5 yılda bitirdiğim bi kitap idi. lanet olsun içimdeki başladığım kitabı bitirmeliyim güdüsüne.
aklımda sadece çıplak fakir fransız fahişeler ve köşedeki şarap dükkanı kaldı. bir de şarap fıçısı patlıyodu herkes
yerden şarap içiyodu sokaklarda falan. güzelmiş bak burası aslında.
bende ingilizcesi olan kitap. ne ingilizcesini ne de türkçesini okumadım ama merak ediyorum. bunun nedeni de falling skies dizisi ile ilgili. bu dizide uzaylı istilası olmuş insanlar göçebe yaşıyor ve ana erkek karakter göçerken sadece bir sırt çantası taşıyor. elinde iki kitap var (diğerini hatırlamıyorum ama o da müstesna bir eser) ve o bu kitabı seçiyor.
dünyanın sonu gelse okuyacağım tek kitap olabilirliği açısından dikkate değer bir sahneydi.
mahkemenin anlatıldığı kısmı öyle bir yerleştirmişim ki zihnime, sanki ordaki izleyicilerden biriymişim, herşeyi kendi gözümle görmüşüm gibi hissederim hala, derin yaraladı beni galiba.
Şehir kelimesi ortak olduğu için esir şehrin insanları ve iki şehrin hikayesi ardarda okuduğum iki kitaptır. Esir şehrin insanları her türlü koyar. Bizimdir çünkü bizdendir.
charles dickens ın charles darney karakteri ile aslında kendi ilişki hayatını anlattığı , fransız devriminin avrupadaki etkilerini anlatan güzel kitap. okunasıdır.