ayrıca en azından götünden "biz 5.000 yıllık bir halkız, öyle ki vakti zamanında mezapotamya..." şeklinde kolpalar savuran kürt masallarından da mantıklıdır.
bir gün uzak ülkenin birinde meydanı boş bulan itler, ölünün arkasından hayasızca konuşacak kadar alçalıp kendisi hakkında atıp tutmaya başlarlar. bunda şaşılacak bir şey yoktur ancak; zira yaşarken söylenemeyenleri ve kuyruk acılarını ancak ölünün arkasından kusmak bu güruhun karakteristik özelliklerindendir.
nitekim ata'nın ruhu bu kepazeliklere daha fazla aldırış edemez ve düşmanımın düşmanı dostumdur mantığıyla işbirliği içinde bulunan, yüz yıl öncesinin tozlu sayfalarında kalmış monarşik tahtın yalayıcılarını ve dağ gezginlerini bir meydanda toplar.
'' efendiler derdiniz nedir? söyleyin ki yarım kalmış hesap bulunmasın; başlattığımız harekatın büyüklüğünü ve niteliğini anlayamayanlara her konu açıkça izah edilsin.'' der. ne var ki yaptığı en iyi iş atıp tutmak olan bu güruhtan çıt çıkmaz. ata sorusunu yineler ama meydanda ölüm sessizliği hüküm sürmektedir.
hayatlarında duymadıkları korkuyu bir ölünün ruhundan ötürü duymuş olmanın şaşkınlığı içinde evlerinin yolunu tutar o meydanda toplanmış olanlar.
vatanı kurtaran dedelerine öncülük etmiş, hayatını bu uğurda gözünü kırpmadan gözden çıkarmış ölümlerden dönmüş, uyku uyumadan yemek yemeden cephelerde önderlik etmiş Mustafa Kemal atatürk'e nereden nasıl çamur atsak da hainliğimizi, kadir kıymet bilmezliğimizi göstersek diye uğraşan zavallı cahil beyinlerin;
bugün özgürce konuşabilmelerine ve kendilerine ait bir "ülke"de yaşayabilme imkanı vermiş insanların mezarda kemiklerinin sızlamasına sebebiyet veren;
okuyup yazsa da, cehaletin yakasını bırakmadığı kimi yurdum gençlerinin kendince alay ettiği atatürk ve beraberlerindekinin, başLARından geçmiş, onLARa olan sevgiyi ve saygıyı da gözler önüne getirdiği için kuyruk acısı yaratan hikayelerdir.
7 yaşındayken babasını kaybetti ve yetim kaldı. yalnız ve içine kapanık biri olarak yaşamaya, oradan oraya sürüklenmeye başladı.
8 yaşında okuldan alındı ve köyde yaşadı. zamanını tarlalarda kargaları kovalamakla geçirdi.
10 yaşında yüzü kanlar içinde kalacak şekilde, yeni okulundaki hocasından dayak yedi. ailesi onu okuldan aldı. sinirden ve korkudan üç gün evinden çıkamadı.
17 yaşında hayalindeki okulun istediği bölümü için gerekli not ortalamasını tutturamadı.
24 yaşında tutuklandı, günlerce sorguya çekildi ve 2 ay tek başına bir hücrede hapis yattı.
25 yaşında sürgüne gönderildi.
27 yaşında kendisinden bir yaş büyük meslektaşı, kendisinin de üyesi olduğu derneğin çalışmaları ile kahraman ilan edilirken, kendisi hiç önemsenmiyordu. doğduğu şehrin merkezinde rakibi törenlerle karşılanırken, o kalabalık arasında yalnız başına olanları izliyordu.
30 yaşında kendisi başka şehirleri düşman elinden kurtarmaya çalışırken, doğduğu şehir düşmanların eline geçti.
30 yaşında amiri, onu kendisinden uzaklaştırmak için başka göreve atanmasını sağladı. yeni görevinde fiilen işsiz bırakıldı. aylarca boş kaldı.
37 yaşında böbrek hastalığından viyanada iki ay hasta ve yalnız halde yattı.
37 yaşında komutan olarak yeni atandığı ordu, dağıtıldı.
38 yaşında savunma bakanı tarafından görevinden atıldı.
38 yaşında bir toplantıda giyebileceği bir tek sivil elbisesi bile yoktu ve başkasından bir redingot ödünç aldı. ayrıca cebinde sadece 80 lirası vardı.
38 yaşında kendisi için tutuklama kararı çıkarıldı.
38 yaşında en yakın beş arkadaşından üçü, onun kongre temsil heyetine üye olmaması için oy kullandı.
39 yaşında idam cezasına çarptırıldı.
birgün atatürk köylü milletin efendisidir demiş yıl 1927 dir.
osmanlı tarihinde osmanlı tarafından insan yerine konmamış vergilerden salmalardan anası bellenmiş köylü ilk kez insan yerine konmuş iltifat edilmiştir.
hatta bizim osmanlıcı sığırlar lakırdı etmişlerdir köylünün götünü kaldırıyor diye.
hatta " osmanlı köylüyü sike sike 600 sene yaşadı . türkiye nasıl yaşar demişlerdir."
ancak atatürk bununla da yetinmemiş köylüden aşar vergisinide kaldırmıştır. köylere okullar enstitüler yapmıştır.
bizim osmanlıcı öküzlerin çeneleri gene durmaz. köylü eğitiliyor medenileşiyor diye isyan ederler.
zaten demokrat parti iktidara gelince yaptıklarından birincisi köy enstitülerini kaldırmaktır.
osmanlıcı yobaz öküzlere göre köylü cahil geri kalmalıdır.
o öküzler sayesindedir ki diyarbakırın bilge köyünde 44 kişi öldürlmüştür sırf biraz para için.
o öküzler sayesinde de bugün cahil kalan halk akp ye oy vermiştir.
cumhuriyet kurulmuş, halkın refah seviyesi aniden yükselmiş, herkes laik herkes mutluyken köşkte atatürk için bir davet yapılıyor. davete de dünyanın dört bir yanından dalyanlar davet ediliyor.
neyse, hepsi masaya oturuyor ancak bi kıllık var. ingiliz atatürk'e dik dik bakıyor. laik ve demokratik cumhuriyetin karşısında öfkeli bakışlarla duran bu ingiliz herkesi huylandırıyor ve atatürk'ün emriyle derdi nedir diye soruluyor.
lafı yetiştiren kişi de eğiliyor atatürk'e ve iletiyor sözü. atatürk sinirleniyor, kollarını masaya dayayarak çakmak gözlerini dikiyor ingiliz'e ancak yanındaki yaverine konuşuyor.
- sor bakalım babasının ne işi varmış orda?!?! diyor. yaveri orada baygınlık geçiriyor, masada dev bir rüzgar esiyor adeta. bayrak göndere çekilip masadaki tüm yabancı konuklar istiklal marşı'nı söylemeye başlıyorlar.