Çocukların bilmediği bir dilde eğitim görmesinin meşakkatinin yanı sıra, öğretmenin de kürtçeyi anlamayışını, çocuklara nasıl yardımcı olacağını bilemeyişinin çaresizliği de göz ardı edilmemeli. Her iki taraf için de anlaşılamama ve zorlu bir süreç söz konusu.
Gayet güzel bir belgeseldi de emrecim sen de ege şivenle çocuklara çemkirmesen?
"len, yapıvecen, goycen, gidivecen, yazı yazıcen..."
--spoiler--
Türkçeyi bile doğru düzgün konuşamayan çocukların andımızı okuma sahnesi bile çok şey anlatıyor başlı başına.
--spoiler--
yurdumun evlatlarının, insanlarının filmi. gerçekliğin ekrana gelmiş hali. ağlaya ağlaya izlediğim, şaşırdığım, güldüğüm, umutlandığım ama tüm anlattıklarına rağmen, hakettiği yeri bulamamış filmlerden biri.
izleyicinin tadını damağında bırakan belgesel tadında bir film. sinemalarda alışık olduğumuz 15 dakika ihtiyaç molasının filmin 70 dakika olmasından dolayı olmaması da bir garip geliyor. spoiler vermek gibi olmasın ama; filmin en çarpıcı sahnesi, emre aydın adlı öğretmenin kürt ailesinin evine misafir olduğunda aile reisiyle yaşadığı diyalogtur.
--spoiler--
form verdiler bana doldurdum. konuştuğunuz diller yazıyordu ben türkçe ve kürtçe yazdım. kürtçe'yi dilden mi sayıyorsun dedi ve fahişe gibi güldü. benim yabancı dilim türkçe.
--spoiler--
nuri bilge'nin kasaba filmden esintiler hissettiğim çok doğal bir film. kürtçeyi anadili olarak benimsemiş bir köyde türkçe öğrenmek bir yabancı dil öğrenmek kadar zor geliyor onlara. bir yandan yaşadığı bölgede zorluklara rağmen tutunmaya çalışan her yeni başlayan öğretmen gibi hevesli,azimli,idealist köy öğretmetmeni. türkçe öğretmeye kararlı bir öğretmenin yaşadığı psikolojik gelgitler bazen çok sabırlıyken bazen de çıldırma noktasına gelişi. zilkif adlı yaramaz çocuğun yaz tatilinde kitap okuyacak mısın sorusuna verdiği hayır cevabındaki samimiyet. film çok doğal,iletişimsizliğin ne kadar zor olduğunu,kültürel farklılıkları, siyasete girmeden sadece dil bağlamında ele alıyor ve çok güzel bir film ortaya çıkıyor.
-zülküf yıldırım! oğlum tutsana bir elimi,tut. len tutcaksın, tutcaksın. al. heh, öp şimdi. alnına da goy, gafana da goy. heeeh, aferim, oldu zülküf. zülküüüf, kitap okuycan mı yazın?
-hayır.
-ne demek hayır len. ne yapçen sen yazın? he? ne yapacen sen yazın? kitap okumuycan mı?
-ebet.
-kitap okuycan di mi? yazı yazıcan böyle. di mi?
-ebet.
-seneye geldiğimde bunları unutmak yok he... eğer unutursan bu kulaklar davana gadar uzar. tamam mı? al bakalım. hade.*
--spoiler--
öncelikle oyunculuğa laf atanlara ve "vasat bir film, kameraya baktılar, açılımdan faydalanıyorlar, kamera açıları kötüydü" diyenlere ne şekilde küfür edeyim bilemedim şimdi malmısınız oglum? şaka mı yapıyorsunuz?.keşke izlemeseydiniz. nasıl bu kadar duygusuz ve aptalca yaklaşabiliyorsunuz böyle bir olaya? film o kadar sade ve tarafsızdı ki duygusal bir müzik ya da her hangi bir siyasi düşnceye laf vurma olayıda yoktu. film olanı türkiyede yaşananı gösterdi sadece. o durumda olan çocuklardan biride siz olabilirdiniz. kendinizi hiç yerlerine koydunuz mu ? bunun sorun olduğunu kabul edip ortak bir çözüm bulmamız gerekmez mi? gerekmez değil mi ? dışladıkça dışlayalım, boşverelim, aşşağılayalım ne olacak biz onlardan üstünüz değil mi ?
hepinize tavsiyem önyargılarınızdan kurtulun izleyin o masum çocukları. sözlüklerde devrimcilik milliyetçilik oynamayı bir kenara bırakın empati kurun. sonra adına ister "asimilasyon" deyin ister "napalım okusunlar bize ne" deyin, ister "okumak zorundalar eninde sonunda öğrenmeleri gerekir" deyin bu sizin en demokratik hakkınız nasılsa değil mi? ama ne olur insan olduğunuzu unutmadan ; zorla bakkala ekmek aldırmaya gönderseler isyan edecek halinizi unutmadan izleyin.