insanın çeşitli açılardan gelişimini incelememize olanak sağlayan en önemli olgulardan biri de ikizler, özellikle de tek yumurta ikizleri.
Birbirleriyle tamamen aynı genetik kodu paylaşan iki kişinin farklı çevrelerde yetişmesinin gözlenmesi, insanın doğuştan getirdiği özellikleri ile genel olarak “öğrenme süreçleri” sonucu edindiği özelliklerinin hangileri olduğunu ve bunların etkileşimini anlayabilmek için bilim adamlarına (özellikle de psikolojinin çeşitli dallarındaki araştırmacılara) paha biçilmez fırsatlar sunabiliyor.
Ama takdir edersiniz ki doğumlarının hemen ertesinde herhangi bir sebeple ayrı düşmüş, daha sonra da şans eseri, bir şekilde birbirlerini bulmuş ikizlere toplumda çok sık rastlamak mümkün değil. Ancak, tarihte bu şekilde birkaç vakaya rastlanmış. Buna ilişkin araştırmalardan en ilginçlerinden biri de, 1979 yılında Minnesota Üniversitesi’nden psikolog Thomas J. Bouchard‘ın yaptığı çalışma.
Bu araştırmada incelenen ve doğumlarında birbirlerinden ayrıldıktan sonra, 39 yaşındayken birbirlerini bulan Jim Lewis ile Jim Springer ismindeki ikizlerin davranışları ile ilgili bulgu ve gözlemler oldukça şaşırtıcı (isimlerinin neden ve nasıl aynı olabildiğini ben de bilmiyorum).
Bir kısmını rahatlıkla tamamen tesadüf olarak niteleyebileceğimiz bu olayların diğer bir kısmı ise insanın kafasını gerçekten karıştırabiliyor:
Birbirlerinden habersiz büyüyen ve yaşayan bu ikizlerin her ikisi de önce Linda adındaki kadınlarla evlenmiş, daha sonra boşanmış ve ardından Betty ismindeki kadınlarla evlenmişler (Evet, yani her ikisinin de ilk karısının adı Linda, ikinci karısının adı Betty imiş).
Jim Lewis ilk oğlunun adını James Alan koyarken, Jim Springer ise James Allan koymuş.
ikisinin de Toy isminde birer köpekleri bulunuyormuş.
Her ikisi de geçmişlerinde aynı benzin istasyonu ve aynı hamburgerci zincirinde çalışmışlar.
Aynı tip arabayı kullanıyor, aynı marka sigarayı ve birayı içiyorlarmış.
izinlerinde düzenli olarak aynı tatil yöresinde tatile gidiyorlarmış.
ikisi de beyzboldan hiç hoşlanmazken, araba yarışı seyretmekten ve hobi olarak marangozluktan hoşlanıyorlarmış.
ikisi de aynı yaşlarda kilo almış ve daha sonra vermişler, ikisi de sürekli tırnaklarını yiyormuş ve ikisi de hafif birer kalp krizi geçirmişler.
ikisinin de migreni varmış.
Araştırmayı yapan Bouchard, “Vardığımız sonuçlar, tıbbi ve psikolojik özelliklerin neredeyse tümünün genetik faktörlerden oldukça önemli ölçüde etkilendiğini ortaya koyuyor.” demiş araştırmanın ardından.
Bu konuda başka çalışmaları da bulunan Bouchard, çekingenlik, siyasi muhafazakarlık, çalışkanlık, kendini işe verme, düzenli olma, insan ilişkilerindeki yakınlık, dışa dönüklük, çevreye uyum ve bunlara benzeyen diğer bazı sosyal davranış şekil ve tutumlarının büyük oranda kalıtımsal olduğu sonucuna varmış. https://galeri.uludagsozluk.com/r/882914/+