nuri bilge'nin, o tipik "fotoğrafsal" filmlerinden biri.
konu sıradan, oyunculuk ise vasattır. oyunculuğun kötü olması her ne kadar doğallığı doğursa da, bu ikilemi yaşatmasından ötürü bir negatif anlam yüklü "acaba?" dedirtiyor ve bu da filmin bütünlüğünü zan altında bırakıyor.
her şey bir yana filmin tek sevişme sahnesinde, nuri bilge ve partnerinin mazoşistsel hareketleri dikkat çekiyor. *
gözlerimi dolduran film. büyük beklentilerle gidip, hüsrana uğradığım, "nuri naptın sen!" diye haykırmak istediğim film.. bu filmden zaten oyunculuk beklemiyordum ama, görsellik de öncekilere göre çok yetersiz. nerde bir "mayıs sıkıntısı" , nerde "iklimler"..
bunu bir hata olarak değerlendiriyor, eskileri aratmayacak yeniler bekliyoruz.
izlerken bütün sinema salonunun * sıkıldığı, şu çerez sahnesinde herkesin yerlere yattığı, bahar her ağladığında yeter artık seslerinin yükseldiği, sonuç olarak topluca sıkıntıdan patladığımız film.
yönetmenin önceki filmlerini göz önünde bulundurunca bana göre bir hayli ezik kalan film. tamam, öncekilerde de amatör oyuncular vardı ama, bu kez bence oyunculuklar 'gerçek kesit' çizgisinin üzerine çıkamamış. hele nbc'nin kendi oyunculuğu! yabancı ülkelerde anlaşılmıyor olabilir ama çok bariz oyunculuğun kötülüğü.
bu filmi hiç izlememiş gibi yapıp yeni filmini beklemeye koyuldum. hatırlamak bile acı veriyor..
istanbul film festivali'nde sabahın 11'inde gösterilmesine rağmen * salon tıklım tıklım dolu olunca yapımcının ağzından "hepinize çok teşekkür ediyorum, bu salonu bu saatteböyle görmek gerçekten muhteşem birşey, eminin bilge'de isterdi..." cümlelerinin çıkmasına sebebiyet veren film. *
birgün en iyi türk filmleri sıralaması yapılacaksa, kesinlikle ilk üç içinde olması gereken film. ben bir numara derim, siz üç dersiniz belki ama ilk üçü kesinlikle hakediyor bence.
oldukça duragan bir filmdir ve tam filmin 15. dakikasında da elektriklerin kesilmesiyle ve üstüne jeneratörün de çalışmaması nedeniyle duraganlıktan donukluğa geçtiğim filmdir. yani bütün hevesim kaçmıştır ama yinede konusu bakımından özgün bir yapıttır.
'uzun' ve durağan sahnelere rağmen su gibi akan film. oyuncular kameraya saniyelerce baktıklarında sizi de aynı oranda düşüncelere gark ediyorlar. tam olması gerektiği gibi.
gereksiz atraksiyonlar yok. uzak'tan kesinlikle daha akıcı ve etkileyici. yalnız iğreti duran birkaç ayrıntı var; diyalogların sonuna sürekli takılan "ya" ve "be" nidaları. anlam veremedim şahsen. diğeri ise ağrı'da kar kıyamette, 20 ytl'lik otel odasında oyuncularımızın çorapsız dolaşmaları, üşümemeleri, yataktan zınk diye çıkabilmeleri garip görünüyor. *
--spoiler--
otel odasında, geçirilen gecenin sabahında, cam kenarındaki masada isa ve bahar karşılıklı otururlarken, isa'nın "çekimin kaçta?" sorusu tokat gibi. entelektüel bir öküz tabiri caizse. klasik erkek öküzlüğünden bahsetmiyorum. o sahne bambaşka. izleyenler neyden bahsettiğimi hemen anladılar.
--spoiler--
nuri bilge ceylan'ın uzak filmini seyrettikten sonra büyük beklentilerle gidilen ama bekentileri karşılamayan filmdir.
oyunculuk yetersizdir. gerçi nuri bilge ceylan filmlerinde çok iyi oyunculuk iddiası olmadığı söylenebilir. ama bu, filmin duyguları izleyiciye geçirmede sıkıntıya,anlatılmak istenenin yeterince ifade edilmemesine neden olmuş gibi. karakterler daha iyi işlenebilirdi kanımca. bazı planlar gereğinden daha uzun tutulmuş. uzak filmindeki o hayatın kendiliğindenliğini ve izleyiciyi adeta röntgenci gibi hissettiren duyguyu bulamıyor insan. bu film daha bir izleyicinin gözüne yapılmış sanki.
yine de herşeye rağmen izlenmesi gereken bir filmdir ama.
ve yine alışılagelmiş türk filmi kalıplarının dışında bir filmdir.
nuri bilge ceylan'dan yine yeni yeniden bol karlı ve depresif bir film. çapraşık ilişkilerin "düzgün insanlar" dünyasında da olabileceğini anlatan, insanı bu sebeple korkutan, "büyümesem iyi olucak galiba" diye düşündürten başarılı film...
nuri bilge ceylan üstün insaninin aile efradi ve ahbabiyla cektigi film. kendi de basrolde oynuyor. bu sekilde daha rahat oluyormus, her sahneyi defalarca cekebiliyormus, oyuncu kaprisi de yok tabii. bu yüzden de montaji aylarca sürmüs filmin. umarim altin palmiye'yi alir bu sefer.
cannes film festivalindeki ilk ödülünü -fipresci ödülünü şu an itibariyle almıştır.
dilerizki devamı gelir ve büyük ödülün altın palmiyenin de sahibi olur.bir kez daha
nuri bilge ceylan sinemasının ne kadar mükemmel olduğunu cümle aleme ispatlar ve inşallah kendi memleketinde hakettiği saygıyı ve ilgiyi görür.