Ucuz olan ürünlerden müşterinin muhteşem kalite beklediği, fakat gerçekçi olmak gerekirse yine de o tasarıma o kalitenin ve fiyatın iyi olduğu bir mağazadır.
herşeyde olduğu gibi anadolu yakasına açılınca herkes akın etmiş ve hevesini alınca da bir anda beğenmemeye başlamıştır. ülkede olması yerli mobilya üreticilerine biraz olsun tasarımın ne kadar da satışta etkili olduğunu kanıtlamaya devam eden mağazadır.
kazıkçı firmadı ve kullanışsız ürünlerin mekanıdır.
bakıyorsun onlarca çekmece şeklim mekil oo diyorsun süper lan dolaba bak. alıyorsun sonra eve gelince "lan bu battaniye almadı, lan şu yorganı nereye sokacağım, ulan pardesüler açıkta kaldı, çekmeceleri de amma sikikmiş" vs gibi sayısız sitemle başbaşa kalıyorsunuz.
ve öğreniyorsunuz ki her şekil nesne kullanışlı ve işlevsel değildir...
bugün ilk kez gitme fırsatını bulduğum, ürünlerinin fiyatlarını, sanki ucuzmuş gibi lanse edip, piyasadaki benzeri birçok markadan çok daha pahalıya satan, bi de bunun üstüne nakliye hizmetini bizzat müşteriye yükleyen, hatta abartıp, sattığı ürünleri, müşterinin monte etmesini isteyen, utanmaz arlanmaz mobilya imalatçısı.
ha tabi gösterş meraklısı yurdum insanı, yine de ikea dan alışveriş etmeye devam edecektir o ayrı.
saçma sapan, plastik ve hatta kendim birleştireceğim, kıytırık ama fevkalade rahat bir o kadar da yalın bir sandalye için * istanbul'a gitmeme neden olacak yakına. ankara'da inatla açılmıyor efenim. bi tarafımıza bişey olcak valla. açın artık!
hic sevmedigim bir sisteme sahipler hamal gibi gidip her bir seyi yuklenip geliyorsun sora evde marangoz moduna girip hepsini tek tek monte et edebilirsen...ufak tefek malzeme alacaksaniz tercih edilebilinir.
fight Club'da edward norton'ın oynadığı jack karakterinin, tuvaletinde elinde katalogla Ikea'ya sipariş verirken evin içinde fiyat ve ürünleriyle kısa bir show yapan mobilya şirketi. jack bu ikea bağımlılığı hakkında şöyle demektedir: "like everyone else, i had become a slave to the ikea nesting instinct." türkçe meali: herkes gibi ben de ikea yuva yapma içgüdüsünün esiri olmuştum.
iğrenç bir reklama sahip kendisi. sürekli; "ikedan sonra" diyip hiçbir şey değiştirmediklerini vurguluyorlar. tamam evimdeki metalarla ilgileniyorsun, tamam ruh halimi değiştirmeyeceksin. ama bu ülke insanları öyle değil ki, evine yeni bir şey alınca onun mutluluğunu hisseder bi, paylaşır bi. hadi onu da geçtim, nasıl tepkiler aldınız ki böyle bir reklama yöneldiniz? insanlar sizden kütüphane falan alıp, "ee hayatımda hiçbir şey değişmedi, hala kitap okuyamıyorum, bozuk bu kütüphane.." falan gibi eleştirilerle mi geldiler de, "biz eşyalarla ilgileniyoruz, gerisini kendiniz halledin" mesajını 50 kere, vuraa vuraa, bezdire/baydıra anlatma çabasındasınız?
2 sosisli 1 soğuk içeceğin 1 lira olduğu yer. ilk soğuk içecekten sonrası ücretsiz aslında. ketçaplarını beğenmedim ama mayonez ile hardalları güzel. kolalarında yoğun miktarda su olmasına rağmen sosisli ile son derece güzel gidiyor. sosisliler küçük te olsa kısa süreli bir tokluk sağlıyor.
isveç kültürünü tanıtmayı da misyon edinmiş mobilya markası. isveç köftesi yerine tekirdağ, akçaabat, dalyan köfteleri de bekliyoruz ki türk insanına karşı daha sıcak olsunlar değil mi efendim.
Sanilanin Aksine hicte ucuz olmayip, dag gibi ust uste bindirdigi cin, de yaptirdigi mallari batan geminin mallari edasiyla, kocaman bilboard reklamlariyla satmaya calisan, avrupa markasi.
bazı ürünleri gerçekten ucuz bazıları da saçma sapan pahalı olan firma.
kesinlikle en güzel yanı yiyecek bölümünde sattığı godbiten marka tatlı ürünlerdir.
hele bir yabanmersinli muffin'i vardır ki yeme de yanında yat, o derece.