her insanın hata yapabileceğinin farkında olmayan insandır. önemli olan karşındakini hatalarıyla kabullenmek değil midir?affetmemek bir güç gösterisi, hava atılacak bir durum falan da değildir. hem ne demişler; "ben istemem ki mükemmeli, severim dibine kadar belayı".
sevmek eyleminin işteşlerini kaybetmiş insan. hırs, gurur, inanç ve ilke gibi gereksiz ve insanı yapaylaştıran şeyler uğruna bir şeyler kaybeder. oysa kazandığı hiçbir şey yoktur, boş ego balonunu dolduran yalan takdirlerden başka.
nalet bi gurura sahiptir ya da hata yapmak istemiyordur - en azından ikinci bi şans verirse hata edeceğini düşünüyordur- kendi haline bırakın, bi süre sonra o sizi döner...
bir defa hata yapan bir insan ikinci defa hata yapmaya mecburdur.
ilk seferde affeden ikinci seferde afettmeye mahkümdur , iki etti bu sefer afedemem
diyorsa o onun serefsizliğidir .madem bir defa affettin bundan sonrada eşşek g.b. affedeceksin ilk hatada silip atan adam akıllı bir adamdır .
acısı büyüktür ama bir çift boynuz kadar değildir.
kendisi bir hata yaptığında ikinci bir şans verilmesini hak etmeyen insandır. zira zamanla o da kendi kazdığı yahut başkalarının kendisi için özenle kazdığı çukurlardan birine düşecek, hatalarıyla yüzleşecek, ders alıp çukurdan çıkmak istediğinde ise uzanacak bir ele ihtiyaç duyacaktır. o dost elin orada olması ya da olmaması insan hayatının kırılma noktalarından biridir. düşenin dostu olabilmektir belki de asıl mesele. ne denli büyük bir hata yaparsa yapsın, herkes ikinci kez uzatılacak o eli hak eder. hatasız kul olmayacağı gibi, hatalar olmadıkça hayatın da bir anlamı olamaz.
bir insana tüm sabrımla, insanlığımla, iyi niyetimle, sevgimle, saygımla, dostluğumla yaklaşırken, onun meydana getirdiği bir sıkıntıdan sonra neden ikinci şans verelim?
Haklıdır,
Kötüyü ve yanlışı affedecek kadar iyi olsan da,
Asla ve asla onlara bir şans daha verecek kadar saf olma.
Tom Robbins'in sözü olayı açıklıyor.