Dua ibadetin ve kulluğun özüdür. Müslümanın vazifesidir. Eyvallah. Lakin akıldan çıkarılmaması gereken bir gerçek de var. Saygıyla edeple samimiyetle ihlasla ve huşuyla yapılan duanın karşılığı ona icabet edilmesidir. Yani kabulü. Kabul edilmesi demek, birebir istenilenin verilmesi demek değil. ister ferdi ve mikro planda, ister toplum ve makro bazda olsun, şayet ilahi programa (mukadderat) paralellik arz etmiyorsa isteğiniz olmayabilir. O taktirde duadan vaz mı geçecez? Tabi ki hayır. Çünkü dua karşılıksız kalmaz. Bu karşılık illaki murad yada hacetin yerine gelmesi olmak zorunda değil. Zira biz kuluz, aciziz, rabb ise sultan ve hükümran. Yani diretecek veya Pazarlık yapacak konumda değiliz. Bize düşen ısrarla muhabbetle saygı ve sevgiyle yaradandan istemek ve duaya devam etmek. Allahu teala mutlak suretle layıkıyla yapılan her duaya icabet eder ve kabul eder. Bu arada Kavli (söz) duanın fiili (iş amel eylem sebep) gayrete tabi olduğunu da unutma. Yaptığın duanın Karşılığında ise ya başındaki belayı ve musibeti defeder, ya günahlarını affeder, ya rızkını (sebepler yaratır) bollaştırır işini kolaylaştırır, ya seni muhafaza eder, çeşitli sebeplerle ya şifa verir, ya borçlarını ödettirir, ya istediğinin yerine sana daha iyisini daha güzelini daha hayırlısını verir, veyahut muradını dünyada tehir eder ahirete bırakır, belkide yerine hiç işlemediğin salih ameller yazar ahirette karşına çıkarır ve sana cennet nimetleriyle mukabele eder. Bunu Kim bilebilir ki?? Her halukârda Bu durum kulun samimiyetine ihlasına sıdkı sadakatine gayret ve ameline bağlıdır. Maddi manevi şartlarına riayet ederek Kulun duaya devam etmesi, saadetinden ileri gelir. Dua hem dünya hem ahiret saadeti ve selametidir. Daima huzura çıkan Dua ehli kıymetlidir.
Fakat allah, asla kuluna borçlu kalmaz, mutlaka karşılığını fazlasıyla verir ve amelini zayi etmez, duanı asla karşılıksız bırakmaz. Bu, alemlerin sahibi ve sultanı yüce allahın şanı şerefidir. Sen yeter ki iste...