silerek kapıyı açmaya gitti anne, annesinin kendisine yaptığı pastadan daha büyük pasta ve hediye paketiyle içeri girdi delikanlı. Koşarak babasına sarıldı, babalar günün kutlu olsun babaam dedi. Babalar günün kutlu olsun baba. Delikanlı anlamıştı kendisine hiç bakmadığını düşündüğü babasının aslında gözünü hiç üzerinden ayırmadığını.

    Evet babalar biraz taş olur, babalar biraz katı durur, dik durur bazen kızar bağırır ama hep evlatlarının iyiliği içindir. Hangi baba evladının kötülüğünü ister ki zaten ama evlatlar çocukken bunu anlayamaz. Onlarda bir gün ana baba olunca anlarlar ama iş işten geçer o yüzden annenin babanın kıymetini onlar başımızdayken anlamak gerek.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük