koca otobüsü (hele körüklüyse daha zor) kontrol edicen..
hiçbir durağı kaçırmayacan.. hepsine vaktinde uğrayacan..
sabahın köründe işe yetişmek için koşanları bekliyecen, bileti olmayanlara bilet ayarlayacan, yolu bilmeyenlere tarif edicen..
o durağa geldiğinde unutmayıp indirecen!
otobüs güzergahını her köşesine kadar bilecen ki geçiyo mu geçmiyo mu söyleyebilecen..
hatta diğer hatların nereden geçtiğini de bilecen ki hangi otobüse binileceğini anlatacan..
hırsızıyla, fordcuyusla, manyağıyla, polis edasıyla uğraşacan..
otobüsün içini dolabildiği kadar dolsun, herkes evine çabucak gidebilsin diye arkaya gitmesini bilmeyenlere müdahale edip yer açacan..
trafikle ayrı uğraşacan..
devletin kaç yüz milyarlık otobüsünü gözün gibi koruyacan.. yürüyüş- gösteri gördün mü kaçacan!
sohbet için binen emekli amcaya- teyzeye yol boyunca katlanacan..
bayramda seyranda herkes gezerken sen çalışacan..
üstelik bütün bu işleri belli gün ve zamanlarda değil hemen her gün aynı rutinle yapabilecen!
rüşvet alabileceğin bir atraksiyonun da olmayacak..
tüm bunların karşılığında 2.268 ytl alacan..
aldığın parayı haketmediğini düşünenler de olacak, herkesten çok hakettiğin halde..
koca bir alkıştan fazlasına da layıkken..
tanım: kaya gibi sinirlere sahip olması gereken kişi.
ek maaş ve ikramiyelerle yasal maaşı 3000 ytl'ye yakın bir rakam olandır.
bunun üzerine illegal olarak sattıkları akbilleri de eklerseniz iyi paradır aldıkları. her akbilden 10 kuruş kazanıyorlar. bir nevi vatandaşa hizmet, yersen tabi.
üstelik o ikarus'lar, eski man'lar da azaldı. hepsi yeni teknoloji, klimalı, otomatik araçlar. paşa koltuğu gibi kuruluyo adam, sadece direksiyonu kullanıyo, o da yoluna göre.
hadi bunları da geçtim, bir de metrobüs gerçeği var. adam sadece yolculuğa refakat ediyo be. direksiyonu da döndürmüyo bu. o kadar yani. ayrıca bu da akbil satabilen şoförlerden.
tamam, stresli. insanla uğraşılan her meslekten olduğundan belki bir basamak daha ötede sinir katsayısı. 600-700 ytl ile çalışan bilimum işçiden (ki ülkenin büyük bir bölümüne tekabül eden bir aralıktır) kat be kat iyi kazanırlar.
gözümüz yok tabii, yaptıklarının karşılığını alan emekçiler onlar da. fakat, az kazanıyor diyenlere bu lafım. her gün koca tüpleri sırtlayıp kapı kapı gezen adamları, inşaatlarda kirin pasın içinde debelenenleri, her gün binlerce yaralıyla/hastayla uğraşanları, sabah akşam güneşin alnında yürüyerek ekmek çıkaranları düşününce insan iyi para demeden de edemiyor be.
Çoğunun psikolojisi bozuktur. Bazılarının kendini vice city sokaklarında sandığını, hatta vice city temalı halüsinasyonlar gördüğünü düşünüyorum. Yokuş çıkıyoruz otobüsün altını asfaltta bırakma ihtimalimiz işittiğim çatırtılardan anlaşılıyor. ışıklarda duruyoruz, dünyayı durdursak bu kadar savrulma yaşanmaz. Viraj alıyoruz ayaktaki vatandaşlar komple oturanların üstünde falan.Otobüsten inince kaldırıma kusmak istiyorum, bacaklarım ve belim ağrıdan dökülüyor. Hani biz de biliyoruz az çok otobüs nasıl kullanılır. Babam senelerce uzun kısa farketmez her tür yolda şoförlük yaptı. Ama ben hiçbir müşterisinin isyan ettiğini hatırlamıyorum. Bırakın isyan etmeyi uzun yolda molada anneme "acaba bu şoför beyle mi devam edeceğiz yola, inşallah öyledir. " diyen bile olmuştu. Benim babam çok sakin bir insan değildi. Demek istediğim şudur ki bu tezcanlılıktan vs. böyle olmuyor. iett şoförlerinin yarısı ağır hayvan ondan böyle oluyor. Bizim millet de mal olduğunu kabullenmiş, bir cam bardak kadar değerli görmüyor insanlar kendini. Kafaları kırılsa "yeah baby come on!" diyecekler sanki.
şöförler arasındaki bir tür. fakat en tehlikeli ve değişik türü olabilir.
bir gün arif hocalarla lokalde oturuyoruz:
tek derdim evime dönmek iken bindiğim o iett'de şöför, akbil basan gence o meşhur soruyu yöneltiyor "akbiline bakabilir miyim?" genç de vermiyor. kardeşinin akbili meğer. bir 100 metra falan tartışma sürdükten sonra şöför otobüsü durdurdu kenara çekti "sen akbili verene kadar gitmiyorum" dedi. bu sırada tabii ki yolculardan homurtular yükseldi "ne olacak canım öğrenci" demeye başladı bir kaç kişi. o arada şöför kalktı. yolculara döndü. "arkadaş başkasının akbilini kullanıyor. dürüstlük mü bu" dedi. aman tanrım ben hayatımda bundan daha güzel bir pas aldığımı hatırlamıyorum. o "dürüst" şöförün gözlerinin içine baka baka "sen ve senin şöför arkadaşların akbilden 20 kuruş daha fazla alıyorsunuz. o dürüstlük tabi değil mi" dedim. yemin ederim daha önce moraran insan görmemiştim. adam bir anda mora döndü. hiç bir şey diyemedi. "tamam bu seferlik böyle olsun" diyerek akbili genç arkadaşa geri uzattı. yola devam ettik. iett ve personelinden hıncımı bir nebze olsun aldığım için mutluyum.
bütün meslekler zordur kuşkusuz ama iett şöförlüğü yapmak hele ki istanbul da yapılıyorsa bu meslek; cidden zordur.
doktorlardan veya öğretmenlerden az mı fazla mı maaş alırlar bilmem bildiğim ve gördüğüm bu mesleğin büyük şehirler de ciddi anlamda zorluklarının olmasıdır...
uyarı üzerine edit:iett şöförlüğü zaten istanbulda olur toplu taşıma şöförleri demek istemiş olabilirim *
birçoğunun tek eğlencesi, otobüse yetişmeye çalışan yolcuların koşuşlarını, nefes nefese kalmış o hallerini izlemektir. yolcu çoğu zaman yetişemez ve onlar aynadan pis bir sırıtışla bakarlar yola doğru. gözlemlerime göre bundan garip, delice bir haz alıyorlar. hele hele de durağa yetişemeyip durak dışında bir yerde otobüse binmek isteyen yolculara kapıyı açmayışları... o nasıl bir haz unsurudur onlar için ya rabbim! değmeyin keyiflerine..
aralarında dallamaların bolca bulunduğu, genellikle psikopat insanlardır.yaşadım gördüm. bir iett şoförü bulunduğum otobüsü kullanırken bir anda fren yapmış, bütün balık istifini birinci dereceden akraba eylemiş, bunun üzerine sırıtarak balıkçıklara gülümsemiştir. çok sinirlendim sözlük, küfür de ettim.