iki ucu boklu ask

entry9 galeri0
    1.
  1. ne kadınlar tanıdım zaten yoktular diyen şair müsveddesi kimdi harbiden? birisi bulup da koysun önüme. ölüyse mezarından çıkarsın. diriyse de getirsin karşıma. bağırarak tecavüz edeyim kendisine.
    ne kadınlar sevmiş de, zaten yokmuşlar.

    laynnnnnnn diye bağırırım ben her daim. çığlıklarım içimde müebbet hapse mahkumdur. hiçbiriniz duyamazsınız. ömrünü bir şeyler uğrunda heba edip de geriye dönüp baktığı an, ömrünü heba ettiği şeyin koskoca bir çirkeflik ve yalan olduğu gören bir kişiyim ben.
    o yüzden de inandıklarım, inanamadıklarımın mirasıdır. biliyorum, acı kader olamaz. ve yine biliyorum, her an her salise birileri tecavüze uğruyor. ihanete. yalanla kanmdırılıyor... her an ve her salise bir şeyler heba ediliyor.

    ve aşk! o kutsal duygu. filmlerde, şarkılarda, romanlarda anlatılan. yere göğe sığdırılamayan aşk! ey aşk. heyt aşk! çek kılıcını. ben burdayım. karşında. en iyi hamleni yap!
    tutamıyorum seni. iki ucu boklu bir değneksin zira sen. hissedebiliyorum seni. ama hangi ölümlünün bedenine koymaya çalışıyorsam seni, senden iğrenmem ve vazgeçmem bir saniyeye sığıyor.

    yıllar önce yaşlı bir dostum sormuştu bana. bir sabah, aynı bankta uyandığımızda. gözlerimizi ovmadan; "sevgi" demişti. "inanır mısın sevgiye?"

    hiç beklemeden cevap vermiştim ben de:

    "sevgiden ve aşktan nefret etmek için bir insana hissettiklerini söylediğinde takındığı tavır bile her şeyden nefret etmeyee yeterliyken nasıl inanayım ben sevgiye? hem bilmiyorsun ama ilk sevdiğim kızın ismi sevgi'ydi. inanmıştım ona. hem de hiçbir şeye inanmadığım kadar. ona inandığım kadar tanrı'ya inansaydım şimdi şu bankta değil de cennettte olurdum."

    susmuştuk. sadece aşk değil. tüm kavramlar ve olgular iki ucu boklu bir değneğe döçnüşmüştü. o yüzden de hayatı yaşamaya karar vermiştik. en ortasından yaklamaya çalışıp da. kimseyi incitmeden. sevmeden. sevilmeden. insanlara kanmadan. yalnız kalma adına.
    ama biliyorduk. insanlık yalnız olmamıza bile izin vermeyecekti. aşık olacaktılar bize. arkadaş olacaktılar. dost...

    insanlık, gerçek özgürlüğümüzü gururuna ve onuruna yediremeyecekti. oysa biz her şeyi yiyebiliyorduk artık. hazmedemeyeceğimiz hiçbir şey yoktu. hayatı çğnemeden yutuyordum. 17 yaşımda. her şeyin karşısında olduğum o yıllarda. her şeyin sonsuz olduğunu sandığım o soğuk gecelerde. çiğnemeden yutuyordum her şeyi. ve kusuyordum karanlık bir gecede. bir sokağa.

    sokak köpekleri yiyordu içerimden çıkan her şeyi. aşkı da ayaz bir kış gecesinde adını hatırlayamadığım bir sokağa kustum. kalbimle birlikte. kendisini kim yedi bilmiyorum.
    2 ...
  2. 2.
  3. bitsede sürsede sonu güzel olmayacak aşktır, netice hüsransa kasmanın anlamı yok.
    1 ...
  4. 3.
  5. --spoiler--
    bekir- bozuk lan bu tabanca.. al bi de sen dene bakalım.. al hadi
    yusuf- yok abi ben silahtan anlamam
    bekir- anlaması var mı oğlum? basacaksın tetiğe o kadar
    yusuf- yok abi olmaz
    bekir- neden?.. cinayet mi? boşuna on yıl yatırmazlar adamı.. kimi öldürdün?
    yusuf- en yakın arkadaşımı.. beraber askerden geldiğimiz gün
    bekir- kıskançlık mı?
    yusuf- ablam evliydi. o gün beraber kaçtılar. gece buldum.
    bekir- ablan?
    yusuf- onu da vurdum. mermi ağzına gelmiş, dilini parçalamış. sonra kocasıyla buraya yerleşmişler... çocuk neden sakat abi?
    bekir- doğuştan... doğuştan denmez aslında. hamileyken babasından ağır bi dayak yemiş.
    yusuf- babası nerde?
    bekir- sinop'ta
    yusuf- hapishanede ki?.. geçen gün uğur ablayı hapishaneye giderken gördüm.
    bekir- sevgilisi
    yusuf- onun için mi bu şehirdesiniz?.. sen?
    bekir- uzun hikaye, karışık... bu kaltakla aynı mahallede büyüdük; mevlanakapı'da. babası zabıtaydı. alkolik hasta bi adamdı rahmetlik erkenden de gitti zaten. bu anasıyla yoksul perişan. bizim tuzumuz kuruydu hacı babam yapmış bi şeyler. bi de zagor vardı. bizim eski evin kiracısının oğlu. babası filmciydi yeşilçam'da. cepcilik arpacılık her yol vardı itte. ama sevimli yakışıklı oğlandı. bizimkine aşık etmiş kendini. ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar. öylece büyüdük gittik işte.. ne bok varsa? hep askerliği beklerdim. dört sene kaldı, üç sene kaldı. sonunda o da geldi gittik. bizde de herkes bunu bekliyormuş. gelir gelmez yapıştılar yakama. ev düzüldü, kız bulundu, çeyiz falan filan. nikahlandık. iki taksi bi dükkan verdi peder. dükkanda koltuk moltuk satardım. bi gün bu orospu çıkageldi. hiç unutmam, görür görmez cız etti içim. böyle basma bi etek dizine kadar çorap yok, üstünde açık bi bluz, saçlar maçlar.. pırlanta anlayacağın. şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle. kanıma girdi o gün. tabii taktım ben bunu kafaya. ertesi gün bi soruşturma; dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede. ama asıl zagor'a kesikmiş. zagor da koftiden içerde o sıra. bi gün süslenmiş püslenmiş zırt geçti dükkanın önünden. yazıldım peşine. tuhafiyeciye girdi, pastaneden çıktı, minibüs otobüs, geldik sağmalcılar'a. benim içimde bi sıkıntı. işi anladım tabi. zagor'u ziyarete gidiyo. bi tuhaf oldum, piçi de kıskandım. uzatmayalım çaresiz evlendik ötekiyle. o ara zagor içerden çıktı. sonra bi duyduk kaçmış bunlar. altı ay mı bi sene mi? kayıp. hep rüyalarıma girerdi orospu. o gün dükkana gelişini hiç unutamadım. benimkine bile dokunamaz oldum. sonra bi daha duyduk ki iki kişiyi deşmiş zagor. biri polis, ikisinin de gırtlağını kesmiş. karakolda beş gün beş gece işkence buna. arkadaşlarının öcünü alıyorlar. kaltağa da öyle. önce öldü dediler zagor'a, sonra komalık. ankara'da oluyor bunlar. bizimki bi gün çıkageldi mahalleye. zagor içerde, en iyisinden müebbet. bi sabah dükkana geldim, baktım bu oturuyo. önce tanıyamadım. anlayınca içim cız etti. cız etti de ne? tornaya değmiş gibi oldu. çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bi surat. ama bu sefer başka güzel orospu. orhan'ın şarkıları gibi. kalktı böyle, dimdik konuşmaya başladı. dedi para lazım, çok para. zagor'a avukat tutacakmış. ilerde öderim dedi. esnafız ya bizde, nasıl diye sormuş bulunduk. orospuluk yaparım dedi, istersen metresin olurum. içime bi şey oturdu ağlamaya başladım, ama ne ağlamak.. işte o gün bu günden beri bu orospuyla tam yirmi yıl geçti. uzatmayalım, zagor'a müebbet verdiler. ama rahat durmaz ki piç. ha birini şişledi, ha firara teşebbüs. o şehir senin bu şehir benim, cezaevlerini gezip duruyo. orospu da peşinden. sonunda dayanamadım, ben de onun peşinden...

    önce dükkan gitti, ardından taksiler. karı terk etti, peder kapıları kapadı. yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. iş bilmem, zanaat yok. bu durmuyo hiç. ilk yıllar ufak kahpeliklere başladı, sonra alıştı. gözünü yumup yatıyo milletin altına. gel dönelim diye çok yalvardım. evlenelim, pederi kandırırım, zagor'a bakarız; yok. kancık köpek gibi izini sürüyo itin. n'aptı buna anlamadım. kaç defa dönüp gittim istanbul'a. yeminler ettim. doktorlar, hocalar kar etmedi. her seferinde yine peşinde buldum kendimi. bi keresinde döndüm, biriyle evlenmiş bu, hamile. beni abisiyim diye yutturduk herife. nedense rahatladım, oh dedim, kurtuluyorum. bu da akıllanmış görünüyo. yüzü gözü düzelmiş, çocuk diyo başka bi şey demiyo. sinop'ta oluyo bunlar. ben de döndüm istanbul'a. doğumuna yakın, zagor bi isyana karışıyor gene. hemen paketleyip diyarbakır cezaevine postalıyorlar. çok geçmeden bizimki depreşiyo gene. o haliyle kalk git sen diyarbakır'a, üç gün ortadan kaybol. herif kafayı yiyo tabi. dönünce bi dayak buna eşşek sudan gelinceye kadar. kızın sakatlığı bu yüzden. sonra çocuğu doğuruyo. uzun zaman anlaşılmamış. ortaya çıkınca bi gece esrarı çekip takıyo herife bıçağı. çocuğu da alıp vın diyarbakır'a; zagor'un peşine. allahtan herif delikanlı çıkıyo da şikayet etmiyo. ben o ara istanbul'da taksiden yolumu buluyorum. epey bi zaman böyle geçti. yine her gece rüyalarımda bu. zagor'un diyarbakır cezaevinde olduğunu duymuştum o sıra. bi gece bi büyükle eve geldim. hepsini içtim. zurnayım tabi. bi ara gözümü açıp baktım; karlı dağlar geçiyo. bi daha açtım başımda bi çocuk. kalk abi, diyarbakır'a geldik diyo. baktım, sahiden diyarbakır'dayım. bi soruşturma; kale mahallesi vardır oranın, bi gecekondu da buldum, malımı bilmez miyim? görünce hiç şaşırmadı. hiç bi şey demedi. o gece oturup düşündüm. oğlum bekir dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle. yol belli, eğ başını usul usul yürü şimdi. o gün bugün usul usul yürüyorum işte...
    --spoiler--

    masumiyet - zeki demirkubuz - hakul bilginer - güven kıraç - derya alabora
    1 ...
  6. 4.
  7. 5.
  8. 6.
  9. uzun uzun yazıp anlattığım, sizlere de hayat dersi olsun istediğim, yok yok aslında sadece dert yanmak, içimi dökmek için yazmak istediğim yazıyı, şöyle bi baktıktan sonra, "sana değmez ulan" diyip sildiğim bir hikayem benim, iki ucu boklu aşk.

    şayet gerçekten iki ucu boklu bir değnek olmasaydı,aşk ve bok kelimelerini yanyana yakıştıramazdım verdiği bütün acılara rağmen.ama tamamen iradem dışında, kandırılarak, içine düşürülmek istendiğim benim için kötü, kabul edilmez durumla, çok ama çok büyük olduğunu düşündüğüm, bağımlılık yapan, hayatımı dolduran,onsuz mutsuz olduğum aşkım arasında kaldım.

    ne mi oldu?
    herkes adamlığına yakışanı yaptı.
    ayrı kalmaktan sonra yaşanacak herşeyi göze alarak ve yaşayarak,
    ben yürüyüp gittim.
    "naylon gülü, bezbebeklerine bıraktım." *
    gariptir ki,şu an mutsuz değilim.
    demiştim ki, madem bu durumı kabul edince de mutlu olamıyorum,
    kendime yediremiyorum, her halukarda mutsuzum,
    bari onurum kalsın,
    iyi ki yapmışım *
    edit:a.a. ya aittir,gerçektir.
    2 ...
  10. 7.
  11. bırakmak istersiniz bosluk olur sevmek istersiniz sessizlik olur. iki ucundan degil ortasından tutarsınız işinize yaramaz.
    1 ...
  12. 8.
  13. 9.
  14. götten başka bir yere yakışmaz. güzeldir, orası ayrı.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük