neden insani olmadığını tam olarak anlamadığım. yaşaması tüm toplum için risk oluşturan kişilerde neden uygulanmaz? mesela el kadar bebeye tecavüz edip öldüren bi yaratığı hangi kritere göre insan diye sınıflandırıyoruz?
müebbet varken çok da gerekli değil. tabi yarın bir gün başımıza bir şey gelse bir yakınımıza bir şey olsa "asın onu" diye bağırırız ama şimdilik durum bu. asıl kötü olan en kötü suçlara bile indirim sağlanabilmesi. müebbet yazın olsun bitsin. hücre cezası olsun ölümden daha beter bir şey bana kalırsa.
idam cezasının gerekliliği toplumun büyük çoğunluğu tarafından kabul edilmektedir hatta kapsamı daha da genişletilmiş bir uygulama suçu önleme caydırıcılık bakımından önem arz eder.
aynı suçu defalarca işleyen fakat kanunlardaki ceza i yaptırımlarından korkmayan veya hapse girip çıkmayı yaşam tarzı haline getirilmiş olan mahkumları beslemeye gerek yoktur, masum insanların ödedikleri vergilerle hapishanelerde 3 öğün yemek, temiz su, barınma, genel ihtiyaçları karşılanarak damızlık hayvan gibi beslenmektedirler ve dışarı çıktıklarında hapishane ortamından korkmadıkları ve şartlarını çok sevdikleri için suç işlemeye devam etmektedirler.
kanunlardan sadece masum vatandaşlar korkmakta ve yasalara uygun şekilde yaşantılarına devam etmektedirler, masum vatandaşların kanını içen bu parazitler içeriden çıktıktan sonra yine masum vatandaşın başına bela olmaktadırlar.
hapishaneye atılma amaçları ıslah edilmek ve topluma geri kazandırılmak olan suçlular en fazla 3 defa içeri atılmalı aynı suçu tekrar işlediği takdirde suçun mahiyetine bakılmaksızın, devlet artık bunun için yapacak bir şey kalmadı bu mikrobu daha fazla zarar vermemesi için idam ediyoruz demeli ve asmalıdır.
suçlu vatandaşların ıslahı için değişik yöntemler geliştirilmeli ve tekrar suça karışmaya korkacak uygulamalar getirilmesi toplumun yararına olacaktır.
işine gelen herşeyi halka sormasını ve referanduma götürmesini bilen ak partinin,halkın çok istemesine rağmen bir türlü adını bile telafuz etmediği cezadır..
katili,teröristi,tecavüzcüyü idam edeceksin arkadaş..
sırf öcalan'ı idam etmemek,avrupa birliğine şirin gözükmek vb hesaplar yüzünden bu cezanın yürürlüğe girmemesi,halka edilmiş bir küfürdür resmen çünkü halk idam cezasını istiyor..
amerika'da bile uygulanan bir cezanın bizde olmaması ise ayrı bir paradoks..
sanki amerika'dan daha moderniz anasını satayım..
diğer suçlarda da dayak cezasını etkili bir biçimde kullanacaksın..resmi dayak cezası ama..80'lerde ingiltere'de uygulandığı gibi..
tecavüz, kasıtlı ve planlayarak adam öldürme vb. ekstrem ve insanlık dışı suçlar için kesinlikle ama kesinlikle uygulanması gereken suçtur. ve bunun insanlık, hümanistlik ve yaşama hakkı gibi konular ile uzaktan yakından alakası yoktur.
2002 yılında savaşla ilgili hariç olmak üzere, 2006 yılında bütün yasalardan sarfı nazar edilmiş ceza türü.
idam cezası, infazıyla birlikte geriye dönüşü olmayan ceza. karar daima kişiseldir ve hakimin vicdani kanaatine teslimdir. ama hayat vicdana teslim edilemeyecek öneme haizdir. bu bağlam ya haksız bir karara dairdir. yani hata daima mümkündür. bu bağlamda ağırlaştırılmış müebbet doğru yaklaşımdır. hatadan dönülme fırsatı daima vardır.
devlet bahçeli meclisteki bir konuşmasında yine yazılı metinden okuyup insanlara bakarak seslenmektedir.
Elindeki kağıdın sonuna geldiğinde , elindeki kağıdı okuyarak 'ben asamdıysam' der,
artık o kadar metne bağlı kalmıştır ki , sonraki sayfayı çevirip döner 'sen aass' der * .
idam denince aklıma hep bu ilginç olay gelir .
devlet bahçeli meclisteki bir konuşmasında yine yazılı metinden okuyup insanlara bakarak seslenmektedir.
Elindeki kağıdın sonuna geldiğinde , elindeki kağıdı okuyarak 'ben asamdıysam' der,
artık o kadar metne bağlı kalmıştır ki , sonraki sayfayı çevirip döner 'sen aass' der * .
idam denince aklıma hep bu ilginç olay gelir .
birgün sizin aileniziden birine tecavüz edilse üzerine birde öldürülse yapan kişi de her on yılda bir çıkan aflardan birinde salıverilse ne düşünürdünüz?
ya da ben şöyle söyliyim; benim çevremden biri böyle bir suç işlese ben sırf mağdur ailenin acısını hafifletmek adına cezayı kendim bile uygulayabilirim.
bir ceza olmaktan ziyade; bir eleştiri olarak daha ağırı düşünülemez herhalde. ''boşuna havamızı suyumuzu tüketiyorsun, biz senin ölmeni uygun gördük zira bu saatten sonra senden bi nane olmaz'' anlamına gelmektedir.
geri gelsin diyenlerin anlık gazlarla iyice düşünmeden söylediğini sanıyorum. yaptıklarından dolayı hak ettiği düşünülen insanlar olabilir. ben de zaman zaman şu iğrenç tecavüz haberlerinde aynı duyguyu hissediyorum, hatta öldürmek bile yetmez diyorum ama böyle bir yasa olsa, kesinlikle suçsuz insanlar da idam edilecek yeri geldiğinde. o yüzden böyle bir cezanın olmaması gerekir.
gün geçtikce orospu çocukluğunun başını alıp gittiği bu dünyada suçların kesin önüne geçmek için ülkemize de geri gelmesi gereken cezadır. küçücük çocuklara tecavüz ediliyor, insanlar öldürülüyor, askerler şehit ediliyor, gençler uyuşturucu batağına sürükleniyor, adamlar neredeyse ceza almadan dışarıya salınıyor.nedir bu adalet boşluğu? bir insanın masum bir insanı öldürümesi veya ruhunda ve bedeninde hayatı boyunca izlerini taşıyacağı yaralar açması sonucu ufacık cezalarla hayatına devam etmesi niye? yazık değil mi şehit olan gençlerimize, yazık değil mi ailelerine? yazık değil mi küçücük yaşta tecavüze uğrayan evlatlara, hayatının baharında batağa sürüklendirilen gençlere? bir düşünün bakiyim bunların sizin, sizin ailenizden birinin veya herhangi tanıdığınızın başına geldiğini ne hissediceksiniz? tamam yatsın 5-10 yıl razıyım mı diceksiniz? ama gel gör ki bu ülkede 2. kere tecavüze kalkışan orospu çocukları hadım edilsin diye yasa önerisi sunulduğunda bile karşı çıkılıyor, kemalist efendiler televizyonlarda götlerini yırtıyorlar böyle bir şey olamaz diye.sonra insanlıktan bahsediliyor.
bir ferzane zenan yazısı;
Yürüyerek beş saniyede mi varılır darağacına, yoksa asırlar mı sürer çıkmak ayağın altından kayacak sehpaya?
Korkar mı insan?
Pişman olur mu yaptıklarından?
Kimi düşünür?
Ne yapmak ister? Daha fazla havayla doldurmak mı ciğerlerini, yalvarıp yakarmak, af dilenmek mi, enfes bir yemek mi yoksa bayağı gelse de size, sevişmek mi son defa?
Beyni çoktan kilitlemiş midir kendini tüm acılara?
Suçlu “elinde yanar halde bulunan iki libre ağırlığındaki bir meşaleyi taşıyarak, üzerinde bir gömlekten baska bir şey olmadığı halde, iki tekerlekli bir yük arabasında götürülecekti; sonra aynı yük arabasıyla Gréve meydanına götürülecek ve burada kurulmuş olan darağacına çıkartılarak memeleri, kolları, kalçaları, baldırları kızgın kerpetenle çekilecek; babasını öldürdüğü bıçağı sağ elinde tutacak ve kerpetenle çekilen yerlerine erimiş kurşun, kaynar yağ, kaynar reçine ve birlikte eritilen balmumu ile kükürt dökülecek, sonra da bedeni dört ata çektirilerek parçalatılacak ve vücudu ateşte yakılacak, kül haline getirilecek ve bu küller rüzgara savrulacaktır.” *
Sizi rahatlatır mı suçlunun alacağı böyle bir ceza?
Kökü kazınır mı gelecekteki suçların, en aşağılık suçlar azalır mı, tecavüzler ceza korkusuyla - kimbilir belki de artar cinayetler sehpaya çıkmamak için şahit bırakmamak adına ardında.-
Sinmediyse içinize zehirleme (örneğin; habersiz yere içeceğine, yiyeceğine zehir katma) kılıçla mahkumun başını kesme (Suudi Arabistan ) asarak öldürme (Mısır, iran, Japonya, Ürdün, Pakistan, Singapur ) elektrik verme, elektrikli sandalye ile öldürme (ABD) taşlama (Afganistan ve iran) öldürücü iğne, enjeksiyon (ABD, Çin, Guatamala, Tayland) testereleme (mahkum ilk başta canlı kalacak şekilde ayakları yukarda asılır ve bacak aralarından başlanarak ikiye bölünür) ateş açma ekibi ile öldürme alternatiflerimiz de mevcut ki Albert Camus'a göre, mahkum bir adım atsa tüfeklerin namlularına değecek mesafede durur, öyle filmlerdeki gibi on metre ilerde değil. Tüm tüfekler mahkumun kalbine nişan alır, ateş ettiklerinde idam edilenin göğsünde yumruk büyüklüğünde bir delik oluşur.
Ama ya oldu da masumsa binde 1 ihtimal de olsa?
Yürütelim şimdi darağacına?
Ne kalacak geriye ardında?
Nedir ceza, öldüren, tecavüz eden, kesen, boğan, ateşte yakan, parçalayan adama?
Ölmeden binlerce kez ölme, acı ve azap içinde olma ve böylelikle anlama...
Yaptığı şeyin ne olduğunu anlama ve o acıyı hissetme...
Oysa ne kalacak geriye idamın ardında?
Bir cansız beden... intikam duygusu tatmin edilen bir yığın insan arenada.
“Çekiçle vurdum ölmeyince bıçakladım” diyen ruh hastasını öldürseniz ne yazar, her gün küçük bir çocuğun çektiği eziyetleri seyreden insanlara, koca bir mahalleye ne yapacaksınız?
Suça göz yummak ortaklık değil midir?
Bir genç kızı erkek arkadaşı var diye diri diri toprağa gömenleri seyreden, bunu planlayan aileyi idam etmek ağır olur değil mi, haklısınız.
Bir kıza tecavüz eden 20 erkeği savunan kadın, kardeş, anne, avukat cezasız mı kalmalı, neyi savunurlar onlar sizce, ailenin bütünlüğü kutsallığını mı?
Bunca hasta, tedaviye muhtaç suçlu, katil, hırsız, sapık nerede, hangi eğitim sisteminde, kültürde, ortamda yetişti?
Yanan bir evi yağmalayanlar, zavallı garibanlar öyle değil mi?
Denizlere sintine basan, ormanı katleden, doğaya onarılmaz zarar vererek milyonlarca insanın hayatıyla oynayanlar ceza alır mı?
Deprem sonrasında ölünün kolundan bileziği keserek çıkaran caniler Uganda vatandaşı mı?
Doğru dürüst konser, sinema, tiyatro salonlarının olmadığı bu güzel ülkede, sanattan bilimden uzaklaşmış ruhlar her türlü kötülüğe bulaşmaya devam edecek. insan ruhu bu oysa başıboş bırakmaya gelmez.
idamı tartışmak son derece anlamsız.
Suçlulardan önce içi kokuşmuş örf adetleri, insanlıktan nasibini almamış töreleri, yıllardır sürdürülen yanlış eğitim sistemlerini, kör inançları götürün darağacına...
O yoldaki adımlar belki 5 saniye sürmez ama 5 yılda çok şey değişir bu ülkede insanlık adına...
* michel foucault (“surveiller et punir: naissance de la prison- Hapishanenin doğuşu)
idam cezası devlet tarafından yahut o ülkede otorite kimin elindeyse o kişiler tarafından, adam öldürme, tecavüz etme gibi eylemlere yönelik olarak, suç işlediğine inanılan kişinin yaşama hakkının elinden alınması demektir.
idam cezasının tarihsel süreç içerisindeki kullanımına bakacak olursak, idam cezasının büyük bir çoğunlukla, devlete isyan, dönemin otoritesine başkaldırmak gibi eylemlere karşı uygulanan bir ceza türü olduğunu söyleyebiliriz. osmanlı imparatorluğunda devlet otoritesine başkaldıran bir kimse, çengellere geçirilmek suretiyle asılıp, ibreti alem için meydanlarda gösterilirdi. 1800 lü yıllarda hindistan ı sömüren büyük kırallık o yıllarda büyük krallığın zulmüne başkaldıran birçok hintliyi isyan ve direniş suçlarından ötürü kurşuna dizmiştir. idam cezsının bu tarihsel süreci bize göstermiştir ki, idam cezası çoğunlukla devlet otoritesinin sağlanmasına aracılık etmiş bir ceza türüdür. 1900 lerle birlikte demokrasi ve insan hakları kavramlarının, özellikle 2 tane dünya savaşı yaşandıktan sonra, tüm dünyada yaygınlaşmasıyla birlikte, devletler idam cezasını genel olarak ilk cümlede belirttiğimiz birtakım adi suçlar için kullanmaya devam etmişler, gelişen süreç içerisinde başta avrupa ve latin amerika olmak üzere idam cezalarını yürürlüklerinden çıkarmışlardır.
bugünün türkiyesinde idam cezası yasalardan çıkartılmıştır. ve fakat türkiyenin yakın tarihine baktığımızda, pek çok idam cezasının infazla sonuçlandığını görebiliriz. kendi başbakanını asan zihniyet, yıllar içerisinde çoğunlukla sol görüşe ait ama sağ görüşten de insanların bulunduğu pek çok siyasi suçluyu asarak idam etmiştir. bu arada güneydoğu bölgesinde yasal yollarla olmasa da, yine devletin kendi eliyle pek çok kürt vatandışını illegal yollarla öldürttüğünü de ekleyelim. yıllar içerisinde asılan bunca insanın türkiye demokrasisi adına şehit olduklarını düşünmek çok acı bir teselli olsa da, bugünün türkiyesi illegal yollardan devlet eliyle devlet gözünden siyasi suçlu ilan edilen insanları öldürmeye devam ediyor. yasal olarak bir hüküm olmamasına rağmen idam cezasının gelenkelerine uygun olarak, devletin kendince sakıncalı gördüklerini temizlemesi işlemi türkiyede devam etmektedir. idam cezası illa asmakla gerçekleşecek diye bir kaide olmadığı için devlet illegal yollardan idam cezasını infaz etmeye devam etmektedir.
yasal çerçevelerin dışına çıkmak pahasına, kendi otoritesini sağlamaya inanmış, bu uğurda deyim yerindeyse gözünü kan bürümüş bir devletten bahsediyoruz, bu devlet aşağı yukarı tüm dünyada aynı zihninyete sahip olduğu için, idam cezasının tüm dünyada yasaklanması şarttır, hele ki türkiyede idam cezası kesinlikle ve kesinlikle yasak kalmalıdır. zira devlet elinde böyle bir yasal dayanak olmamasına rağmen, dediğimiz gibi, kendince sakıncalı gördüklerini öldürmeye devam ediyor.
birtakım adi suçlar içinse, birden fazla kişiyi öldürmek, tecavüz, vb. idam cezasının bir çözüm üretmediği çok açıktır. bugün idam cezasının olmadığı avrupada suç oranı idam cezasını uygulayan abd ye oranla daha azdır. kaldı ki, devletin insanların yaşama haklarını ellerinden almak gibi bir gücü yoktur. pek çok sapıkca suç işleyenlerin, klinik tedavi altına alınması tek bilimsel çözüm yoludur. eğer kişiler psikolojik sorunları olmadan birtakım sapıkca eylemlere girişiyorsa, o zaman ağırlaştırılmış müebbet cezasının bu tip kişiler için ölümden daha ağır olduğunu görmemeiz lazım.
kendi kanaatim şudur ki; idam cezası hiçbir suç için kullanılamaz. çünkü devlet mağdur sıfatıyla ceza vermeye kalkarsa hukuk zedelenir. devletin görevi adaleti sağlamaktır, birtakım adi suçlulardan mağdurlar adına intikam almak değil. kısasa kısas bir ülkeyi kaosa sürükleyebileceği gibi, suç oranlarının azalmasına da yardımcı olmayacaktır. yukarıda belirttiğimiz gibi, devletin herhangi bir insanlık hakkı girişimini, kendi otoritesine başkaldırı olarak algılaması, bu tip sorunlu bir yapıya idam cezası uygulayabilme gücünün verilmesi, 7 yaşında bir çocuğun eline silah vermeye benzer. idam cezasından geriye dönüş olmadığı için, sonradan masumiyeti anlaşılan bir insanın hayatı elinden alındıktan sonra, geriye dönüşü imkansız sonuçlar doğurur.
idam cezası ne toplumsal düzeni getirir ne de hukuki bir dayanağı vardır, kesinlikle ve kesinlikle tüm dünyada yasaklanmalıdır.
hukuk normunun amacı adaleti sağlamaktır,ilkel toplumlardan bu yana adalet kavramı evrimleşmiştir.romalılarda ihkak-ı hak olarak adlandırılan günümüzde ise toplumdan çok devletçi anlayışın destek verdiği idam cezası toplumda ki adaleti sağlamaz.modern hukuk bireyin nasıl cezalandırılacağını değil artık bireyin artık nasıl topluma kazandırılması gerektiğini bulmak zorundadır.iktidarların elinde bir oyun kartına dönüşen idam cezasının,kaldı ki o suçun işlenmesini azalttığına dair tarihten günümüze hiç bir veri yoktur.
öldürmenin devlet eliyle gerçekleşmesi,türkiye gibi reaktif toplumlarda,cezalandırmayı halk eliyle meşru kılacağı gibi,adam öldürmenin cezası öldürülmedir gibi bir düşüncenin adaleti sağlamakla hiç bir ilgisi bulunmamaktadır.
insanlar tartışabilir,görüş beyan edebilir,ama bu türlü ağır cezaların hukuksal çerçevede bakabilecek insanların elinde şekillenmesi en doğru olandır.yasamaya böyle bir yetki verilmesi,yasama organının dahi meşruluğunu ortadan kaldırır.
kaldırılması toplumsal evrimin belli bir yöne doğru gerçekleşmesi için yapılmış bilinçli bir hamledir. o yüzden bir kere kaldırıldıktan sonra aynı rejim içinde geri getirilmez.
incelenmesi gereken, bunun olup olmayacağı değil, bu tartışmayı kimin organize ettiğidir.
idam cezası adaleti silah olarak kullanan hükümet/siyasiler için bir el bombasıdır.
not : türk siyasi tarihinde sağ sol ayrım yapmadan asılan insanlara bakmanız yeterlidir. idam cezası neye göre sınırlandırılacak, kimler ceza dışında kalacak ?
suçlu açısından değil, mağdur ve mağdur yakınları açısından değerlendirilmesi gereken ceza türüdür.
burada söz konusu caydırıcılıktan ziyada, mağdur, mağdur yakınları ve toplum vicdanının tatmini olmalıdır.
zira hukuk sistemindeki boşluklar ve birilerinin kafası esti diye çıkan aflar yüzünden, 5-10 yıl yatıp çıkan sapıklar ve katiller sokaklarda kol gezmektedir.
diyelim hukuk işledi ve müebbet yedi adam. yine de mağdur ve toplum vicdanı huzura kavuşamamaktadır. düşün; adam karına kızına, çoluğuna çocuğuna tecavüz edip öldürecek, kesecek, biçecek ve sonuçta aynı senin gibi üç öğün yiyip içip nefes almaya devam edecek. yok arkadaş, belli suçlar vardır ki, bunu işleyenleri idam etmedikçe yukarda bahsettiğim insanlar asla rahat uyuyamaz.
yoksa mesele caydırıcılık değildir yani. caydırsaydı 2000 yıldır caydırırdı zaten.