"Neden soruyorsun
Nereye gidiyorum
Iki yol var demiştin
Birinden gideceğim"
Yeri değişmeyecek şarkılardan. Sırf bu şarkıyı çalabilmek için gitar çalmaya başladı bi gençlik. Arpeji o kadar etkileyici ki sözcüklerle tarif edemiyorum ama bir benzeri için "lethe" yi örnek verebilirim.
yıllardır eskitemediğim şarkı.
dönüp dolaşıp bu şarkıya illa uğruyorum.
biri bana soru sorsa yerli yersiz hep bu şarkı aklıma geliyor.
mükemmel bir aranjeye sahip. harika sözleri var.
kısacası farklı bir tandansı var şarkının.
90 larda bu ülkede nasıl müzik yapıldığını anlayabileceginiz bir şaheserdir. Biz yaşı başını almışlar hep diyoruz ve liseli arkadaşlarda doğal olarak goygoya vuruyor ama 2000 sonrasında çocukluğunu yaşayanlar öncesinde nasıl bir türkiye vardı bilemedikleri ve bilemeyecekleri için sanssizlar biraz. Umarım gelecek bugünden çok daha iyi olur.
şarkının sahibini bilmeden dinlediğimde ' aga kesin Gülşen'in bu' demiştim vallaha yüs puan bana Gülşen'inmiş.
şu an yanımda olsan aşktan bu odayı yakardık, dibine battım aşktan olmasın kurtaran falan tam gülşen tipi teslim olmuş esir alınmış ağzına sıçılmasını isteyen sayko aşık sözleri.
Enfes bir mavi sakal parçasıdır, bu parçayla ilgili bir anımı paylaşayım sizinle sevgili sözlük...
Çok küsür yıl sevdiğim bi' arkadaşım vardı, yıllarca peşinden koştum... Beren diyelim bu arkadaşa. Lise yıllarım boyunca, -ki bereni liseden önce tanıyordum- belki de hala salak gibi, sevdim ben bereni... Bir ara bi' ilişkim olmuştu kendisiyle, kısa sürdü, bitti. Ama ben öyle böyle sevmemiştim, o kadar zaman geçti hala görsem kalbimin farklı attığını hissederim. Mevsimler geldi geçti, unutamadığımdan, tamamen saf duygularımla tekrardan beraber olmak istedim, bi' bahane buldu. Yıllar geçti tekrardan istedim, başka bahaneler... Ama nasıl parçalanıyordu içim yanımda olmayınca. Ona karşı bir şeyler hissetmeden önce de arkadaştık çünkü, sonra bok oldu her şey, çok zaman "keşke sadece arkadaş olarak görebilseydim onu..." diye iç geçirmişimdir. Baktım bu mesafeler beni öldürüyor, uzunca bi' süre arkadaşı ayağına yattım... Öyle bi' boyuta geldi ki bu arkadaşlık, beren'e olan hislerimi kendisine söylesem bi' daha görüşmek istememesinden korkar bi' vaziyet almıştı...
Velhasıl-ı kelam, bir gün bir şekilde öğrendi beren benim hala onu sevdiğimi. Beraber geçirdiğimiz bunca zamandan sonra kendimi sevdirdiğimi düşünüyorum ki, bu seferki çabalarım bi' sonuç verecek gibi duruyordu. Tabii çok uğraştım, ilk defa hislerimi her yanıyla anlattım ona. Yıllarca nasıl beklediğimi, ona olan sevgimi, içimdeki umudu. Ve ona dedim ki, "bu kez son, ya bu çabalarım sonuç verir ve seninle güzel günlerimiz olur, ya da sonsuza dek hayatından çıkarım..."
Bazı durumları oturup düşünmüş olmalı ki, bu kez her şey iyi gitmeye başlamıştı. Beren'i ilk defa öpmüştüm, beraber çok güzel bir hafta geçirdik ve beni mezuniyetine kavalyesi olarak çağırdı. Demiştik ki, bu da ilk buluşmamız olsun...
Mezuniyete gittik sevgili sözlük, içim kıpır kıpır, otelin dışında bir yerde arkadaşımla sigara içiyorum, beren'in gelmesini bekliyorum. Onu karşılarken söyleyeceğim güzel sözler düşünüyorum. Tabi hiç bir şey planlandığı gibi gitmez ya, doğaçlama takılıyorum o an espirili bi' tavırla. Beren koluma giriyor, çok güzel göründüğünü söylememe gerek yok... Salona giriyoruz, kulağımda Clapton'dan wonderful tonight çalıyor adeta, öyle bir ruh hali içerisindeyim...
Gece ilerliyor dans ediyoruz, eğleniyoruz, beren'in yakın arkadaşları geliyorlar tanışıyorum, bazıları masaya oturuyor sohbet ediyorum. Yine Beren'in arkadaşlarından bazılarının geldiği bi' sırada, masada soğuk bi hava esiyor. Sonra bi' ara beren lavaboya gideceğim diyor, onunla gitmek istiyorum, sen gelme diyor. Bir saat boyunca gelmiyor sevgili sözlük. Aynı zamanda bir saat önce muhabbet ettiğimiz çocuk -ismi Ahmet olsun- ortadan kayboluyor, hani şu soğuk rüzgarlar estiren çocuk, ben safım tabi ahmet'le geleceğe dair planlarından filan konuşuyorum...
Tedirgin oluyorum, bir saat masada tek başıma oturuyorum, bereni arıyorum, lavabodayım diye geçiştiriyor. Geliyor sonunda, geçiştiriyor yine bi' şekilde, tamam diyorum. Dans ediyoruz, takılıyoruz. Beren lavaboya kaçıyor ikide bir, her gidişinde 15 dakika gelmiyor. Bir şeyler olduğunu biliyorum tabi, lavabolara giriyorum kimse yok, salonda kimse yok, dışarı çıkıyorum en sonunda. Biliyorum ki dışarıdan gelecek, kaç sigara içtiğimi ben bile hatırlamıyorum sözlük onu beklerken...
Ve Beren, Ahmet'le otelin arkasından bir yerden geliyor sözlük. Sigarayı yiyeceğim adeta, sanıyorum ki ne kadar duman çekersem, o kadar sahte olacak bu görüntü... Beren geliyor yanıma, yavaş yavaş, bitmiyor o yol, bitmesin istiyorum, bitiyor...
"Sadece konuştuk", susuyorum, beren ahmet'le aşağı iniyor. Bunun üstüne salonda dans ediyorlar söylenenlere göre. Sigaramı bitirip iniyorum, beren'e gecenin başında çekilmiş oldugumuz fotografı veriyorum ve tam giderken soruyor:
BRN: "Nereye gidiyorsun?"
SYS: "Nereye gideyim?"
Ve çıktıktan sonra düşünüyorum sözlük, "bu kez son, ya bu çabalarım sonuç verir ve seninle güzel günlerimiz olur, ya da sonsuza dek hayatından çıkarım..."
O günden beri iki yol'u dinleyemezdim sözlük, ta ki bugüne kadar. Bir düğüne giderken paylaşmış olduğu olağanüstü güzel fotoğrafları görene kadar...
Türk rock tarihinin açık ara en iyi şarkılarındandır. Mavi sakal'ı efsane yapmış, canlı müzik mekanlarda defalarca coverlanmış, yıllar geçse bile hala aynı etkiyle dinlenebilen nadir şarkılardandır.
Bir mavi sakal şarkısı.
Benim için anlamı bu sözlükten birisi sağolsun çok ama çok anlamlı. Telefon görüşmesine Son verdikten hemen sonra bu şarkı çalmıştı ve mutluluktan ölecek bir şekilde dinlemiştim.
Oldukça şanslıyım sözlük onu tanıdığım için. Çünkü şu anda gülümsememe sebep olan insanlardan biri o, umarım bu yazdıklarımı okur. NOT geçeyim okuyunca bana söyle e mi? *
Seni çok seviyorum ve biliyorum bundan pişman olmayacağım, ne olursa olsun, çünkü seni tanımak bile bir şeref.
Geldiğin günden beri hayatımda her şeye bir anlam yükledin, kabuslarımı sen bitirdin. Kurduğum hayallerden bile güzelsin. Sen benim için bir meleksin.
Umarım asla elimi bırakmazsın bu bataklık içinde.
Seni çok seviyorum özüm. Umarım kaçmazsın benden.
iki yol var demiştin.
hangisini seçeyim?
korkma bebeğim,
hepsinin sonu aynı.
senfonik versiyonuyla "nadir de olsa turkiye de kaliteli muzik yapiyor ya" dedirtendir. gitarla hos ama orkestral versiyonu bambaska bir dunya. sozsuz olani da cok möhteşem (ozel bi adi var mi bilemedim)
solo baslasin
sonra kucuk bi cinlama.
gerisini sarkiya birakin.