ikiz kardeşin ölmesi

entry1 galeri0
    1.
  1. uzun süre görüşülmeyen ve beni aramadığı için gönül koyduğum bir dostun başına gelen acı olay.

    lise biteli 2 yıl olmuş. günlerden cumartesi, saat dilimi hakkında bir bilgim yok. yunus'u arıyorum.

    alo, yunus diyorum. ben ahmet, nasılsın? iyiyim de ahmet, sen arar mıydın, hayırdır diyor. sinirleniyorum. peki sen arar mıydın diye soruyorum. neyse diyorum, bunları konuşmak için aramadım. nasıl gidiyor üniversite hayatı, hayat nasıl?. iyi diyor yunus. senin nasıl diye soruyor. sanırım artık daha fazla dayanamıyorum. düşüncelerim ağzımdan hızla dökülüyor. sesim yavaşça yükseliyor. tansiyonum düşüyor ya da bilmiyorum, belki de yükseliyor. bağırmaya başlıyorum, çok büyük ailevi problemler yaşadım. siz kazanıp gittiniz. sonra hiç aramadınız, sınavlara her girişimden sonra aramanızı bekledim. niye, niye aramadınız ulan, hiç mi aklınıza gelmedim? yunus nefes alıyor, bilmem ki diyor. sonra nefes verip belki diyor. biraz sessizlik oluyor. zaten mantıklı bir cevap beklemiyordum diye içimden geçiriyorum. sonra aklıma ikiz kardeşi geliyor, ee diyorum emre nasıl?

    size biraz emre'den bahsedeyim, onunla tanışmamızın hikayesini anlatayım. tanıştığımız o günü anlatayım.

    ders çalışmak için yunus beni evine çağırıyor. o zamanlar her şey iyi. sanki hep böyle olacakmış gibi. evlerine gidiyorum. sonra kapısına. o sırada yunus arıyor ve alttan dördüncü zil diyor. tamam diyorum. sonra bir şeyler almam gerektiği aklıma geliyor. markete gidip almam gerekenleri alıyorum. unutkanlık diyorum kendi kendime, asla ihtiyacınız olduğunda sirayet etmez. güzel anılarınızı unutursunuz diye içimden geçiriyorum, ama tüm kötü anılarınız hafızanızdadır. ve tekrar evlerine gidiyorum. sonra zile basıyorum, kapıyı yunus açıyor. yani ben öyle sanıyorum. ve işte emre'yi ilk kez burada görüyorum. kapımı açıyor ve ben onu yunus sanıyorum. allah'ım yunus'un bir ikizi vardı, bunu biliyordum ama bunlar ikiz filan değil. eşiz, matematikteki adıyla eşit. öyle aynılar ki, saçlarının uzunluğu bile eşit. adı emre. yunus'un ikiz kardeşi. işte onunla böyle tanışıyoruz.

    emre yıllardır lösemi hastası. ve kemoterapi görüyor. bu yüzden lise hayatının bir kısmında okula hiç gitmemiş. kan kanseri. bunların hepsinden haberim vardı. ama tedavisi gayet olumluydu.

    emre'yi uzun bir süre hiç görmüyorum. sonra lise bitiyor. ve birkaç gün sonra, arkadaş grubu olarak yunus'larda toplanıyoruz. ve emre'yi görüyorum. allah'ım, emre'yi böyle görmeyi hiç beklemiyordum. görseniz yunus ile emre'yi, ikiz demezdiniz. bu adi hastalık emre'nin çoğu şeyini almış. daha da kötüsü mutluluğunu almış. kendisi öyle diyor.

    yunus'u aradığım o cumartesi gününe tekrar dönelim. telefonla konuştuğumuz ana dönelim. emre'yi sorduğum o ana dönelim. unutkanlık denen şeyin bu ana sirayet etmeyeceğini bildiğim o boktan ana dönelim.

    ee diyorum emre nasıl? yunus bir şey demiyor. yunus, nasıl diyorum; söylesene. yunus susuyor. bağırıyorum, oğlum ben sizi hala seviyorum lan diyorum. bütün hata sizde değildi. bunu biliyorum diyorum, yunus boğazını temizliyor ve konuşmaya başlıyor. emre öldü, kurtuldu diyor. ben hiçbir şey diyemiyorum. yunus devam ediyor, çok özlüyorum lan diyor, 8 ay oldu öleli. sen niye hiç aramadın ahmet? niye? bu dünyada sadece sen yaşamıyorsun. ağlamaya başlıyoruz. böyle durumlarda ağlamak kolaydır. her aynaya baktığımda diye ağlıyor yunus, emre aklıma geliyor, hep aklımda diyor. telefonu nasıl kapattığımı hatırlamıyorum, konuşma nasıl bitti hatırlamıyorum.

    bu olaydan sonra ne yunus'la konuşmaya yüzüm oldu. ne de diğer gönül koyduğum dostlarımı aramaya cesaretim.

    işte ikiz kardeşin ölmesi böyledir. allah yaşayanlara kolaylık versin.
    10 ...
© 2025 uludağ sözlük