iş yerinden bi mal,
adamın tansiyon 240 larda,
nerdeyse ölmek üzre,
arkasında bırakacağı eşi, çocuğu var,
kan damarlarında kolesterol ve plaka birikimini önleyen statinlerden,
asprinden pıhtı eritici kan sulandırıcılardan,
beloc gibi hipertansif tansiyon düşürücü ilaçlardan bihaber.
amk, senin hayatta olman mucize.
en fazla birkaç senen var. hıyar bi de abiiiiii, abiiiiiii benim anjiyo sonuçlarımda hiçbir şey çıkmadı ne deye illaç gullanacam ki.
hipertansiyon sonucunda en çok zarar gören organlar bağırsaklar, beyin, kalp, böbrekler ve karaciğer.
damarlar çatlayıp,
böbrek dokuları aşındığı zaman,
o organın eskisi kadar sağlıklı çalışacağını mı zannediyorsunuz?
iç organlarınız ağır tahribata maruz kaldığı için birkaç sene içinde 15-20 yıl yaşlanacaklar.
halihazırda işlenmiş gıdaların size o ilaçlardan yirmi otuz kat daha fazla zarar verdiğini bile algılayamıyorsunuz. rafine şeker, çikolata, bisküvinin içindeki toz da böbreklerden geçerek işleniyor!
sen o ilaçların yirmi otuz katını halihazırda tüketiyorsun ama gıda tüketimiyle uyuşmayan bilim algın bu gerçeği algılamaktan aciz,
belki de şu an bile içten içe çürüyorsun,
herhangi bir tomografi kağıdı eline geçene kadar kendine verdiğin zarardan haberin olmayacak.
ilaç içmek,
olası hasarı %10 seviyelerinde tutmak anlamına gelirken,
medikal tedaviye direnmek bu oranı %80 lere,
%150 200 lere çıkarır:
bak grok efendi ne diyor:
140-200 mmHg aralığındaki hipertansiyon (yüksek tansiyon), özellikle ilaç kullanılmadığında, böbreklere uzun vadede ciddi zararlar verebilir. Bu durum, kronik bir süreçtir ve 10-15 yıl gibi bir sürede böbrek fonksiyonlarında progresif (ilerleyici) bir kayba yol açabilir. işte bu süreçte neler olabileceğine dair bir özet:
Böbrek Damarlarına Zarar (Vasküler Hasar): Sürekli yüksek kan basıncı, böbreklerdeki küçük damarlara (glomerüller ve arterioller) zarar verir. Bu damarlar, kanı filtrelemek için kritik öneme sahiptir. Zamanla damar duvarları kalınlaşır ve sertleşir (arterioskleroz), bu da kan akışını azaltır.
Glomerüler Hasar: Glomerüller, böbreklerin kanı süzerek idrarı oluşturduğu filtreleme birimleridir. Hipertansiyon, glomerüllerdeki basıncı artırarak bu yapıların zarar görmesine neden olur. Bu durum, glomerüloskleroz (glomerüllerin sertleşmesi ve işlevini kaybetmesi) ile sonuçlanabilir.
Proteinüri: Böbrek filtreleme sistemi hasar gördüğünde, idrarda protein sızıntısı başlar (albüminüri). Bu, böbrek hasarının erken bir işaretidir ve zamanla kötüleşebilir.
Böbrek Fonksiyonlarında Azalma: 10-15 yıl boyunca kontrol edilmeyen hipertansiyon, böbreklerin kanı temizleme kapasitesini (glomerüler filtrasyon hızı - GFR)逐步 düşürür. Bu, kronik böbrek hastalığına (KBH) yol açabilir.
Son Dönem Böbrek Yetmezliği: Eğer hipertansiyon tedavi edilmezse, böbrekler tamamen işlevini kaybedebilir. Bu aşamada diyaliz veya böbrek nakli gerekebilir.
Zaman Çizelgesi ve Şiddet
ilk 5-10 yıl: Genellikle belirgin semptomlar olmadan, mikroskobik düzeyde hasar başlar (proteinüri gibi erken işaretler görülebilir).
10-15 yıl: Böbrek fonksiyonlarında ciddi azalma, kreatinin seviyelerinde yükselme ve muhtemelen kronik böbrek hastalığının orta-ileri evreleri ortaya çıkabilir.
140 mmHg sistolik basınç daha hafif bir risk taşırken, 200 mmHg gibi aşırı yüksek değerler bu süreci hızlandırır.
Önemli Not
Bu hasarın hızı ve şiddeti, kişinin yaşı, genetik yatkınlığı, diyabet gibi ek hastalıkları ve yaşam tarzı (sigara, tuz tüketimi vb.) gibi faktörlere bağlıdır. ilaç kullanılmaması durumunda, bu süreç büyük ölçüde önlenemez ve ilerler.
Eğer bu konuda daha spesifik bir şey sormak isterseniz (örneğin, belirli bir tansiyon değeri veya başka bir sağlık durumu), detay verebilirsiniz!
--spoiler--
hipertansiyon sonucunda en çok zarar gören organlar bağırsaklar, beyin, kalp, böbrekler ve karaciğer.
--spoiler--
bir düzeltme yapalım. h.tansiyon bağırsaklara ve karaciğere zarar vermez. diğerlerine çok fena zarar verir doğru.
Okuyanınız var mı bilmiyorum ama Bruce h. LiPTON inancın BiYOLOJiSi kitabında bu konuda çok haklı tespitler yapıyor. ilacın sadece semptomları tedavi ettiğini aslında tam bir tedavi yapmadığını savunuyor. Buradan bakınca bir çok hastalıkta durum böyle. ilacı içtiğimiz sürece tansiyon ve şekerimiz belli bir noktaya kadar kontrol altındadır. Ama buna uygun yaşamadığımızda, stres ve travmalar ia maruz kaldığımızda, ilaçlara mahkum yaşadığımız halde bile hastalıkların vücudumuza verdiği zarardan kaçınamayız.
Bazı durumlarda ilaç içmemeyi mantıklı bulabilirim. Ama övünme işi tamamen çiğ bir davranış.
(bkz: samaeron bacor) Bu adam ilaç içmeden iyileşince vücudunun onu daha güçlü yapacağını ve bir daha aynı hastalık geldiği zaman daha hızlı iyileşeceğini düşünüyor. Aynı zamanda ölüm kalım olmadıkça hastaneye falan gitmiyor. Neden? Çünkü mal. Bir de kendini hep yokluğa göre hazırlıyor çünkü ilerde sıfır durumuna düşerse, istanbul depremi olursa falan daha hızlı adapte olmak için kendine Nazi subayı gibi davranıyor.