birgün bir kuş soğuktan donar ve hızla yere düşer. tam soğuktan öleceğini düşünürken inegin biri üstüne sıçar. kuş küfrederken bokun sıcaklıgı ile kanatları ısınır. kuş sevinir fakat bokun içinden çıkamaz ötmeye başlar. o sırada bir kedi gelip onu çıkarır kuş tam teşekkür edecekken kedi onu yer!...
yani neymiiiş?
*her üstüne sıcanı düşman sanma!...
*seni her boktan çıkaranı dostun sanma!..
*bokun içinde mutluysan ses çıkarma*
kendini de bi bok sanma*
1951 yılının Temmuz ayında 17 arkadaşımla birlikte iTÜ Makine
Fakültesi'nden başarılı bir öğrenci olarak mezun oldum. O gün hayatımın
en mutlu günlerinden biriydi. Sınavlara hazırlanmaktan para getirebilecek
işleri altı aydır ihmal etmiştim. Parasızdım. Ancak Yüksek Mühendis
diplomasını kazanmış olmaktan dolayı mutluydum.. O sabah motor dersi
hocalarımız, ikisi de asistan olarak çalışan Prof. Necmettin Erbakan ve
Prof. Hakkı Öz'ün karşısında başarılı bir motor sınavı ile mezuniyete
hak kazanmıştım. Bu olayı kutlamak için bir arkadaşımla Moda'da yazın ilk
deniz banyosunu yapmayı ve kendimize bir ziyafet çekmeyi kararlaştırdık.
Mayolarımızı yanımıza almıştık. Arkadaşım Moda'ya gitmeden önce yeni inşa edilen Levent Mahallesi'nde otobüsle bir tur atıp Türkiye'de o gün için yepyeni bir olay olan bir uydu villa kenti gezip görmeyi teklif
etti. Merakla kabul ettim. Levent, alt yapısı tamamlanmış ve villaları
toparlar görünümdeydi. Yolları o zamanlar pek ender rastlanan bir şekilde tamamen asfalttı. Otobüsten inip merakla yürürken bir villanın kapısının önünde villa sahibi ile bir amelenin yüksek sesle tartışmalarına tanık olduk. Merakla yaklaştık. Bizi gören villa sahibi sanki içini dökmek ister gibi bize dönerek:
-Burada temizlenecek bir su deposu var. Tam yevmiye veriyorum
yapmıyor. Ne ister bilmem ki, diyordu. Amele ise;
-Bu iş geceye kadar sürer, kurtarmaz! Kahveye gidip yarına kadar uygun
iş ayarlarım, diyordu. Arkadaşı mla aynı şeyi düşünmüş gibi bakıştık. ikimiz
de parasız sayılırdık. Amele yevmiyesi ise 6 lira idi. Bizim o günkü
ihtiyacımızın hemen hemen iki misli. Villa sahibine bu işi yapmaya hazır
olduğumuzu söyleyince, amele homurdanarak
-Canınız çıksın da anlayın halimizi, diyerek uzaklaştı. Mayolarımızı
giydik. Deponun pırıl pırıl temizlenmesi bir saat sürmemişti. O sıcak yaz
gününde bahçede hortumla duşlandık. Havlu fabrikası sahibi olduğunu sonradan
öğrendiğimiz ev sahibi, kim olduğumuzu anladıktan sonra altışar lira ile
birer havlu hediye ederek ve birer gazoz ikram ederek uğurladı. Bu işte
kanımca tek kaybeden 'kurtarmaz!' diyen amele olsa gerek. Iş mi çoktu?
Insanlar mi tembeldi? Neyi 'kurtarmaz' idi?
Bu güne kadar da anlamiş değilim.
sevgili güzin abla ben 17 yaşında bir kızım internette kendime yeni bir
erkek arkadaş edindim. onu çok seviyorum.
o da beni seviyormuş. bana seni ailemle tanştırıcam dedi. buna çok
sevindim. beni evlerine davet etti. ailesiyle tanştırmak için. evlerine
gittiğimde evde kimse yoktu. bana birazdan gelirler dedi. onları beklerken
birer kola içelim dedi. ben de olur dedim. odasına geçtik, kolamızı
içerken erkek arkadaşım birden uyumaya başladı. güzin abla sence
erkek arkadaşımın hastalığı ne ???
Bir palyaço varmış herkesi güldürürmüş bir gün bir adam yoğun ağlama şikayetiyle doktora başvurmuş. Doktor demişki git o palyaçoyu bul o seni güldürür. O da demiş ki o benim.
Bir gün, bir çiftçinin eşeği kuyuya düşer.
Adam ne yapacağını düşünürken, hayvan saatlerce anırır.
En sonunda çiftçi, hayvanın yaşlı olduğunu ve kuyunun da zaten kapanması gerektiğini düşünür ve eşeği çıkartmaya değmeyeceğine kararverir.
Bütün komşularını yardıma çağırır. Her biri birer kürek alarak kuyuya toprak atmaya başlarlar. Eşek neolduğunu fark edince, önce daha beter bağırmaya başlar. Sonra, herkesin şaşkınlığına, sesini keser.Birkaç kürek toprak daha attıktan sonra
, çiftçi kuyuya bakar. Gözlerine inanamaz. Eşek, sırtına düşen her kürek toprakla müthiş bir şey yapmakta, toprağı aşağıya silke leyerek yukarı çıkmasına basamak hazırlamaktadır.
Bir süre sonra, komşular toprak atmaya devam edince, herkesin şaşkınlığı altında eşek, kuyunun kenarından dışarı bir adım atıp, koşarak uzaklaşır!
Hayat üzerinize hep toprak atacaktır; her türlü pislik ile.Kuyudan çıkmanın sırrı, bu pisliği silkeleyip bir adım yükselmektir.
Sıkıntılarımızın her biri bir adımdır. En derin kuyulardan bile yılmayarak, usanmayarak çıkabiliriz.Silkelenin ve biraz daha yukarı çıkın.
Mutluluğun 5 basit kuralını unutmayınız:
1. Kalbinizi nefretten arındır ın - Affedin.
2. Düşüncelerinizi endişelerinizden arındırın - Çoğu zaten hiç gerçekleşmez.
3. Basit yaşayın ve elinizdekilerin kıymetini bilin.
4. Daha çok verin.
5. Daha az bekleyin..
Zamanın birinde; adamın biri kasabanın tam ortasına bir çeşme yaptırmış... Üzerindeki mermere de şöyle bir yazı yazdırmış: Bu çeşmeden herkes su içebilir ama Müslümanlar asla!Müslümanlar şaşırmış... Çünkü çeşmeyi yaptıran bir Müslüman ama o yazıyı yazdıran da aynı Müslüman!
Çıkmış biri Kadı Efendinin huzuruna ve şikâyet etmiş adamı... Kadı hazretleri ertesi gün yaka-paça getirtmiş adamı: 'Be adam bu ne densizliktir! '
Adam: 'O yazıyı yazdırmamın bir sebebi var' demiş ve hikmetin anlaşılabilmesi için kendisine tutuklama yetkisi verilmesini istemiş. Hikaye bu ya... Kadı da merak etmiş işin nereye varacağını... Ve istenen yetkiyi vermiş.
Adam dönmüş kasabaya... Aldığı yetkiye dayanarak önce kasabadaki Haham ı tutuklamış!... Bütün Yahudiler ayağa kalkmış... Gürültü-patırtı tepki protesto derken varmışlar Kadı Efendi nin huzuruna: 'Hahamımızı isteriz!' Haber salmış Kadı Efendi kasabaya... Haham "serbest" bırakılmış. Birkaç gün sonra bu defa kilisenin Papazını tutuklamış çeşmeyi yaptıran adam. Bu defa Hıristiyanlar ayaklanmış... Doğruca Kadı Efendinin huzuruna: 'Papazımızı isteriz!'
Uzatmayalım... O da "serbest" bırakılmış. Çeşmeyi yaptıran adam bu defa kasabanın tek imamını tutuklayıp atmış zindana. Bir gün geçmiş iki gün geçmiş üç gün geçmiş.... Ne bağıran var ne çağıran!... Kadı Efendi beklemede... Ne gelen var ne giden!... Dayanamamış kendi düşmüş yollara... Gelmiş kasabaya. Gelirken de karşısına çıkan kasabalılara sormuş: 'Sizin bir imamınız vardı duydum ki tutuklanmış acaba suçu neydi? '
Dudak bükmüş kasabalı: 'Devlet tutuklamışsa vardır bir sebebi!... Zaten son günlerde ileri-geri lâflar ediyordu... Çeksin cezasını zindanda!!! '
Kadı Efendi aldığı bu cevaplardan sonra gitmiş çeşmeyi yaptıran adama... Kucaklamış onu: Haklıymışsın!... imamlarına bile sahip çıkmayan insanların o çeşmeden su içmeye hakları olamaz!...
O yazı bir ibret levhası olarak kalsın çeşmenin üzerinde!