akademisyen olmayacaksa, geri kalan hayatında işsizlik problemiyle karşılaşma ihtimali yüksek olduğundan, "iktisatlı" yaşamasını şimdiden öğrenmelidir.
iktisat okuyan veya okumuş ve çocuğuna iktisat okuması yönünde yönlendirmeler baskılar uygulayacak, çocuğu bebekliğinden itibaren iktisat okuyor gibi ekonomi konusunda nutuklarla iktisattan soğutacak insandır. babanız iktisatçıysa ekonomi konusunda havayı koklarcasına doğal bir önseziyle ekonomik kriz kokusu almak veya ekonominin iyi gideceğini tahmin etmek gibi özelliklere sahip olursunuz. velhasıl kelam yararlı ve kültürlü insandır.
ne okuduğunun farkında varınca ve bunun günümüz türkiyesinde çokta değerli olmadığı bilincine kapılıp okulu bırakan/bırakacak olan öğrencidir.
no: büyük ihtimalle!
genelde 2 . sınıfta neye uğradığını şaşıran, mezun olduktan sonra ise öğrencilikte hiçbirşey öğrenmediğini anlayan ve açıköğretim okumadığına pişman olan kişidir.
kafayı grafiklerle bozan bünyedir. hayatı arz - talep eğrileri arasında harcanır garibimin. sınırlı kaynakları, sınırsız olan taleplere nasıl bölüştüreceğini düşünür hep...
-genelde- bu insan, istemeyerek girer bu bölüme, maksat üniversite okumak olsundur, öyle varsayalım,
birinci sınıfta giriş dersleri vs. fazla zorlanmaz, gezer tozar, kız arkadaşlar edinir, ortamlara -tam olarak bu kavramla:- akar, yada yurt ortamındaki erkek arkadaşlarıyla batak oynar durur gece gündüz, sabahlara kadar.
ikinci sınıfta mikro-makro kavramıyla tanışır, hocaları "makro bir ormandır, mikro ise o ormandaki tek bir agaç" der, hoşuna gider bu tanım, iktisadı böyle hoş betimlemelerle/tanımlamalarla dolu zanneder, oysa bir zaman sonra durum farklılaşır, mikroda tüketici-üretici davranışlarını, arz-talep, piyasa gibi kavramları incelemeye başlar, grafikler çizer onlarca, sınav oncesinde. çalışır veya hocanın insafına kalırsa geçer, makroda ise is-lm'in nereye kaydığıyla ilgilenir durur bir dönem boyunca, bu konuda onlarca espri döndürür:"abi is-lm yine bize kaydı bu sinavda", ama bir vakit sonra o da geçilir, fazla acıtmaz,
gel zaman git zaman üçüncü sınıfa geçilir, asıl ne yaptığının ve nerde olduğunun farkına burda varır iktisat öğrencisi: ekonometri diye bir şeyle tanışır, bu arada çeko, uluslararası iktisat, para, düşünce tarihi derken hafiften saçlar dökülmeye başlar, ve tabi kafaya konmuştur, ekonometri dersi uzatılacaktır, hatta uzatıldığı zaman ögrenilecektir de bu ders, "abi iktisat dört senede biter mi" esprileri dönmeye başlar ortalıkta,
o gazla dorduncu sınıfa gecer iktisat öğrencisi; kendisine ekonomist der, işsiz olacağını bilir, aldırmaz, önünde olan bütün sınavlara girecektir ne de olsa. aslında dördüncü sınıf rahattır onun için, tabii hala üçüncü sınıf dersleri ile uğraşmaktadır alttan alttan,
ve bir zaman olur ki bütün dersleri verecek kıvama gelir, ikinci dönemin son demleridir artık, varsayalım ki, bir alttan dersi kalmış olsun, ama sorun değil onu da tek dersten verecektir; oysa bilmediği şey, çok sevdigi hocası onu dördüncü sınıf ikinci dönem dersinden bırakacaktır,
böylece model insanımız yazokuluna uzatmıştır, ama gocunmamıştır da, en son tatilini ne zaman yapmıştır ki, gülümser geçer.
biter, biter, herşeyin bitişi gibi bir gün lisans da biter, yükseklisans yapar, doktora yapar hatta, o da biter, kendine "oku oku nereye kadar" der durur, ne saçları kalmıştır, ne de artık algılayacak bir beyni, yine de sever bir zaman sonra iktisadı, "varsayalım ki.." der durur.