biz türk insanları, hobi ve meslek denen kavramları karıştırıyoruz. meslek, para kazanmak için yapılan iş, harcanan emektir. hobi ise ilgi alanına göre şekil alır.
insan ilgi duyduğu şeyi meslek haline getirmemelidir diye düşünüyorum. ben edebiyata ilgiliyim, edebiyattan para kazanmak beni bu ilgimden soğutur. (edebiyat öğretmenliği vs. yapmak). kendimi çıkarcı gibi hissederim.
gençler açık konuşmak gerekirse bu ülkede sadece size iş imkanı sunan kalburüstü bir bölümde okursanız kendi mesleğinizi yaparsınız.
aksi halde edebiyat, felsefe, coğrafya, biyoloji gibi bölümlere yönelirseniz ya bimde kasiyer ya da gsm şirketlerinde call center olursunuz.
bakın "oha" falan değil, gerçekten durum bu.
hani kendi işimi yapayım ama az kazanayım gerekirse vs. gibi durumlar yok, cidden yok.
devletin size kapıları her zaman kapalı olacak, açılan ufak tefek kontenjanlara da çok uçuk kpss puanları alsanız dahi atanma ihtimaliniz torpil nedeniyle düşük.
fen-edebiyat, iibf tarzı fakülteler her üniversitenin demirbaşı olduğu için haliyle piyasada kıyamet kadar rakibiniz olacak ve özel sektörde de adam yerine konmayacaksınız.
bakın çok ciddi ve samimi bir tavsiyedir bu.
sakın boş heveslerle kendinizi yakmayın.
severek yapmak - iş imkanı arasındaki dengeyi en iyi şekilde kurup ona göre bir bölüm seçin.
az da olsa sevebileceğiniz ama iş bulmak konusunda zorlanmayacağınız bölümlere yönelin.
iki türlü de avcunu yalayacak olmaktır. bilader ben genç insanları anlayamıyorum. yaşı şöyle 18-20 aralığında olanları felan.
la olm ne bok yemeye şu ülkede duruyosunuz hala? hala zamanınız varken bi yolunu bulup siktirip gidin modern bi ülkeye. o ülkede ne iş yaparsan yap hayat yok. yasal yoldan zengin olmanın en zor olduğu ülkelerden biridir türkiye. devamlı terör, savaş atmosferi, iç huzursuzluklar filan. imkanınız varsa basın gidin amk.
o ülkede ne sikim olmayı bekliyosunuz? paradan bile değerli olan şey varsa o da zaman ve sağlıktır. bu ikisi sizdeyse parayı da kazanırsınız. ama tr'de deil. basın gidin avrupa ya da abd'ye. buralarda işini bilene para varille mk. buraya gelip de parayı bulmayan, yaşam standartı değişmeyen kalmadı.
enayi misiniz, mal mısınız, öküz müsünüz? doğuştan servetiniz ya da şans oyunlarından parayı vuracak balınız yoksa, o ülkede siktim sene işçi sınıfında kalarak sürünürsünüz. bi eviniz bi dikili ağacınız bile olmaz. benden söylemesi.
hele şimdi kürtlere ilave birde suriyeliler felan geldiki, adamlar heryere saldırıyorlar sırtlan sürüsü gibi. size ekmek kalmaz.
biz babalarımız gibi 50 yaşında emekli olamayacağız (benim babam 43 yaşında olmuştu).
45 yaşını geçmiş çalışanı hiçbir işveren istemiyor. onu da geçtim işveren kabul etse bile heralde çoğu insan 45inden sonra garson olmak istemez.
Sevdiğin mesleği yapıp ömür boyu züğürt dolaşmak mı? sevmediğin mesleği yapıp rahat rahat yaşamak mı? bence 2.si.
Bide şu var o sözel bölümlerin çoğu zaten aöf te var. Para getircek bölümde örgün oku, hayalinin bölümünü açıktan bitir.
Olması gerekenin hep sevdiği mesleği yapmak olduğunu sanırdım ama işe başlayınca anladım ki bu tamamen bir saçmalıkmış.
Sabahın köründe kalkıyorsun belli bir saatte işte olman gerekiyor akşama kadar çalışıyorsun yetmiyor mesai yapıyorsun işlerin yoğunluğuna göre tatile çıkıyorsun hasta olsan da çok kötü olmadığın sürece işe gitmelisin bir süre sonra bakıyorsun para olmasa işin ucunda her gün bu işkenceyi çekermisin tabi ki hayır. düşünsenize ya tarihi sevseydim gidip tarih öğretmeni olsaydım şuan dershanelerde iki kuruş paraya sürünüyor olacaktım. sevgi karın doyurmuyor. sevdiğin değil para kazanacağın bir mesleği seçmelisin ki o parayla istediğini yapabilesin bende böyle en azından.