ikna odası

entry31 galeri0
    1.
  1. başörtülü öğrencilerin sokulup, başlarını açmaları gerektiğine ikna edildikleri oda.
    7 ...
  2. 2.
  3. 3.
  4. 4.
  5. cehaletimden dolayı gördüğümde afalladığım durum.
    (bkz: inanç özgürlüğü)
    8 ...
  6. 5.
  7. 6.
  8. insan haklarının ayaklar altına alındığı, nazi almanyasını andıran odalardır. istanbul üniversitesinde bu odalar oluşturuldu, öğrenciler saçını açmaya zorlandılar.
    10 ...
  9. 7.
  10. 8.
  11. akılları sıra ikna etmeye çalışıyorlar bizi. Değişime, yumuşamaya, hoşgörüye ikna etmeye çalışıyorlar. Ve daha bir çırpıda aklımıza gelmeyen daha nice "sihirli" ve "soft" cümleleri var artık onların. Onların yani "dost bildiklerimiz"in. Bir yandan da malumumuz olan "kol kırılır yen içinde" mantığını yangın anında camı kırılacak bir imdat düğmesi gibi yedeklerinde taşımaktalar. Laik dediklerimizden daha laik oldu bazı dostlar. iman işleri ile "nakit" işlerini ustaca ayırıyorlar artık birbirinden.

    Ve bize imanlarıyla göz kırpıp, nakitleriyle eziyorlar. Elleri hep "alan el" ve fakat hiç "vermiyor" her sabah deterjanla yıkadıkları o cici eller!
    Değişmemizi istiyorlar bizim de. Bu değişim, bir vakitler "sertlikleriyle" sömürdükleri zihinlerimizi ve emeklerimizi, şimdi "softluklarıyla" sömürmelerine yarayacak belli ki. Herşey belli aslında: Onlar sınıf atlıyor ve yeni sınıflarını selamlamamızı istiyorlar bizden. Onları kutsamamızı ve evlerine alınteri, para, altın bilezik, gözyaşı, süt, kuzu eti taşımaya devam etmemizi istiyorlar. Konjonktür'ü bahane ediyorlar dönekliklerine. Ve döneklik "değişim" diye kakalanıyor.

    Ve suyun akışına doğru bakıp ve bütün bu "değişim" naralarına kulaklarımı tıkayarak, bütün gericiliğim, bütün yobazlığımla bağırıyorum/bağırıyoruz: Biz insan gibi yaşamak istiyoruz! singapur'da ki gibi tükürülmesin istiyoruz yerlere, sakız çiğnemek yasaklansın istiyoruz böylece metro da otomotik kapılar daha rahat kapanabilir.

    Evet, ben insan gibi yaşamak istiyorum. istediğiniz kadar mantıksız, romantik, beyhude bulun bu talebi. Biliyorum ki, sizin mantığınız kendinizi aklamak üzerine kurulu artık ve romantizmden nefret etme gerekçeniz kolunuza "yeni metresler" takma arzusundandır. Bir metres edinmek için yitirdiniz ve hatta katlettiniz romantik heyecanlarınızı. Devrimi, devirmeyi, şiddeti kuş tüyü yataklara uzanmak için terkettiniz. Siz de artık "ötekiler" gibisiniz. Beyaz bile değilsiniz üstelik. Size yakışan en uygun tanım "alaca"dır herhalde. Siz "alaca"sınız. Kavruk tenlerinize beyaz pudralar sürerek ve o pudranın parasını bize ödetmeye çalışarak koşacaksınız "efendilerin dünyası"na. Lakin o efendiler, size "kahya" muamelesinden daha öte bir şey yapmazlar. Siz iyi kahyalar olursunuz sadece. Oysa biz köleyiz ve en azından bir gün kendi zincirlerimizi kopartabilme şansımız olacak. Hakkımız olacak ve geçmişimize baktığımız zaman kirli hikayeler bulamayacağız orada.

    Bizi "değişim"e ikna etmeye çalışıyorlar. ikna odalarında bir genç kızın başını açmaya zorlanmasından bir farkı yok bunun. Dost bildiklerimiz, aynı düşmanlarımız gibi ve aynı onların yöntemleri ve aynı onların mantığıyla, bizi, tırmandıkları kirli merdivenlere davet ediyorlar. Üstelik tırmanmamızı filan da istedikleri yok; sadece onları seyrederek alkış tutmalıyız arkalarından. Bunu istiyorlar ve hala onları "kahraman" görmemiz için zorluyorlar bizi. Bizi kahpeliğe, ihanete, satılmışlığa ikna etmeye çalışıyorlar. Fakat herşeyi görmekteyiz. O sırıtışlarının altındaki dişsiz damaklarını, çürük dillerini ve insan eti yemekten kirlenmiş boğazlarını ve iğrenç midelerini görmekteyiz. Onlar artık bizim dostumuz değil. Onlar düşmanlarımızın masalarında bir tutam fındık, biraz fıstık olmaktan öte hiçbir anlam taşımıyorlar ve bir gün biz de onları masalarımızda oynatacağız. Yeni efendilerinin leşlerine basarak göbek atacaklar karşımızda. Ve o gün bizi, kendilerine dokunmamamız için ikna etmeye çalışacaklar sadece ve aslında hep devrimci olduklarını anlatmaya çalışacakları. Tabii ki onlara inanma imkanımız hiç olmayacak! Çünkü vaktimiz yok "değişmeye". Çünkü en yakınlarımızı yitirdik!
    9 ...
  12. 9.
  13. 10.
  14. bir universite ogrencisini ne icin (!) ikna edilmek istendiklerini dusundugum odalar. hala oy icin laiklik cigirtkanligi yapmaktan vazgecemediler. ataturk uzerinden, laiklik uzerinden, cumhuriyet uzerinden, bayrak uzerinden siyaset yapmaktan vazgecmediler hala. zavalli saplantili ilericiler!
    7 ...
  15. 11.
  16. cemaat evleri gibi olma olasılıgı yuksek odalardır. ne gördüm ne de bu olayı yaşayan biriyle konuştum. yalnız bu olmadığı anlamına gelmiyor.
    türbana karşıyım. zira laiklik insanlara işkence yapılmasını öngörmüyor. yani bu tarz odalar varsa benim gözümde o laiklikle övünenlerin de türbanı zorunlu kılanlardan farkı yok.
    bilmiyorum ki kaç entry de yazdım ama bizler birbirimizi dilemiyoruz. sorunlarımız bu yüzden asla çözülmeyecek. yani çıkığ hakaret eden birkaç insan dışında ben bir şey göremedim çözüme dair.
    tabi kim çıkıp diyor: bırakın bu türbanı ekonomiden konuşalım... kimse.
    yani uyuyoruz uyutuluyoruz. bir gün sabah uyandığımızda dolar yine 2 katına çıkmış insanlar ağlıyorken görürseniz şaşırmayın. çünkü o gün çok uzakta değil, ne yazıkki...
    1 ...
  17. 12.
  18. ikna odası var mı bilmem ama, yurtkurların kantinlerinde ve bazı odalarında "ülkücü inkişaf" odaları mevcut, onu bilirim.

    çocuğun bir tanesi yurtkurdan kaçtı, yer bulduk. anlatıyor da anlatıyor... dedim ki, "merak etme ülkücüler yobazlarla birleşip demokrasiyi ve özgürlüğü getirecek bu ülkeye"... güldük, eğlendik... düşünceli bir sessizlik içinde yeni yurdunda mutlu noeller diledim.
    7 ...
  19. 13.
  20. bir otobüs yolculuğunda okuyup bitirdiğim, okudukça yutkunduğum, kırıldığım, incindiğim, utandığım, içime kaynayan bir kazan bırakan kitabın adı. güzel ülkemin çirkin kalpli insancıklarının masum simalara uyguladığı kurtlu patates baskısının üç kızın hayatındaki etkisini anlatan anlatırken ağlatan yıldız ramazanoğlu eseri.
    4 ...
  21. 14.
  22. "kadınların en büyük düşmanı kadınlardır" gibi abuk bir çıkışla eleştirilen odalardır.

    evet, faşizmin dik alâsıdır ama nur serter orada kadınları temsil etmiyor. orda erkekegemen bir kurumsal yapılanmadaki bir noktadır nur serter, kadın olduğu için değil, faşist olduğu için bu çakma hitler fikirlerini hayata geçirmiştir.

    iran'da devrim muhafızı kadınların diğer kadınlar üzerinde uyguladığı şiddet erkekegemen yapının şiddetidir aynı şekilde. burada kadının sorumluluğunun en üste çıkarılması kadınlara karşı duyulan öfkenin tezahürü olsa gerek.
    2 ...
  23. 15.
  24. 16.
  25. psikolojik işkence özelliğini her santiminde taşıyan odalardir. bu odalari yasayanlar neler diyor;

    -Senden sadece başını açmanıistiyoruz dediğinde kendime geldim. Benden ne istediklerini anladım. Kadın sürekli konuşuyordu. Kafam karıştı. O sırada kameranın cızırtısını fark ettim. Bu kamera neyi çekiyor? dedim. Şenliği çekiyor. Diye yanıtladılar. Bu şenlik mi? Evet, şenlik. işte o an kan beynime sıçradı. Bağırmaya başladım. Susun, çekmeyin istemiyorum. Kendimi dışarı atmaya fırsat bulamadan, beş altı kişi etrafımı sardı. Aralarında polis de vardı.

    -iki duygu aslında çelişiyor. Yapılanlar adi bir suçtan ya da şahsi bir ayıptan dolayı değil, Allah'ın emrine teslim olmaktan dolayı yapılmaktadır. Allah rızası için bu duruma direnmem gerektiğini düşündüm. Bu yüzden kendimi çok güçlü hissettim. Çok gurur duydum. Ama diğer yandan, bir kategoriye konarak muamele gördüğüm için kendimi çok aşağılanmış hissettim

    -Önünüzde tek şart koşuluyor Ya okuldan ayrılıp rezil olacaksınız, ya başınızı açacaksınız. Burası Türkiye'nin en iyi okulu gibi şeyler söyleyerek kaybettiklerimizi saydı.

    -Yazık değil mi? Son sınıfa gelmişsin. Ne güzel mezun olursun kariyer yaparsın v.b. şeyler söyledi. Ama benim iHL'li olmadığımı ve italya'da okuduğumu örenince tamamen değişti.

    -Belli bazı sorular var. Ailende örtülü var mı? Kur'an'da örtü yok, niye örtünüyorsun?...

    -Nasıl örtündün, kendi isteğinle mi? tarzındaki sorulardan sonra,sağlığın için iyi değil başörtüsü. D vitamini kemiklerin için gerekli ama alamıyorsun, saçların da sağlıksız oluyor tarzında sözler söylediler

    -Avcılar kampüsünde kamera ve film çekmeye başlanır gibi bir ortamvar. Ailemizi soruşturuyorlar. inancımızı yargılıyorlar.

    -Dünyanın ve bu ülkenin sahibi gibi davranıyorlardı. Egemen güç olduklarını hissettiriyorlardı. bu kararları biz koyduk buna uyacaksınız diyorlar ve kendilerini tartışılmaz bir yere koyuyorlardı.

    -Türkan Saylan çok güzelsin niye böyle kapanıyorsun, bu güzelliği niye kapatıyorsun dedi.

    -Başını açtıktan sonra, benim koluma gireceksin, birlikte okulun içinde bir tur atacağızdedi. Aksi takdirde, 1 aydan 6 aya kadar uzaklaştırma alıyorsunuz. Bu devam etmek istemeyen öğrenci için mesele değil. Ama devam etmek isteyen için çok önemli.

    -Sana burs veririz. Bu okulda daha iyi bir gelecek sağlarız. Yani vakıflardan, şuradan buradan sağlanan bursların dışında, Rektörlük bursu veririz deniliyor. Ayrıca iş imkanları sağlanıp, okulda kalabilirsin, kariyer yapabilirsin şeklinde şeyler de söyleniyor. Daha çok parayla ilgili tekliflerdi.

    -O dönemden bugüne kalan izler, şakaklarımda kapatamadığım beyazlamış saçlarımda gizli. Kendi kendime terapi yapıyorum ama bundan sonrası da beni ürkütüyor.

    -ilk dönemin acısıyla, daha çok Kur'an-ı Kerim okudum. Sanırım zamanla yaptığıma alıştım ve ibadetlerim normalleşti. Fakat, yaptığımın günah olduğu duygusu hiç değişmedi. Ailem biraz destek olsaydı, asla bunu yapmazdım. Peruk bence iğrenç bir şey. insanlar bakınca irkilebilir. Bunu biliyorum ve özellikle tercih ediyorum. Ve belki böyle olmasa, nefsime yenilebilirdim. Bunun olmasından çok korktum. Her gün, aşama aşama başörtülü olmamayı kanıksamaktan ürktüm. Oysa bu duygumu korumak istiyordum

    -insanda heyecan gidiyor. Okulda, sosyal faaliyetlerde daha çok etkili olabilecekken, istanbul Üniversitesi'nde okuyup, yasaklı olmak, beni toplumda kenara iten, incinen bir insan haline getirdi. Bir çok şeyin tadı gitti. Sadece derslerini verip geçmeye çalışan insanlar haline geldik. Başını açarak okuyan pek çok insan için bu söylediklerim geçerli. Alışmak çok zor.
    -Dışarı çıktığım zaman sarılıp ağlamak istiyordum, başka hiçbir şey yoktu. Sadece sarılıp ağlamakistedim.
    4 ...
  26. 17.
  27. fatma 18 yaşındaydı daha.gülen gözlerle kazandığı üniversitenin kapısından girdiğinde,onun kişiliğiyle değil diniyle değerlendirileceğini bilmeyecek kadar saf ve küçüktü.ikna odasına aldı etrafını saran bir kaç kişi.babasından gördüğü duyduğu gerçeklerin aksini söylemeye başladılar.başın açmazsan sana bu üniversitede yer yok dediler..ağlamaya başladı fatma.dünya sizin olsun dedi ve gitti.hiç unutmadı ikna odasını,unutamadı.gözlerini kapatınnca hep hayal etti sanki her vatandaşla aynı haklara sahip olduğunu,bu ülkede eşit şartlar olduğunu,türkiyenin özgür bir yer olduğunu.
    3 ...
  28. 18.
  29. bir grup herif-i naşerifin arkasında durduğu uygulama.
    3 ...
  30. 19.
  31. Nur serter önderliğindeki bir grup tarafından, baş örtülü kız öğrencilere psikolojik baskı yapmak ve öğretim kariyerleri için tehditler savurmak amaçlı kullanılmış odadır. Ayrıca Nur serter o yılki performansıyla akademiden "yılın faşisti" oscar heykelciğini almıştır.
    4 ...
  32. 20.
  33. 21.
  34. birilerini ikna etmek için kullanılan oda.

    bir de şu var ;

    (bkz: yönlendirme yapmayı bilmemek)
    (bkz: götünden element uydurmak)
    (bkz: tipik yobaz davranışları)
    3 ...
  35. 22.
  36. çay ve büskivi eşliğinde kafa sikme bölümü. kemalistlerin gurur kaynağı.
    2 ...
  37. 23.
  38. 28 şubat döneminde üniversitelerde başörtülü okumak isteyen kız öğrencieri bundan vazgeçirmek amacıyla üniversiteler tarafından kurulmuş türkiye'nin yüz kızartan durumunu gözler önüne seren odalar.
    1 ...
  39. 24.
  40. tanımı farklı ama amacı aynı bir açıklaması daha var.
    turkcell'in bazı şubelerinde sorunlu müşterilerini sessizce sindirmek için kullanılan bölmelerdir.
    2 ...
  41. 25.
  42. bir nur serter klasiği.

    dün itibari ile meclis genel kurulunda kendisi ikna odaları için "onlar ikna odası değil, Bilgilendirme amaçlı bir çalışmadır" demiştir.

    pişkinliğin bu kadarına pes diyoruz!
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük