nazlıyar hanım, 2. abdülhamit'le birlikte olduğunda 14 yaşındaydı ve bu sırada 2. abdülhamit 62 yaşındaydı. 2. abdülhamit'in bu sübyancılığı hakkında hâlid ziya uşaklıgil, o pek ince istanbul efendisi üslubuyla şöyle bir not düşmüş saray anılarına: "bu meyanda şehvani heveslerine pek mağlup olduğuna dair türlü hikâyeler işitilen bu hükümdarın diğer emsali gibi kadın, daha doğru bir tabirle 'körpe kız' iptilası zikrolunabilir..."
62 yaşında olup 14 yaşında kızla cinsel münasebet kuran ecdadımız(!) böyle bir şey olamaz herhalde:
islama uyan islam halifesinin yaptığıdır. zira bu kadınların hiç birisi nikahlı eşi değildir. cariyeleridir. cariyeye nikah kıyılmaz. ve cariyede herhangi bir üst limt yoktur. sonsuz sayıda kadınla beraber olunabilir. (imam şafi'nin 300 cariyesi olduğu söylenir ) hal böyleyken islamiyete tamamı ile uygundur. zaten osmanlı padişahlarının bir kaç tanesi hariç hiçbirinin eşleri ile nikahı yoktur. sebebi de ankara savaşı'nda timur'un yıldırım bayezid'in eşini rehin alıp içki aleminde zorla oynatmasıdır. bu utancı bir daha yaşamamak için osmanlı padişahları cariyelerine nikah kıymamıştır. ancak olaya insani açıdan baktığımızda rezilliğin daniskasıdır. halk açlıktan birbirini yiyecek durumdayken , memleketin her yerinde yangın gibi savaş varken sarayında zevk-i sefa eylemiştir.
Cariyeye nikah kıyılmaz istediğiniz kadar olabilir her türlü kayabilirsiniz diye zırvalayan, bunun islama uygun olduğunu söyleyen öküzler türemiş. Bunu söyleyen kurandan delil getirsin getiremiyorsa söylediklerinin islamda değil sünnilikte var olduğunu kabul etsin. Delilsiz ötmenin havlamanın lüzumu yok.
Efendim Eşleri, yok efendim gözdeleri, yok efendim ikballeri diye sıralanır, tarih kitaplarında.
Tanım: Bunu herkes bilsin ki padişahın koynuna girdiği cariye onun eşi değildir ve dini nikah akit olmadan ilişkiye girerler. Ancak bu cariye erkek çocuk doğurursa şayet o da az bir ıhtımal ancak oyle dini nikah yapardı. Yanı erkek çocuk doğurdu diye - ödül anlamında- nikah yaparak sözde o cariye yi özgür kılıyordu.
Kaynak : Ahmet Akgündüz - Bilinmeyen osmanlı.
Hiç bir şekilde onaylamdığım sapıklıktır.
Bu osmanli padişahlarının haremi baya baya sapıklık başka türlü ifade edilemez.
Garip olan, yöneticilerininde padişah anneleri olmaları.
Nikahlı olmadıktan sonra zinaya girer. Söylemi onlara niye girmemiş acaba.
Cariye kavramini ve kur'anda islamdaki yerini arastirip sonra burada ötünüz. Feminist kaşarlar sirf dusmanlikla hareket ettiginden ne derseniz deyin bu sapiklik oluyor fakat onlarin evlenmeden kendilerini birkac defa siktirmeleri orospuluk olmuyor. Kari milleti azdi mi sopalayacaksin. Onu yola anca dayak getirir. Aksi halde tavuk oldugu halde horoza peskes ceker.
Kur'anda cariyelikle ilgili 9 adet ayet bulunur. Cariyelere nikah kıyılmaz. Hür müslüman kadınlar da cariye edilemez. Müslüman kadınlara nikah kıymak zorundasınızdır. Ancak cariyeler müslümanlardan seçilmez ve hiç birine de nikah kıyılmaz. isterseniz yatarsınız , isterseniz iş yaptırırsınız, isterseniz birine hediye edersiniz , isterseniz satarsınız. bunların tamamı islamiyete uygundur. isterseniz de müslüman olması karşılığında azad edebilirsiniz. cariyeler başlarını örtmezler. bu sebepten peygamberin yahudi cariyesi ölene kadar islamiyete geçmemiştir. ve nikahı da yoktur. kendi dininizi bilmiyorsanız sorun anlatalım arkadaş.
bir başkası cariyelerden erkek çocuk doğuranlara nikah kıyıldığını iddia etmiş. bu da tamamen uydurmadır. osmanlı padişahlarının hürrem sultan dışında nikah kıydığı bir cariye yoktur. osmanlı padişahları sadece müslüman eşlerine nikah kıymışlardır. bunlar da civar beylerin kızları , şunları bunları ile yapılan siyasi evliliklerdir. cariyelerden hürrem sultan'a kadar kimseye nikah kıyılmamıştır.
not: Kur'andan delil getirsin diyorduk madem ayetleri de yazalım.
nisa : Eğer (birden çok evlilikte kadınlar arasında) adaleti gerçekleştirmekten endişe ederseniz, bir kadınla veya eliniz altında olan cariyelerle yetinin”
Müminûn-5,6 “Onlar/Müminler, mahrem yerlerini günahlardan korurlar. Yalnız eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri ile ilişki kurarlar.”
Mearic-29,30 “Onlar, mahrem yerlerini koruyan kimselerdir. Ancak eşleri, yahut sahip oldukları cariyeleri başka. Çünkü onlar (eşleri ve cariyeleri ile olan ilişkileri konusunda) kınanmazlar.”
Ahzâb-50 “Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah’ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helal kıldık.
Nisâ-24 “(Harp esiri olarak) sahip olduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlar da size haram kılındı. Allah’ın size emri budur.
Önce altını kalın çizgilerle çizelim: Kur’an’da “cariye” kavramı geçmez.Sadece "Meleket aymanukum" kavramı geçer:
MELEKET EYMANUKUM: Harfi harfine “Sağ ellerinizin sahip olduğu” demektir. Bu deyimle iki mananın kastedildiği anlaşılıyor;
1- Veli, şahitler vb. meşru şartları yerine getirerek nikah sahibi olmak
2- Savaş sonucu esir kadınlara sahip olmak.
Yani ister hür ister esir böyle “meşru nikah sahibi olmadan” hiç kimseyle evlilik ilişkisine girilemeyeceği anlatılmak isteniyor. Çünkü “Sağ elin sahip olduğu” deyiminden maksat nikah mülkiyeti veya nikah sahibi olmaktır. Zira bu tabir henüz savaş ve esir kadın ele geçirmenin söz konusu olmadığı Mekke dönemi ayetlerinde de geçmektedir (70/30). Bu kavramın maksadı insanları zinadan menetmek ve yeni bir nikah bulunmaksızın veya eğer kadın memluke (esir, köle) ise nikah sahibi olmaksızın onlarla cinsi temasta bulunmaktan men etmektir. Cenabı-ı Hak bunu “sağ elin sahip olduğu” ile ifade etmiştir. Çünkü “sağ elin sahip olduğu” hem nikah ile evlenilen kadınlar hem de mülk olarak sahip olunan kadınlar hakkında söz konusudur (Razi)
Demek ki savaşta esir alınan kadınlar, mübadele (esir değişimi) veya serbest bırakma söz konusu değilse, siyasi olarak esaret altında olurlar fakat onlarla cinsel ilişkiye girilemez.Bunun için her normal kadınla yapıldığı gibi ayrıca nikah kıyılması gerekir. Buna ise “eş” denilir. islam vicdanı her ne şekilde olursa olsun “nikahsız” ilişkiye cevaz vermez.
Ayette geçen “Ezvâcuhum ev ma meleket eymânuhum” ifadesi, “Yalnızca eşleri veya cariyeleri ile birlikte olanlardır.” değil; “Yalnızca eşleri yani meşru şekilde sahip oldukları ile birlikte olanlardır” manasına gelmektedir. Kadın erkek bütün eşleri kapsamaktadır. Çünkü 11 ayetlik yukarıdaki pasajda konu erkek ve kadın bütün müminlerin temel özelliklerinin sıralanmasıdır. Aradaki “ev” bağlacı seçenek bildiren “veya” değil; açıklama getiren “yani” anlamında kullanılıyor. Kur’an’ın kendi kendini tefsir ettiğine dikkat ediniz. “Düşünmek veya yani şükretmek isteyenler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren O’dur” (Furkan; 25/62) ayetinde geçtiği gibi.Şu ayet ise, esir alınarak köle yapılan ve böylece evlilik dışı nikahsız cinsel ilişki kurulabilen kadın demek olan “cariye” uygulamasına yol olmadığının apaçık delilidir: “Hür mümin kadınlarla (muhsanât) bir yuva kurmaya güç yetirecek durumda olmayanlarınız, savaşta esir alarak sahip olduğunuz (ma meleket eymânukum) iman etmiş kadınları düşünebilir. Allah imanınız ile ilgili her şeyi biliyor. iman edenler artık birbirinin can yoldaşıdırlar. Şu halde onları namusuyla yaşamaları şartıyla, ailelerinden izin alarak ve mehirlerini vererek nikâhlayın.” (Nisa; 4/25)
Dikkate edin, düpedüz ailesinden izinli, mehirli, normal (meşru) evlilikten bahsediliyor. Rızası olmadan, izin alınmadan, mehir verilmeden, nikah kıymadan, sırf savaşta elime esir düştü diye kadıncağızı cariye yapmak bunu neresinde? Her şeyden önce bu Kur’an’ın ruhuna ve vicdanına ters.
Bugün yeniden üretilecek (inşa çağı) fıkhında bunun adı “savaş esirleri hukuku”dur. Buna göre bugün bir savaş olsa ve Müslümanların eline erkek ve kadınlardan oluşan yüzlerce esir düşse şunlar yapılır: Güvenliği sağlanmış korunaklı bir yerde bekletilirler. Ganimet olarak görülemezler. Esir alan askerlere dağıtılamaz, hiçbiri köle ve cariye yapılamaz. Evli olanların evlilikleri devam eder. Esir düştü diye ailesinden veya eşinden zorla koparılamaz, hangi dine göre kıyarsa kıymış olsun nikahı feshedilemez. Her türlü kötü muamele, angarya, işkence, tecavüz, cinsel taciz yasak olur. Misafir muamelesi görürler.
Ya esir mübadelesi karşılığında serbest bırakılırlar.Ya fidye veya tazminat karşılığı salıverilirler.Ya örneğin, lisan belletme, teknoloji öğretme, meslek kazandırma vs. karşılığı üçer beşer serbest bırakılırlar.içlerinden kendi istekleri ile evlenmek ve Müslüman toplumda yaşamak isteyen olursa, kendi rızasıyla, ailesinin izni alınarak (hatta çağrılarak) ve mehirleri tastamam verilerek bekarlarla telli duvaklı, davullu zurnalı baş göz edilip serbest bırakılırlar.
Hz. Ömer’in hilafeti sırasında Suriye’nin fethi sebebiyle sayıları yüz bini bulan erkekli kadınlı esirler ele geçmişti. Bu kadar insana ne yapılacağı sorun olunca ...Hz. Ali: “Ey Ömer! Bunların hepsi Bizans’ın zulmü altında inleyen sefil ve biçare insanlardır. Artık bunlar bizim halkımızdır.Bunların kolları ve cesetleri kazanıldı, şimdi de yüreklerinin kazanılmasına sıra geldi. Görüşüm şudur: Hepsini kayıtsız şartsız serbest bırak! islam’ın sevgi, merhamet ve adaleti altında saadetle yaşasınlar. Varsınlar çoluk çocuklarına kavuşsunlar.” (Filibeli Ahmet Hilmi; islam Tarihi, shf. 287) Hz. Ömer bu görüşü büyük bir sevinçle kabul etti. Yüz bin esirin serbest bırakılması için derhal bölge komutanı Ebu Ebeyde b. Cerrah’a emir gönderdi.
Hz. Peygamber’in iki tane cariyesi ... ilki Reyhane, Medine’deki Yahudi Kurayza kabilesine mensup bir hanımdı. Bu kabile ile yapılan savaş sonunda esir düştü. Hz. Peygamber Reyhane’yi önce serbest bıraktı sonra da evlenme teklif etti. O da kabul edince nikah kıyarak evlendi. (Belazuri,1, 920). Mariye ise babası iranlı, annesi Yunan Mısırlı Hrıstıyan bir hanımdı. H. 7 yılda Hz. Peygamber’in islam’a davet mektubuna bir yazı ile karşılık veren Mısır Kralı tarafından gönderilmişti. Hz. Peygamber’in Reyhane’ye yaptığını ona da yaptığı anlaşılıyor. Çünkü Kur’an içlerinde Mariye’nin de olduğu Hz. Peygamber’in hanımlarından ayırdetmeksizin “Ey peygamber eşleri” diye bahseder.Başka bir tabir kullanmaz. Mesela şu ayette adı geçen hanım Mariye idi.“Ey peygamber! Eşlerini memnun etmek için Allah’ın serbest bıraktığı şeyi niçin kendine yasaklıyorsun? Allah çok bağışlayıcıdır, sevgi ve merhamet kaynağıdır. Allah yeminlerinizi bir çözüme bağlamayı istemektedir.” (Tahrim; 66/1-2, Razi, Kurtubi, ibn Kesir, Zemahşeri). Tahrim, talak, zıhar vs. ise nikah sorumluluğu altındaki “eşler” için geçerlidir. Buradaki eş ise Hafsa, Aişe ve Zeynep ile aynı statüde olan Mariye idi. ihsan ELiAÇIK - haber10.com -
az bile. ben padişah olsam seferde olmadığım her gün yeni bi karı alırdım. evli olması falan da fark etmez, kocasını zindana atar beğendiğim kadını yine kendime alırdım. laf edenin de kellesini vurdururdum haha.