sırf yemek yemek için gidilesi yer. allahım yarebbim dedirten ve bence bu adamlar kar da etmiyor, zarar da etmiyor nötrlemişler herşeyi, sırf bizi mutlu etmek sevaba girmek için çalışıyorlar şeklinde düşünceler hasıl olur gidildiğinde.
ümraniye tepeüstünde bulunan mağazasının restoran bölümünde tüm yemek fiyatlarını bir lira arttıran, neredeyse evimin herşeyi olacak terapi mekanı. zira halısından havlusuna, yastığından baharatlığına kadar bir dünya eşyamın temin merkezidir. ayrıca 2012'de yeni yemeklerle mutfağını zenginleştirecektir.
hot dog ve sınırsız içecek ile kendisini sevdiren firma. bursa'daki mağazada çok yanlış düzenlemişlerdir bu standlarını zira girip hiç bir ürünü görmeden yiyeceğinizi yiyip hemen çıkabiliyorsunuz.
kapitalist işleyişin en pis market uygulamalarından birisi olan giriş var çıkış yok mantığının en üst düzeyde uygulandığı mekanlardan birisi. lan hani şu "efendim bişeyler satın alıyorsanız istediğiniz yerden çıkabilirsiniz, yalnız alışveriş yapmadıysanız şu ilerideki reyondan sola dönüp 3 kilometre yürüyün tuvaletin tam çaprazındaki kapıdan siktir olup gidiniz" uygulamasına daha yeni yeni alışmaya başlamışken bu işin nasıl daha da öteye götürüleceğinin en fantastik örneğidir ikea.
arkadaşım bu mekandan alışveriş bile yapmış olsan bütün mağazayı dolaşmadan dışarı çıkamıyorsun. çıkartmıyor.
5 defa girdim bu mekana ve hepsinde de asla dışarı çıkamayacağım için ciddi ciddi korktum*.
ha o arada o korku içerisinde kafa da karışmışken bir bakıyorsun. "hassiktir lan isveç markalı çin üretimi muhteşem bir gereksizlik sadece 7.99" kafa o anda tam gidiyor işte. eğer paran da varsa biraz bir yığın işe yaramazla dönüyorsun eve.
bana en büyük faydası ilk defa bu mekanda tattığım hot dog'un yanında verdikleri sınırsız ekstra sulandırılmış içecek imkanı oldu.
23 milyarlık serveti bulunan patronunun, eski bir volvo araba kullandığını, ucuza gelsin diye kendi mağazalarında yemek yediğini bildiğimiz, mumdur şudur budur küçük aksesuar için iyi ama fiyatları yüksek olduğundan mobilya alımı için kötü bir yerdir. Mobilyada minimalist yaklaşımla hazırlanmış pek çok ilginç ürünle karşılaşabilirsiniz. Yorulduğunuzda oturacak yer boldur.
belli bir okunusu yoktur, almanya ve avusturyada yazildigi gibi, yani ikea okunur. illa amerikadaki gibi kasmak gerekmez yani.
turkcesi de ikeadir, reklamlarindan bilirsiniz zaten.
slogani 'ikea evinizin her seyi!' olan dandik ama guzel tasarimli mobilyalar satan magaza.
üç adet bıçağı dört lira yine üç tane çelik tencereyi yirmi lira gibi komik rakamlara alabileceğiniz mağaza. en azından verdiğiniz paraya değiyor.
yalnız tek kötü yönü gezerken hayran hayran eşyalara bakmak, içimden param bir olsun gelip buradan döşerim evi diyorum. küçücük sevimli evime ne de yakışır o mobilyalar. *
isveç köftesi de şahane ve sosisli de müthiş.
her gidişimde bu sefer sadece bu yazdıklarımı alacağım dediğim, alışveriş ilerledikçe ama bu da lazım zaten çok ucuz diyerek gerekli gereksiz birçok şeyi sepete attığım, kasaya geldiğimde de içimden yuuuhhh sesleri eşliğinde maximuma kaç taksit yapıyordunuz diye sorduğum alışveriş kompleksi*.
''bir şey almak istemiyorum sadece bakınıp, köfte yer dönerim'' diyorum fakat her seferinde gidip en az 50 lira bayılıyorum. sonra eve gelip poşetleri boşaltınca ''lan hiç bir şey almamışım, nereye gitti param?'' diyorum. resmen 35 metrekare odaya tıkış tıkış doldurduğu eşyalarla aklımı başımdan alıyor ay ne güzeeeaaaalll ayağına kenarda duran ıvır zıvır bok püsüre verdiğim saçma paralara göz yumduruyor. kınıyorum arkadaş! ayıptır bu kadar çaktırmadan adamın cebinden parası çekilmez ki!
zaten tüm mağazayı dolaştırmadan çıkış kapısı yüzünü göstermeyen yerleşimiyle 'adamlar işini biliyor' dedirtiyorlardı birde magaza içinde restaurant bulundurma fikri ile acıkmış ve ayaklarına kara sular inmiş zavallı insanları köfteyle cezbetmek... çok zeki ve adice. uzun süredir pakette dondurulmuş isveç köftesi ve sosunu da satıyorlardı. bir de market tarzı ufak bir yer daha kurmuşlar, isveç ürünleri satılan. bu ne karaktersizlik arkadaş? ''para kazanalım da ne satarsak satalım.'' bir arada kıyafet işine girin bari, aklınız kalır mazallah.
bugün bir tarafıma kaçan alışveriş maliyetinin nefretini yeterince kustuğuma göre gelelim iyi yönlerine.*
estetik zevkten yoksun, klasiğin dışına çıkamamış, tabloyu bile fazlalık olarak gören toplumun dekorasyon denilen naneden haberdar olmasını sağlamıştır bu itin götüne sokulası magaza. öyle ki ucuz kahvaltısıyla köftesiyle çeker insanları fakat yemeğini yiyip kalkmaz tabi insanlar. bu yemek işi diğer ülkelerde de bu kadar ön planda mıdır bilmem ama türkleri çekmek için gerçekten harika bir yöntem. düne kadar bir çok insanın evi birbirinin aynı karaktersiz dümdüz istikbal evleriydi. bu mağazayla öğrendiler bir odayı baştan aşağı aynı renkler ile döşemenin iğrenç olduğunu. vizyon sahibi oldu bir çok insan.
evet fiyatları ortalamanın biraz üstündedir. ha sağlam olsa, masa sandalye gibi küçük işlerde degilde, televizyon ünitesi gardırop gibi büyük işlerde ücretsiz eleman gönderseler, amenna. fazla fazla ödersin de koymaz. fakat bir kitaplık aldım geçen, yanlışıkla kolun değmesin arkadaş, azer bülbül gibi sallanıyor.
en iyisi model beğenip, çizip-fotografını çekip, götürüp tanıdığınız bir ustaya 10 kat kalitelisini çok daha ucuza yaptırmak. abajuruydu rafıydı boku püsürüydü bunlar alınır anca ikeadan.
bugün büro tipi bir sandalye aldığım markettir. seçtim sandalyemi indim aşağıya. kutumu aldım eve geldim. açtım kurulum kılavuzunu. kutunun içinden çıkacak parçalara baktım. 12 vida yazıyor 10 tane çıktı. 8 tane yuvarlak demir halka(adı neyse artık) yazıyor 7 tane çıktı. hadi bunları geçtim. montajı yapabilmek için alyan anahtarı yazıyor. koca kutudan çıkmadı anasını siktiğim alyan anahtarı. ulan böyle saçmalık mı olur? ben şimdi bi alyan için tekrar taa ikea ya mı gideyim? vereceğim benzin parası ondan pahalı. a.k biri bu kutuyu hazırlıyorsa başka biri de kontrol etsin. nasıl hevesle almıştım sandalyeyi. sikip attınız bütün heyecanı. alyan küçük ama mide bulandırır gençler. ikea evimin herşeyi.