son zamanlarda yeniden gündeme gelen cezadır. bebek tecavüzcüleri çocuk katilleri için gayet iyi bir çözüm. amerikanın götünü yalayanlar onları örnek alıp bu cezayı tekrar yasaya eklerse güzel olur fakat pek oluru yok gibi.
tecavüzün her türlüsü idamlık onda sorun yok. ancak terör suçları deniyor.. öncelikle terör suçu nedir? ergenekon'a da terör deniyor ama halk arasında bir görüş birliği yok. bu işinde boku çıkar, sıvanır kitap yazanlar bile teröre destek veriyor diye idama götürülür. hangi terör; cahillerin sosyalistlere; "gomünist bunlar terörist" dedikleri terör mü yoksa emperyalizm terörü mü?
sınırlı olarak uygulanmaktadır ki türkiye'de de hep böyle uygulanmıştır. yani çin'deki gibi her gün yüzlerce kişi idam edilmiyor.
- bölücü-gerici terör. bunun için öncelikle terör tanımı açık seçik yapılmalıdır.
- başta çocuklar karşı olmak üzere ırza geçme ve öldürme.
bunun dışında bu tip davalar özel mahkemelerde, zaman aşımı olmaksızın görülmelidir. yoksa hizbullah terör örgütü'nde olduğu gibi iki yılda salıverilir ve kaybolurlar.
küçücük çocuklara tecavüz edenlerin ve gencecik insanları kesip parçalara ayıranların karşısında içten içe onlara uygulanmasını istenen bi ceza olarak görülsede, hiç bir can başka bir insan tarafından alınmamalıdır. ayrıca böyle ağır suçlar işleyen insanlara hiç birşey yapmamak demektir. daha caydırıcı yaptırımların uygulanması gerekmektedir.
idam cezası tek bir kişi ölsün içimiz soğusun diye değil, caydırıcılığı için lazım bu ülkeye. dünyanın en medeni ülkelerinin kullandığı ceza yasasını kullanacak kadar medeni değiliz. idama karşı olanlar kayseri'deki o üç çocuğun ölmeden önce yaşadıkları son yarım saati düşünsünler. sadece o son yarım saat. otuz dakika.
hiçbir caydırıcılığı olmayan cezadır. tarihin her döneminde idam cezası en yaygın uygulanan ceza olmasına rağmen suçun önü alınamamıştır değil mi?
ben idam cezasına karşıyım. ama bunun sebebi yok yaşam hakkı yok avrupa uyum yasaları yok bilmem ne değil. 3 çocuğa tecavüz edip öldüren adamın yaşam hakkı mı olur.
insanlar sanıyorlar ki idam cezası en ağır ceza. ama öyle değil işte. koy bu adamı tek başına tecrite bakalım. 4 m2 odada geçirsin hayatının geri kalanını. zaten içerde de ona gereken muameleyi yaparlar. hangisi daha ağır bir ceza. zaten cezalar caydırıcı olması için yoklar. öyle olsa suç kalmazdı dünyada.
fakat cezalar güzel düzenlenecek. müebbet dedin mi o müebbet kalacak. 4 sene sonra adamı dışarı salmayacaksın.
o zaman işte idamın aslında ne kadar hafif bir ceza olduğu ortaya çıkacaktır.
sonu ölümle biten diğer suçlulara ibret olan ceza biçimidir
örnekler
asma
kurşuna dizme
elektirikli sandalye
gaz odaları
kafa kesme
canlı canlı yakılma
gibi idam çeşitleri vardır
elbetteki insanlık dışı bir cezadır. ölüm hakedilir mi felsefesinden ziyade böyle bir uygulama insanın haddi değildir, ölümle yaşamın varlık çizgisi tanrının haddinedir. " ya rab yaptığım kötülüğü kötülükle ödetirsen sen, sen ile ben arasında ne fark kalır ki söyle " bu sözde özetlendiği gibi ölüme ölümle karşılık vermek sadece tanrı'nın adaletidir.
"yaşamla ölüm arasında" filmi idam cezasının kaldırılmsası için gösterilen çabayı en iyi anlatan filmdir. o filmde böylesi bir mücadele insanın damarlarındaki kanın med cezir olmuşçasına akışıyla, dalga dalga atışını sağlıyor.
idam cezasının yasaklanması bir çok ülkede geç kalınmış bir uygulamadır, başlıbaşına varoluşunun insanlık adına sorgulanması da gerekir!
efenim evet yıllardan beri idam cezası ülkemizde yoktur.
fakat bazen insan "ulan keşke idam cezası geri gelse" diyor.
türkiyede "kürt sorunu" var deniyor. bence kürt sorunu değil onun ismi.
bence onun ismi "pkk sorunu". adam gibi yaşayan bir kürt kardeşime kimsenin bir şey dediği yok.
ha varsa da o ırkçı şerefsizin tekidir.
hani o durmadan gösteri yapanlar varya. işte onlara şöyle bir şey dense nasıl olur acaba: arkadaşlar tamam devam edin fakat siz ne kadar uzatırsanız bu olayı, ne kadar bu ülkeyi germeye çalışırsanız o kadar o çok sevdiğiniz adama ekmek verilmeyecektir.
bokunu mu çıkarmaya başlıyorsunuz o zaman idam edilecektir. bakalım gösterilere devam edin mi der imralıdaki yoksa canını kurtarmaya mı çalışır.
idam cezası olması gerekliliğini savunanları dinleyince ülkemizde çok adaletli bir hukuk sistemi var sanırsınız. sanki idam cezası varken adi suçlular mı idam edildi. başbakan, bakanlar, öğrenci liderleri ve siyasal suçlular ağırlıkta olmak üzere, vicdanların kabul edemeyeceği idam cezaları uygulandı. idam devlet denen oligarşinin korunmasında bir gözdağı olarak kullanıldı. bununla beraber tecavüzcüler vs zaten içeride yargısız infazlarla halledildi. idam cezasını uygulayabilmek bu saatten sonra çok zor. dünya o tarafa gitmiyor. bildiğim kadarıyla idam cezası uygulayan iki gelişmiş ülke var. japonya ve amerika. japonyada infaz çok az, amerikanın da bazı eyaletlerinde ve çok şirin infaz yöntemleriyle. zaten olayın sorun oluşturan kısmı infaz aşaması. idam cezası geri gelsin diyen ateşli arkadaşlara "cellat olur musun?" diye sorsanız kaçacak delik ararlar.
ömür boyu hapis verilen büyük suçluların bizlerin ödediği vergi ile karnını doyurduğunu düşünecek olduğumuzda var olması gerektiği düşünülen cezadır.. insan hakkına aykırı olması gerekçesi ile de var ollmaması gerektiği düşünülür..
aynı zamanda hazırlık okuduğum dünemlerde debate konumdu, pek bir araştırmıştım.. şimdi o araştırmalarımdan bir kaçını sizlere sunuyorum,
devlet; insan hayatının sahibi olmayıp, yalnızca insanların hal ve davranışları üzerinde yetki sahibi olabileceği için, bir insana işlediği suçtan dolayı verilebilecek en ağır ceza, o insanın özgürlüğünün kısıtlanması olmak zorundadır. bu yüzden idam cezasının geri getirilmesi söz konusu olmamalıdır.
prensip olarak karşı olmadığım, ama adalet sisteminin bu kadar boka battığı bir diyarda uygulanmasının sakıncalı olduğunu düşündüğüm ceza.. toplumca linç edilmek istenen bir adam, on sene sonra bakıyorsun karanlık dönemin en büyük kurbanı sayılıyor. bu dönemin de karanlık bir dönem olmadığına nasıl güveneceğiz? yazık değil mi?