içine medya kaçmış bünyelerin, sır olması gereken hayatlarını ayan ettiklerinde, hayatın sırrını kaçırdıklarını anlamıyorlar, büyü bozulupta ortada kaldıklarında çizdikleri acıklı intikam güzellemeleri hiç te güzel durmuyor sonra.
onurlu insanlar sevdiklerini kıskanırlar, gözlerinden sakınırlarda içine medya kaçmış bünyeler aşagılamak için onlara, gerici der, gerici. ilerici yasayıp, içinde hala insan kalmıs kısmında, gericiler kadar sevmek sevilmek ister, hatta çok acı çektigi anlarda gericiler gibi ölmek ister kalp oysa, sevilmek kıskanılmak ister de duymaz onu içine medya kaçmış bünye. kıskanılmak, sevilmektir oysa, sevdigini paylaşamamktır kıskanmak, herkesin öpotügü bünyeye kocalık eden, herkesi de öper aynı zamanda, senden nikahsız çocuk yapan, herkesten nikahsız çocuk yapabilir aynı zamanda, sermayesi neki, maliyeti kaç pul. maliyet sevgi aslında kalbini bilmem kaç kadın önce çarçur etmiş, erkek eskilerine koca muamelesi yaparsan, elbet biten ve yasadıgını aşk sandıgın anlara güğzellemeli küfürler yollayacaksın, sonu baştan belli hayatlar medya kaçmış bünyede aşk mı duru, herşey reklam, sen yapmıyorsan seni kullanan yapıyor.
sonra bir çocuk yaparlar, tabi bir magdur lazımdır malum konu medyatik, falanca bayanla falanca büyük sözlerin adamı evlenmiştir yahut birliktedir, (nikah gönülden kıyılan bir akittir, dogacak çocuk piç olmaz belki, gönlünü gösterebilrsen herkese), üzerinden yasanılan acıyı ömrü boyunca bir gerçek olarak yasaması gerekecek, içine ne kadar da medya kacsa da insandır sonucta,
ama içine medya kaçtıgı için insan da olsa acıyı yasasın diye kendisi kaçak, bir çocuga yükleyecek kendi sanal medya çıkar oyununu.
"ayrılmadan önce de bi boka benzemeyen yazılar yazmak"
ikinci satır işin sırrı olup birinciden sonra insanı sıkıyor.
bu yazarların köşe yazılarıda anlaşılmaz, sıkıcıdır. efendim gazetede ilk okuduğumda yazılarından bişey anlamadım herhalde birşeylerin devamı dedim kendi kendime düzenli olarak gazetelerini aldım fakat ne çare anlamamaya devam sonra bir arkadaşa sordum o da ben gibi yapmış sonunda ne oldu dedim benle ortak düşünce bunlar yazı yazmakla değil düşünmekle bile arası yok... boş yazılardan anlaşılıyor...
bir kaç yıl sonra "küçük bir çocuk edasıyla niye yazmışım ki bunu?" demesini umduğum, iki lafı bir araya getiremeyen benim bile daha güzel yazılarımı çekinmeden sergileme hissi uyandırmış yazı.nedir yani ayrılıktan sonra bir dolu yazı döşeme isteği bu kadınlarda ki anlamış değilim.
icerisindeki hissiyatı kucumsemeden sunu soyleyebilirim ki ayrılık sonrası herkesin yazabilecegi tarzda yazılmıs hic bir edebi degeri olmayan basit bir yazı. abartılcak bir hadise dedildir kanımca.
kadın acı çekmiş, edebiyat parçalamaya çalışmamış. o kadar içinden geldiği gibi yazmış. her ne kadar iclal aydının bu kadar kimsenin düşüncelerini gözönünde bulundurarak yazı yazabileceğine ihtimal vermesem de..
hayır.
içimde bir yerde bu kadının yazdıklarını, çok muhasebesini yapamadan yazdığını biliyorum. tıpkı yaşarken, yaşadıklarının muhasebesini yapmadığı gibi. yaşanmış bitmiş, gün sonu alıyor. son hesaplar, son yargılar, son kalem sallamalar.
yazdıklarını değil ama yazmak istediklerini alkışlarım bu kadının ben. aşkın karşısında boynum kıldan ince.
al birini vur ötekine. gereksiz yere ortalıkta yer işgal eden iki tane yazar(mı yazmaz mı) ne olduğu belirsizin maceraları. bitmiş aşkın, sadece aşkını bitirdiğinle seni ilgilendirir. bana ne, bize ne, kime ne. bu kadar ayağa düşmek niye. bazı şeyler mahremdir öyle güzeldir. kime, ne anlatıyorum ben ya.
aldatılmıs bir kadının canının ne kadar yandıgının bir göstergesidir bu yazılar. fakat bu kadar da yüzgöz olmaya ne gerek be kardesim dedirtiyor. sonucta adam tercihini yapmıs. gitmis. bu laf sokma kaygısı halan neden?
Doktora gitmeye karar veriyorum. Arkadaşlarıma soruyorum "Tanıdığınız iyi
bir kulak burun boğazcı var mı?" diye. "N'oldu ki?" diye soruyor
arkadaşlarım. "Kaşınıyor kulağım" diyorum. "Uyuyamıyorum geceleri, kulak
kaşınmasından!" Bir doktorun adını söylüyor bir tanesi. "Çok iyi
doktordur"
diyor. "Kimsenin çözemediğini çözer, iyileştiremediğini iyileştirir."
çok güzel olduğunu düşündüğüm bir intikam yazısı... sen yok, ben yok ama biz varız.
fazla arabesk olabilir ama tam da arabesk olması gereken bir döneminde yazmış iclal aydın. başka nasıl anlatabilirdi ki derdini?
klişe kelimeler. iç bayan tekarlamalar. devriğin alası cümleler. ağlamaklı sesi kulaklırımızı doldurtan berbat üslup. vay be ne güzel yazdım ayarında bir son. al sana ucuz edebiyat örneği.
aynı, dizilerin 5 bilemedin 10 saniyelik final sahnelerinden önceki bitmek tükenmez reklam kuşağı tadında bir yazı. niyetin adama değersiz olduğunu söylemekse, bunun baska yolları mevcut. ha, eğer ününe ün katmak, aldatılan ezik kadını oynamaksa o rolü simdi basrole konan fakat bir zamanlar figüran olan kocasız ama bebekli yasemin kaptı, bildin mi?
aşk ya hani anafikri; bir yanda fuzuli den okuyorum mecnun u sonra açıyorum geothe den genç werther i okuyorum, acılarını. olmadı açıyorum balzac dan zambak ı okuyorum vadideki. sonra sözlükte bu başlığa takılıyor gözüm, okuyorum yazıyı, gülüyorum. senin yaşadığın aşksa be güzelim, fuzuli ye, balzac a ve daha nicelerine ne derim ben allasen? defol git kendine çok küfrettirmeden lütfen.
yeşil bir patika gibi gülmenin nasıl bişey olduğunu merak etmeme sebep olan yazı ki zaten ikinci satırdan sonrası çekilir çile değil. iclal aydın'ın sevgi pıtırcığı şeklindeki yazılarından biri. bir diğer zırva için;
(bkz: uçak babama selam söyle)
(bkz: götünden element uydurmak)
iclal aydın kim kardeşim.. tuna kiremitçi' nin yeni ayrıldığı eşi. tuna kiremitçi kim kardeşim.. iclal aydın' ın eski eşi. ee bu yazı ona mı bize mi anlamadım ki. ben evlensem ve boşansam eski eşime yazdığım yazıdan kimsenin haberi olmaz ki. atıveririm kapı eşiğinin altından mektubu. işlerse onun kalbine işlesin. *
ayrılmaları bi yandan iyi oldu, üremeden çoğalmadan, dünyaya gelebilecek bir iclal-tuna meyvesinin nasıl bişey olacağını görmeden ayrılmaları iyi oldu. ama bi de işin diğer yönü var, ayrıldılar ve başka insanlarla görüşecekler, başkalarını sevecekler...etrafa çok fazla yayılıp, etki alanlarını genişletecekler.
kadına hep uyuz oldum hala oluyorum o bir gerçek. bu yazının ardındaki ayarlar vurun kahpeye niteliğinde. kadın aslında hak ettiğini buldu diyebiliriz. ama şu bir gerçek;
o gerçekten sevdi!
adamın onu sevmediğini bile bile belki! belki hep üç kişiydiler.
mantıksız bir oyunun içinde mantık aramak gibi çelişkili bu yazı. bir de kendisini alçatmış ama ben değil o alçalsın demiş. lisede ayrıldığında eski sevgiliye yazılan yazılar gibi. bir de köşe yazısı. coşmuş bu anam tarzı.
eğer doğallığına inansaydım şu cümle vazgeçilmezim olurdu.